Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

30 Ağustos 2021 Pazartesi

30 Ağustos Büyük zafer çok yaşa: Halk ilk kez kendi varlığı ve geleceği için savaştı

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Halk ilk kez kendi varlığı ve geleceği için savaştı

30 Ağustos 2021 Pazartesi

Büyük Zafer’in ve Kurtuluş’un ilan edildiği gündeyiz; bu Kurtuluş Savaşı’nda halk hem işgal kuvvetlerine hem de aslında padişahlığa karşı savaştı. Şunu söylüyorum: Anadolu halkı son güçlerini ve son varlığını 650 yıllık Osmanlı İmparatorluğu boyunca ilk kez kendisi için, varlığı ve geleceği için ortaya koyuyor ve savaşıyordu... Tarihin ve Zafer’in pek tartışılmayan yönüdür.

Ve kendisi için yürüttüğü, öldüğü ve yaralandığı savaşın milletin egemenliği ile Cumhuriyet yönetimi ile sonuçlanması, tarihsel koşulların kendine özgü bir sonucudur. Artık “efendi” kendisidir (ideal cumhuriyet rejiminden bahsediyorum!), kendisi bu ülkede her şey olabilirdi, her kademede yöneticilik yapabilirdi.

Kurtuluş Savaşı bunu doğurdu.

KURTULUŞ, MİLLETİ YARATTI

O güne kadar Anadolu padişahın tebaasıydı, kuluydu, padişahın savaş için ihtiyaç duyduğu can deposuydu. Taa Viyana kapılarında, Arabistan çöllerinde, Afrika kentlerinde ölecek, fetihler için durmadan tükenip duracaktı.

Ama hep padişah için... kurduğu sistemin ayakta kalması için... Kendisi hep kaybeden olacaktı, hem canını verecek hem ürettiği malını..

Kurtuluş Savaşı’nın Cumhuriyet ilanı için sonuçlanması, aslında evini barkını, çoluğunu çocuğunu ve kendi varlığını savunmanın bir armağanıydı.

Bu armağan için de Atatürk gibi büyük bir liderin varlığı şarttı.

Yukarıda savaşın “milletin egemenliği ile Cumhuriyet yönetimi ile sonuçlanması, tarihsel koşulların kendine özgü bir sonucudur” derken, bu koşulların en önemli bileşeni Mustafa Kemal Paşa’ydı.

İLK KEZ SAVAŞIN KAZANANI

O olmasa, yanındaki etkin arkadaşlarından bazılarının Kurtuluş Savaşı’nı, çürümüş, rezil olmuş, ülkeyi çökertmiş, bitmiş padişahlık sistemine hediye etmesi ve halkın yine tarihin en büyük kaybedeni olması tehlikesi gündemdeydi...

Cumhuriyetin ilanı, Sakarya ve Büyük Zafer’den sonraki yıl, birbiri ardına, 29 Ekim 1923’te gerçekleşecekti.

Fakat hazırlık olarak, Kasım 1922’de, Zafer’den iki ay sonra padişahlık kaldırılacaktı. Bu erken Cumhuriyet ilanı anlamına da geliyordu. Aslında savaştan önceki kongrelerde (Sivas, Erzurum... ) milli irade vurgusu vardı. The Times gazetesi daha 1919’da, Sivas Kongresi kararlarını “Bir Anadolu Cumhuriyeti kuruluyor. Asilerin başı Mustafa Kemal” diye yorumlayacaktı.

‘FAKAT İHTİMAL Kİ BAZI..’

Saltanatın kaldırılması kolay olmadı.

Meclis’te direniş, uzun tartışmalar vardır. Saltanatçılar, padişahseverlere Atatürk son noktayı koyar:

“Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız? meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.”

Muzaffer komutanın sözlerinin ardındaki büyük güç, Kurtuluş Savaşı’dır, millettir.

Kurtuluş için kanını döken millet, artık egemenliğin doğal tek kaynağıdır.

Meclis’in 1 Ocak 1921’de kabul ettiği anayasanın ilk maddesi de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İdare usulü halkın kendisini bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır” diyordu!

PADİŞAHLIK TEHLİKESİ

Evet, Atatürk yakın arkadaşlarına karşı da mücadele etti. Savaşın komutanlarından Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy ikircikliydi, padişahlık cumhuriyeti gibi bir şey istiyorlardı. Zafer’den sonra yukarıdaki liderlerle Atatürk arasında yapılan tartışmada Rauf Orbay, “Padişahlık ve Halifelik makamına gönül ve duyguyla bağlıyım, kursağımda lokması var. Bu makamı kaldırmak doğru olmaz, onun yerine başka nitelikte bir varlığı koymaya çalışmak, yıkım ve çöküntüye yol açar” diyecekti. Hepsi “halifeliği” korumaktan yanaydı! Alev Coşkun bunu “İslami Cumhuriyet” isteği olarak nitelendirir.

Tabii ki Cumhuriyet laik olacaktı!

Tabii ki savaşın muzaffer komutanı, çağdaş bir ülke, devlet ve millet için yıllardır kurguladığı programını gerçekleştirme azmini hiç yitirmeyecekti.

***

Özetle diyorum ki: Kurtuluş Savaşı’nda ilk kez  millet, Anadolu halkı kendisi için, geleceği için savaştı ve kazandı. Tabii ki artık saltanatı kendi ellerine alacaktı.

Orbay ve diğerlerinin milleti hâlâ saltanat için bir köle deposu olarak düşünme, kursağındaki padişah lokmasına diyet ödemek için milleti feda etme gibi artık bitmişi yeniden diriltme olasılığı ise sıfırdı.

Yaşasın Büyük Zafer!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder