Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

27 Şubat 2021 Cumartesi

Türkiye’nin güvenliği ve emperyalist hayallere karşı tek politika

                                                         Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 23 Şubat Salı, 2021

 

 Senaryo’yu yeniden kuralım. Saray’ın ABD karşısında iki önemli cephesi var, Rus S-400 füzelerini kullanmak ve Kuzey Suriye’de Amerika’nın bir PKK devlet yapılanmasına karşı çıkmak, önlemek. ABD’ye karşı bu konuda direniyor.

ABD, S-400 konusunda kesin kararlı, bu yüzden Türkiye’yi F-35 savaş uçakları projesinden çıkardı, dahası 1 milyar dolarlık ülke parasına el koyarak neredeyse! Ayrıca çok sıkışırsa, öncelikle S-400 füzelerinin şu veya bu şekilde çalıştırılması halinde, siyasi yönetime karşı kişisel ve mali bir takım kozlarını da ileriye sürebileceğini hissettiriyor.

Suriye’nin Kuzeyine gelince, Amerika, orada belirlediği sınırlara bulaşmadan Ankara’nın PKK’ya karşı operasyonlarını görmezden geliyor.

 

ABD’nin ana hedefi

 

Aslında ABD’nin politikasının zaman içinde Kuzey Irak’ı Suriye’deki yapılanmayla birleştirerek, bölgede büyük ve sağlam bir Kürt devleti kurdurmaya yönelik olduğunu biliyoruz. Bu devletin Hatay vb sınırlarımızın Doğu ve Güneyindeki koridor boyunca Akdeniz’e açılması da söz konusudur veya konusuydu.

Bu Akdeniz’e açılma koridoru, Türkiye’nin Afrin ve İdlib operasyonları ve Şam - İran- Rusya’nın güçlü askeri işbirliği ile engellendi. ABD- PKK esas olarak Fırat’ın doğusunda kilitlendi.

ABD orada büyük bir askeri güç yığıyor. Rusya- İran ve Şam, ABD’nin koruması altındaki bu bölgeye dokunamıyor, Türkiye gibi. Transatlantik kabadayısı ile bir çatışma bölgeyi ateşe verir.

 

Neden S- 400’ler mesele

 

ABD “stratejik müttefik” yalanı ile, hem PKK yapılanmasını zımnen kabul ettirme hem de S-400 füze savunma sisteminin bloke edilmesini dayatıyor. Birincisi, Ankara’dan talepte bulunmadan, sahada reel durum yaratarak ve güç politikası ile sürdürülüyor. Bunun için Türkiye’ye ihtiyacı yok!  

İkincisini ise baskı ile gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu baskının bir amacı Rus silah savunma sistemlerinin Batı –NATO ve dünya piyasalarında yaygınlaşmasını - satışını sınırlandırmak, Türkiye gibi silah sistemleri esas olarak Batıya bağlı bir ülkeyi Rusya’ya kaptırmamak.

Rusya’yı düşman ilan etmesi ve özellikle askeri konularda işbirliği yapmaya kalkışanlara ambargoları gündeme getirmesi, sadece Türkiye’ye değil, batı dünyasına da bir gözdağı.

Burada kritik sorun, Türkiye ekonomisinin Batı’ya, AB’ye uluslararası finans merkezlerine olan bağımlılığı. Bu olgu, Ankara’nın oyun alanını müthiş sınırlıyor.

 

S-400’ler depoya

 

Ankara, bırakın ikinci parti S-400 satın alırız yüksekten atmayı, 2,5 milyar dolar saydığı elindeki S-400’leri bile çalıştıramaz. Bunları depoya kaldırma olasılığı çok yüksek. Bu konu politik kulvarda konuşup çözüm aramadan çoktan çıktı, açık yasaya konu oldu.

Şunu söyleyebilirsiniz, S-400’ler depoda kaldıkları sürece fazla sorun etmez, ne de olsa Türkiye bir “NATO ülkesi”, Rusya’ya tamamen itilmesini istemez.

Evet, burada Ankara’nın bir oyun alanı var.

Ama Kuzey Suriye’de Ankara’nın oyun alanı sıfıra yakın.

 

 

Sorular şunlar:

 

Ankara’nın Kuzey Suriye’de Amerikan yapılanmasını bir şekilde engelleyebileceğini düşünen var mı? Varsa nasıl?

Bu konuda benim yanıtım, bundan sonraki tüm politikalarında Suriye’nin toprak bütünlüğünü ön plana çıkartarak, Şam’dan Afrin ve İdlip’de kesin garantiler alarak.

Bu BM’nin Suriye politikasına uygundur ve uluslararası politik arenanın da isteğidir. Bir ülkenin parçalanıp Amerika’nın çıkarlarına göre devletçikler üretilmesi, herkes için büyük tehdittir.

Irak’ta bir “Kürt devleti” aslında fiili olarak var. Bunun uluslararası bir statüye kavuşturulması, bir şekilde söz konusu olacak, ama Irak meselesi AB’nin başını ağrıtıyor.

 

Gerçekçi, yasal ve hukuki

 

Suriye’de de ikincisi, Türkiye ve İran için de tehdittir. Sorun burada. Hele PKK’nın 40 yıldır Türkiye’ye hedef alan ayrılıkçı savaşını düşünecek olursak...

Burada Türkiye’nin politikası, Suriye’nin birliğini sonuna kadar savunmak, acil olarak! Bu aynı zamanda Türkiye’nin ve İran’ın da toprak bütünlüğünü savunmak anlamına gelir. Bölgeyi yeniden kesip biçecek emperyalist politikalara set çekmenin ve mezara gömmenin tek yolu budur.

Bu politika, hem gerçekçi yasal ve hukuki, hem de ABD’nin işini giderek zaman içinde olanaksızlaştıracak tek politikadır.

***

Yoksa Ankara, ABD’nin Kuzey Suriye’de oldu bittisini ve hedefini kolaylaştırıcı düşünceleri ve politikası heybesinde tutuyor mu?

Bir al-ver gülüm çerçevesinde? Bir üçüncü yazı kaldırır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder