Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

19 Şubat 2021 Cuma

Bal tut parmağını yala öyküleri, büyük düşüşler

 Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 15 Şubat Pazartesi, 2021

 

2 milyarı aşan yeni bir yol ihalesini yine yandaş şirkete sözde pazarlık usulü ile havale ettikleri haberini okuyunca- işte yatırım diye niye haykırmıyor iktidarın medyatörleri, şaşırıyorum!

Pazarlık usulü güya acil durum ihalesi! İnsanlar yolsuzluktan ölsünler mi yani?! Bu ihale türü, karayollarından tutun belediyelerine ve tüm iktidar birimlerine kadar neredeyse bir kurala dönüştü.

İktidardan gittiklerinde “acil durum” neymiş araştırmasının peşlerine takılacağından bir endişeleri de yok. Pazarlık usulü, her zamanki gibi, masaya otur, al takke ver külah, senin payın şu kadar onun payı bu kadar, şuraya bu oraya şu, usulüne denk gelir. 

Parrrrrraaaa söz konusu olunca, akan sular duruyor, göz gözü görmüyor, soruşturmaya uğrayabilirmiş dosyalar, hiç birinin umurunda değil. Mesela Ankara’nın eski Belediye başkanının hali pür melalina bakın. Yolsuzlukları bir bir mahkemeye sevkedildikçe, etekleri tutuşuyor, kendisini oradan apar topar indiren -attıran iradenin gücü altına daha çok sığınıyor. Yar bana bir mahkemeden bir koruma, medet!

Stockholm Sendromu böyle bir şeydir.

 

Gelir artıyor yatırım düşüyor

 

Yoldan çıkmayalım, konumuz yatırımlar. Bu iktidarın yaptığı en başarılı iş vergi toplama (ekonomi battıkça milletin ümüğüne daha çok çökme, de diyebilirsiniz..)! Yola hamama saraya kervansaraya köprüye geçide ve dolayısıyla 5-6 şirkete akıtılan vergilerimizle yapılan yatırımlar neden kronik işsizlik meselemizi çözmüyor da, gelin bakın muazzam kazanç olanakları sunuyoruz sizlere, diye durmadan yabancı şirketlerin kapısını aşındırıyoruz?

Derken gözüm KRT ekranından (Bora Erdin ile Paradoks programı) fotoğrafladığım grafik acaba pek çok şeyi açıklıyor mu, diye buraya alıyorum.

 



 

Karar gazetesinde yazan ekonomist İbrahim Kahveci devlet yatırımlarının nasıl dibe vurduğunu açıklarken kullanmıştı. Burada nasıl görünür bilmiyorum, solda aşağı doğru inen çizgi devlet yatırımlarının devletin toplam gelirlerine oranını gösteriyor (sol alttan sağ üste doğru tırmanan eğri). En altta ise devlet gelirlerinin kutucuklar halinde yükselişi. Gelir muazzam artıyor, ama yükselen gelire göre yatırımlar ise muazzam düşüyor!

Muazzam bir devlet harcaması var, ama nereye?

 

Kayıp 4 yıl

 

Yine Kahveci’nin başka bir tablosu var. Başlık, Türkiye’nin kayıp 4 yılı. 20217’de kişi başına düşen milli gelir, 2027’de 10.696 $ iken, 2020’de 8.155 $’a nurlu ufuklar ve dünyanın en zengin yurttaşları arasına yükseliyoruz teraneleri arasında, düşüyor!

2004- 2007 arası ise 6,021’den 9735 $’a yükselmişti (Yani 2007’den daha diplere sürüklendik).

2017 /2020 kıyaslamasında neler var neler: çalışan sayısında 3 milyon düşüş! Elektrik tüketimi aynı.. Yatırım endeksinde düşüş..

Ve Cumhurbaşkanı 2019’da, “2023’de 500 milyar dolarlık ihracat” diyordu.

Bu ham hayal olunca, yerini yeni bir projeye Aya Seyahat’a  devretti.

Okurlar soruyor, Ay programı ülkemizin hangi temel meselesinin çözecek, diye. Hiç, bilim üniversitelerimizi, adeta ormana baltayla giriyor gibi yok etme muamelesi yapan bir iktidarın, Ay programı ile bilime bir sıçratma yapabileceğine inanmak, ancak iktidardan nimetlenenlerin işi olabilir.

 

Güven yerlerde


Peki iktidarın gelecek çok iyi gelecek masallarına inananlar kimler? Parası olanlar inanmıyor. Cumhurbaşkanı seçiminden itibaren de inançsızlık kur ile birlikte yükseliyor. İşte bize bir grafik daha: Milletin ekonomiye ve iktidara duyduğu büyük güvensizlik nedeniyle parasını nasıl korumaya aldığının resmidir: Alttaki eğri doların kurunun yükselişini, üstteki eğri de buna paralel mevduatlar içindeki Dolar payını gösteriyor. Sol sütun pay, sağ sütun ise dolar kuru. Bu grafik Mahfi Eğilmez’in 22 Aralık tarihli yazısından.


 

 

Yani parası, şirketi, yatırımı olanlar, iktidarın yoksullaştıran ekonomi politikaları karşısında kendilerini güvence altına almak için doları güvence olarak görüyorlar. Doğrusu bunların yüzde kaçı oylarını bu iktidara veriyor bilemem.

Parası, Doları, Avro’su olmayanların da yüzde kaçı oylarını iktidara veriyor, onu da bilemem.

İş ve para sahiplerinden bir kısmı, bu iktidardan kazandıklarını hemen dolara çeviriyor da olabilirler. “Kazanıyoruz, ama bunlara güven olmaz”, diyerek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder