Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

30 Kasım 2012 Cuma

Bilim ve Müzik Düşmanlığı



Gündem, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, sayı 1341, 30 Kasım 2012

Bugün Gündem’i, anlı şanlı akademik unvanlarını ve beyinlerini müziğin nasıl dine göre haram olduğunu kanıtlamak için harcayanlara ayırıyorum.. Toplumun önünü açmak için çırpınan ilahiyatçıların bir avuç olduğununu biliyoruz, ama yüzde 99’unun, çağdaşlıkla ne kadar ilintili oduğu tartışmaya açıktır. Yazık bu ülkeye diyeceğim sadece..  Aşağıda hem prof unvanlı hem de tanınmış dini hocaların müziğe ilişkin ilginç yorumlarından bir derleme.. Bu araştırmayı yapan ve gönderenlere teşekkür ederim.
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Öğr. Üyesi Prof. Orhan Çeker; "Müzik için haram diyemeyiz ama helâl de diyemeyiz. İçeriği İslâm'a uygun olmalıdır. Ama kadın sesi içeren müzik kesinlikle caiz değildir"
www.habername.com/yazi-prof.-orhan-ceker-muzik-ile-musiki-farkli-midir-1890.htm
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren; "Çalgı aletleri, bunları çalmak, satmak ya da şarkı söylemekten para kazanmak, nefsi azdıran, örneğin diri bir kadının ya da şarabın heyecan verici niteliklerini anlatan şarkılar (çalgısız dahi olsa) caiz değildir.”
(www.hikmet.net/content/view/55197/13/)
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ekrem Buğra Ekinci ise şarkı denilen şeyin ancak "eğer çalgı ve kadın sesi içermiyor, sözleri de dinen sakıncalı değilse" dinlenebileceğini belirtiyor.
(www.ekrembugraekinci.com/cevaplar.asp?text=Teganni
Türkiye Gazetesi 'ilim' yazarı Mehmet Ali Demirbaş'ın dilinde ise yıllardır tüy bitmiş bulunuyor; "Müzik ne kelime, ilâhi bile haramdır" demekten.
www.mehmetalidemirbas.com/print.asp?Aid=1054
İstanbul müftü yardımcılığı, Yeni Cami ve Şehzadebaşı Camii vaizliği yapmış Timurtaş Hoca da (tüyler ürperten konuşmasında) aynı şeyi söylüyor ve
okullara müzik dersi koyanları lânetliyor.
www.youtube.com/watch?v=8CkGGVvEdm8&feature=related
Beyoğlu Belediye Başkanı'nın babası ve 'İslâmî seks uzmanı' olarak da
ünlenmiş Ali Rıza Demircan, "iş yerlerinin telefonlarında arayanı bekletme
süresi içinde İslâm zaviyesinden sakıncalı olabilecek türden müzik
çalınmaması" gereğine bile işaret ediyor.
www.alirizademircan.net/makaleler/detay.aspx?SectionID=zMZohgBeVsDvCSlSRj%2ByMA%3D%3D&ContentID=jhF5vzx1MoSQ86PDUKFTMQ%3D%3D
10. madde)
İslâm Hukuku profesörü Hayrettin Karaman "(ülkemizde mensuplarının
çoğunluğu oluşturduğu bilinen) Hanefî mezhebine göre müziğin icrası da,
dinlenmesi de haramdır. Bir değneğin, bir çubuğun bir yere ahenkli
bir şekilde vurulması bile bu hükme dahildir ve haramdır" hükmünü
aktarıyor.
www.hayrettinkaraman.net/kitap/helalharam/0135.htm*
Bir yazısında veya yaptığı bir konuşmada, Doğan Kuban hoca, bizim ilahiyatçılar arasında İslam dininde yorumlarıyla toplumun önünü açacak ve yol gösterecek pek kimse çıkmadığını söylemişti. Belki bu saptamaya şu açıdan neden aramak doğru olur mu: Bunun temel nedeni, sünni hiyerarşik siyasi yapılanmanın, ilahiyatçılara özgür bir alan tanımamasıdır. Sivrilebilecek ilahiyatçıların nasıl dışlandığına ilişkin olgular bol sayıda vardır.. Sünni kalıp yapılanma nasıl kırılabilir? İlahiyatçılara en geniş özgürlük alanı yaratılabilir?
YÜZYIL: REKTÖRÜN İSTİFASI
Daha önce bu köşede haberini verdiğimiz için fikri takıp yapalım. BİA internet sitesinde Nilay Vardar’ın haberinden özetleyelim:
Üç yıl önce kurulan Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nin 4. rektörü Prof. Dr. İzzet Bozkurt da istifa etmek zorunda kaldı. Bozkurt’a, üniversite yönetimindeki mali ve idari uygulamalara itiraz ettiği için mütevelli heyeti tarafından baskı uygulanıyordu. Makam aracı alınan, makam odasının kapısının kilidi değiştirilen Rektör Bozkurt, bir süredir yıllık iznini kullanmak zorundaydı; çünkü fiilen üniversiteye giremiyordu. Sonunda rektör üniversiteden istifa etmek zorunda kaldı.
Zaten üç yıl önce kurulan üniversitede üç rektör değişti; yedi mütevelli heyeti üyesi istifa etti; on dekan ve onlarca öğretim üyesinin işine son verildi. Son olarak bu yılın yaz aylarında üniversiteden üçü dekan 17 öğretim üyesinin işine rektörün onayı olmadan hukuk dışı bir şekilde Mütevelli Heyeti Başkan Vekili eski gazeteci Ekrem Çalkılıç’ın imzasıyla son verilmişti.
Konuyu mahkemeye taşıyan öğretim üyeleri üniversitede yaşananları anlatan bir metni YÖK’e yollamışlardı. Yazıda, Ekrem Çalkılıç’ın üniversitede adeta “rektör” gibi davranarak “iki başlılık” yarattığı kendi talimatlarına uymayan öğretim üyelerinin işlerine son verildiği, kadrolaşma olduğu, maaş ödemelerinde ayrımcılık yapıldığı, üniversitedeki evrakların çalındığı, notların değiştirildiği belirtilmişti. Üniversiteden üst düzey bir yetkili, “Üniversitede kamusal suç işleniyor” diyor, YÖK’ün hala harekete geçmemiş olmasının ciddi bir aksaklık olduğunu belirterek bunda üniversite yönetimi ile iktidar arasındaki yakın ilişkilerin YÖK üzerinde baskı unsuru olduğuna dikkat çekiyordu.
Girişine bu sene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün büstü konan üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Alman Hastanesi sahibi ve Vatan Sağlık ve Eğitim Vakfı (VASEV) Başkanı Dr. Azmi Ofluoğlu. Üniversitenin eski İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aysel Aziz, geçen sene iş sözleşmeleri yenilenirken şartların hukuka aykırı şekilde değiştirilmesine itiraz ettiği için işine son verilenlerden bir tanesiydi. Aziz, işe iade davasında tazminat kazanmıştı.”
Acaba bu gelişmeyi neden duyuruyorum.. Mutlaka bir nedeni vardır!
***
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak üzere..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder