Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

21 Haziran 2011 Salı

İlhan Selçuk’u Düşünürken..


Bugünkü seçim sonuçlarını görseydi İlhan Selçuk ne derdi acaba?
Hayır, “Kahrolurdu.. iyi ki bu günleri görmedi” falan demeyin, sıradan ve beylik bir laf etmiş olursunuz..
Selçuk..
Kendi düşünsel ve siyasal doğrularına sadık...
Bu doğruları için de geniş bir ittifakı zorlayan...
Ama olayın çekirdeğinde duran bir insan.
Çok tuttuğu bir deyim: Fikri mukim..
Fikri mukim’lik, bence, uzun soluklu düşüncelerin yaşama ve dünyaya yol göstereceğine olan inançtır.
Bu düşünceler denenmiştir, sınanmıştır, insanlığın ve dünyanın geleceğine rehberlik edecek niteliktedir; ayrıca insanlığın onurunu gözetir...
Örneğin sol düşünceler ve bunların içeriğini oluşturan eşitlik adalet koruyuculuk emeğe saygı ve değerbilirlik...
Bilim / bilimsel düşünce aydınlanmanın mimarlarından başlıcalarındandır..
İnsanın ve düşüncesinin özgürleşmesidir..
***
Selçuk, büyük tarihsel süreçlerin ürünü olarak ortaya çıkmış ve insanlığı sarıp sarmalamış toplumsal ve siyasal fikirlerin öyle kolay ölebileceğine inanmadı...
“Moda” olana karşı durdu!
Moda, geçicidir; kalıcı olan ise, küçük ve büyük tarihsel döngüler halinde geri gelir...
Geri döner, çünkü tamamlanmamıştır! Aşılamamıştır ve insanlığın ona ihtiyacı vardır henüz!
Aydınlanmış toplum ve insan, Selçuk’un siyasal / düşünsel haritasının sınırlarını çizer..
Bir düş, ütopya mı..
Aydınlanma Çağı geride mi kaldı?
Ütopyalar (dönemi) biterse, gelecek de yoktur.
Örneğin, aşağılık demokrasi ile yüksek demokrasi arasında fark yoksa size göre, varolanın esirisiniz demektir.
İnsan ise isyan eden / başkaldıran bir varlık.
Varolana, sunulana, yetinilmek istenene, dayatılana, sonluluğa ve sona...
Tek başına, iki kişi olarak, büyüyerek / çoğalarak.
Tarihin Sonu”, insanlığın, ama belki de birey olarak insanın sonu olabilirdi ancak!
***
Büyük düşünceler dünyayı zaman/kuşak/yüzyıl farkı ile birlikte olsa, dolaşıp gelir... “Ben buradayım..”
Modalar iflas etmiştir veya gelip geçmiştir...
Burada fikri mukimlere düşen, büyük düşünceleri güncelleyebilmektir; güncel olanla, güncel insan ve toplumsal yapıyla uyuşturabilmektir.
Çünkü ne toplum ne insan ne de insan ilişkileri, dahası üretim ilişkileri ve toplum faaliyetleri, eskisiyle benzerdir..
Büyük düşüncelerin tarihsel dili, tarihsel toplumu ve zamanı farklıdır; biçimi ve iceriği de bugüne değişik gelir..
Bu farklı koşullar, eski ile yeninin konuşup anlaşmasını engeller..
Sürekli “Arayüz” düşünceler yazılmalıdır, büyük düşüncelerle bugünün anlaşabilmeleri için..
Aydınlanma, 18. ve 19. Yüzyılın diliyle ve hedefleriyle anlaşılması zor olabilir..
Bugünün aydınlanma dili ve araçları nedir, ne olmalıdır?
Bu, “marksist” düşünce ve analizler için de geçerlidir...
Yüzyıllık, yüzelli yıllık kavramların bugünü anlattığını ve anlaşılır kıldığını sanmak da, topluma “ham/ yabancı” gelecektir!
***
İlhan Selçuk, azınlıkta kendine yer buldu.
Önemli olan, geri çekilmeyen bir insan olmasıdır.
Aydınlanmış bir toplum ve demokrasiye, sıçramalarla gidileceğine inandı.
***
İnsanlık tarihinde şüphesiz ki kestirmeler, kestirme yollar vardır.
Mustafa Kemal’in “kestirme yolları/ yöntemleri”nin arka planında, çağdaş ve yeni bir toplum ve millet kuruculuğu koşulları yatıyordu!
Türkiye geçmişinden ve tarihsel coğrafyasının tutucu bağlarından epey sıyrılmayı başarmasını ve tarihsel coğrafyasındaki bugün farklı ve özgün bir konumunu (henüz ve hâlâ), Kurtuluş ve Kuruluş’un özgünlüğünden alır..
Güncelliğe sıkışıp kalmak, insan düşüncesini boğabilir.
Bu nedenle, düşünce halkalarını genişletmeliyiz..
Toplumların ve insanlığın devinimlerine, yarı çapları ve çapları daha büyük zaman döngülerinden bakmakta yarar vardır.
Bizler, şu anın değil, büyük devinimlerin birer parçacıklarıyız...
***
Selçuk’u sevgiyle ve saygıyla anarak...
---21 Haziran 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder