Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Düşen Bir Lider Portresi - 3 / Diktatör Olsaydım Ortalıkta.. Masalı


1) Ben diktatör olsam, gazeteler bu manşeti atabilirler mi?.. Evet Erdoğan ile medya ve yeminli taraftarlarından son zamanlarda işittiğimiz laf bu! RTE bunu hatta TOBB toplantısında bir adım öteye götürdü ve büyük şaşkınlık içinde şunu söylediğini gördüm Kılıçdaroğlu’na: Ben diktatör olsam, sen ortalıkta dolaşabilir miydin..
Bu laf şuna götürür: Ben diktatör olsam ortalıkta kimse kalmazdı, hepsinin icabına bakardım, ya zindan ya mezar..
O zaman şöyle diyelim: Diktatörlerin de yöneteceği, üzerlerinde diktatörlüklerini icra edeceği insanlara, kalabalıklara ihtiyacı var. Yoksa diktatör olamazlar. Diktatörler hiç bir zaman muhalefeti yok edemezler, muhalefetle birlikte yaşarlar, yaşamak zorundadılar..
2) Başbakanın kafası, mesela Arjantin cuntası ve liderine gitmiş, kendini onunla kıyaslamış.. Cellatlar, 10 bir kişiyi yoketmişlerdi! Veya Hitler’e Mussolini’ye ve kendisine bakmış.. Veya Afrika’da ne diktatörler var, halkını yüzlerce kesip doğrayan... “Ben öyle miyim!”, demiş! Türkiye askeri cuntalar zamanında bile hep muhalefete vardı! Gazeteyi falan kapatıyorlardı ama gazeteler yazarlar durmadan yolunu yordamını bulup geçirip dururlardı!
Bunları düşünmüş, kıyaslamış ve kendini çok temiz bulmuş: Yahu ben diktatör değilim, olamam, bunlar diktatör görmemiş.. (Keşke bildiğim biçimde bir diktatör kesilsem, ey Kılıçdaroğlu, ey Aydın Doğan, ey Koç falan...)
3) Soma’daki kazayı mazur, normal, olağan göstermek için, işin fıtratında var dedi ya.. ve 150 yıl önceki İngiltere’den ve başka yerlerdeki maden kazalarında ölenlerin sayısını  eline tutuşurdular ya.. Diktatör deyince de, yine aklı taa o zamanlara ve Afrika krallarına gidiyor. Oysa Türkiye toplumunda öyle bir diktatör çıkmaz, artık hiç çıkamaz. Bunun nedenlerini hiç tartışmam. En azından: Ülkenin içinde bulunduğu ilişkiler yumağı, Türkiye’nin esas kalbi, ileriye taşıyıcı, üretici ve yaratıcı güçlerinin çağdaşlıkla olan güçlü bağları...
4) Erdoğan, ancak bu koşulları zorlayarak, bir dereceye kadar “diktatörlüğünü” yapabilir. Erdoğan yarının değil, bilinç ve kafa olarak dünün insanı. İktidar hırsı, tek adamlığa olan muazzam eğilimi, zenginleşme- para- mal mülk tutkusu, kişiliğine zamk gibi yapışmıştır. Dini inançları bile, mallaşma- mülkleşme tutkusu karşısında bence zayıf kalır. Din, tipik bir otorite ve diktacı düşünce aracı. Bu haliyle, RTE Orta Doğu İslam ülkesi yönetimine taliptir.. Ama burası orası değil.. Ne diyor en büyük saydıkları dini allameleri, ama 1000 yıl öncesinin sıradan yorumcusu? Esas olan şeriatttır, Demokrasi ise oraya giden bir araç.. Adam insanlık ve uygarlıkten hiç bir şey öğrenmemiş.. Ama RTE de demokrasiyi tramvaya benzetmemiş miydi? Şimdi indi!
5) RTE, sadece otoriter bir kişiliğe sahip olsa.. Gönlü diktatörlüğe eğilimli, mesela ülkede güç odağı denen ne varsa hepsine hükmetme isteğinde; emir vermeye, yönetmeye, hepsini kendine bağlamaya çalışıyor. Anayasa Mahkemesi’nden tutun Sayıştay’a- Danıştay’a- Barolar Birliği’ne.. Hatta muhalefete kadar uzatacak listeyi (medyadaki uzantıları da, zaten mesela CHP’ye muhalefet yapamıyorsun, şöyle yap, böyle yap deyip durmuyorlar mı!)..
6) RTE, sanki demokratik kurumlar kendi fonksiyonlarına sahip-miş gibi.. Muhalefete izin veriyor-muş gibi.. Anayasa Mahkemesi’nin, Yargı’nın, hatta girişim özgürlüğünün bile -mış gibi varolduğu bir düzen kurdu-kuruyor. Borsa dahil, Merkez Bankası dahil (dün onlar da zılgıtı yedi, bakalım hızaya girerler mi, yoksa RTE’nin bu konudaki aklı Jöleli tepelerine bindi binecek!)..
7) Herşeyin mış gibi varolduğu bu düzene hadi gelin otoriter düzen diyelim!!! Bu anlayışın diktatörlükle ayrım çizgisi şudur: Varlar ama yoklar da aslında! Yani varmış gibi göstermelikler, hani mostralık! Hepsi tek kişiye bağlı, onun talimatları çevresinde varolabilirler, yoksa anında yokolurlar, yani bir yandan da yokturlar!
8) RTE, 5.-8. Maddelerdekine benzer bir ülke istiyor ve bunu kuruyor. Kurdu mu, kurabildi mi, hayır.. Ama adım adım ilerlemeye çalışıyor. Onu en iyi anlayan alttakiler de liderlerinin siyasi çizgisi yazıyor: Ya eşşek gibi sessiz yaşayıp gideceksiniz, ya da defolup gideceksiniz.. Tabii bunu yazan eşek, ilişki içindeki çevresine verdiği rahatsızlığın farkında değil. Büyüklerinden aldığı tepkinin özü şu: Ulan, biz bunu böyle demesini bilmez miydik de ortalığı karıştırıyorsun!
9) RTE bütün kurumların, parlamentonun, muhalefetin vb varmış gibi göründüğü düzeni kurabilmek, desteklemek, gerçekleştirebilmek ve koruyabilmek için, tabii ki polis gücünü ve MİT gücünü piyasaya sürüyor!
10) Peki soruya gelelim: Böyle bir düzeni kurabilir mi, greçekleştirebilir mi ve işletebilir mi otoriter gibi görünümlü özünde diktacı düzenini? Hayır.. Soma kazasında kafasında 150 yıl öncesi, diktatörlük deyince kitlesel asıp kesen adam belirdiği için.. Türkiye böyle bir yer değil ve olamaz.
11) Peki basın, işte yazıp çiziyoruz? Bu ülkede diktatörlük mü olur? Biraz muhalefetin olması, herşeyin mış gibi olduğu düzeni etkilemez. Bunu da Perşembeye yazacağım.. İnşallah uçakta diyeyim! 15 günlüğüne, sevinsin o minik adam: Defolup gidiyorum! Ama fırsat buldukça burası boş kalmayacak..

---26 Mayıs 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder