Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Önemli Notlar.. Ve MHP’nin AKP sevdası: 2002 yılı, AKP'de Yıkıntı CHP ve yönetimler

AKP: “Pelikan Sızıntısı” başlığıyla Saray çevresindeki destekçilerin Davutoğlu safdışı bırakmaya yönelik yayılan notlara bakıyorum. Hemen hepsi, Davutoğlu Başbakan ve Parti Başkanlığı koltuğunu oturduktan itibaren, RTE ile farklılıklarını gözlemleyip buraya taşıdığımız ve siyasal analizini yaptığımız konular. Okurlarım için yeni bir tarafı var mıydı bilmiyorum, ama analizlerin doğruluğunun kanıtları olarak fena sayılmazlar..
Dünkü yazıma unuttuğum şu notu da eklemeliyim: Davutoğlu’nun planlanmış bir ABD gezisi vardı. Bu gezinin RTE’nin onayını aldığını sanmayın. Davutoğlu’nun, siyasal liderlik inşasının bir parçasıydı. Nitekim gündemden düştü! Bu arada yetkilerinin 3 oya karşı 47 oyla elinden alındığını öğrenince, parti yönetiminde RTE’nin büyük hakimiyetinin görürsünüz. RTE, Davutoğlu’nun Partiyi kontrol altına alma ve karşısına bir alternatif siyasi lider çıkma olasılığını da sıfırladı. Üstelik neredeyse sırtını sıvazlayarak, duyumlara göre  “yetki devrini sen öner, önemli bir konu değil” diyerek..
Saray için en önemli çevre, kendi aile çevresidir. Tabii Binali beyi de aile çevresi içinde sayar mısınız, bilemem. Parti içinde sular kaynıyor. Bekleyin.

RTE’yi iktidarda tutma politikası

MHP: Dün öğlen yemeğinde dostlarla görüşürken, MHP içinde Oktay Vural hangi yandan, sorusu üzerine tartıştık. Devlet Bahçeli için “ama RTE/AKP’ye karşı söylemlerde sert” dediler. Ben “söylemlere değil uygulamalara bakalım, eylemleri durmadan kime yarıyor bu önemli” dedim; sonra birden farkettim ki, bugün Bahçeli’nin RTE-AKP’ye yarayan eylemli politikalarını, 2003 öncesine kadar götürebiliriz.
Bahçeli 2002’de hükümeti bozmuş ve seçimlerin yolunu açmıştı. Türkiye krizden çıkış için ağır önlemler almıştı. İMF’den 25 milyar dolar gelmiş, zamlar falan derken, Bahçeli hükümeti dağıttı. İki yıl geçse, koalisyon ortaklarının durumu farklı olacaktı.
2002 Kasım seçimlerinde yüzde 34 ile iktidarı AKP’ye teslim ettiler. Bahçeli’nin “büyük öngörüsü” gerçekleşmiş miydi, yani bunu mu istiyordu? MHP’yi de Meclis dışında bırakan “büyük politikası”nın iflasının hesabını MHP içinde soran olmadı. Bahçeli yoksa tamamen yanlış bir hesabın yenilgisini mi tatmıştı.
Bilemem!  Kesin olan, dünyada 2002 koalisyonu gibi bir siyasi dengeyi, koalisyon ortaklarından hiç kimsenin bozmayacağı ve seçimlere gitmeyeceğiydi. Bahçeli bunu yaptı ve iktidarı yükselen güç olan RTE/Gül- AKP’ye teslim etti.
2002 de durum neyse, şimdiki politikalarının sonucu aynı: RTE’yi iktadarda tutmaya devam.

AKP: Duymamış olabilirsiniz. Kalkınma Bakanlığı, kıdem tazminatlarının yarı yarıya düşürülmesini önerdi. Hem işçilere ödenen tazminat hem işverenin ödediği primin yarı yarıya düşürülmesi, açıklanacak pakette kalır mı, çıkar mı... Bahsi müştereki açalım!
Hepsi, işverenin cebinde mümkün olduğu kadar çok para biriksin hesabı içinde. Başka türlüsü nasıl olabilirdi?

İktidar yolu açılır mı?
CHP: Bu partimizin bayrağını rüzgarla doldurabilmesi ancak yönetimde ciddi bir değişikliğin gerçekleşmesiyle mümkün olabilir diyenler artıyor. Ben, CHP’deki yüzde 25 sınırında kalmasını, Yeni CHP gibi ideolojik nedenlere bağlayanlarla fikir birliği içinde değilim, olmadım da. Bunlar parti içi iktidar mücadeleleri.
CHP iktidar karşıtı demokrasi, sosyal demokrat ve Atatürkçü kampın toplanma yeri, hele şu kamplaştırılan ülkede. Fakat durgunluğun aşılması için yeni bir yönetim rüzgarını şart görüyor gibiyim. Bu rüzgar, bugünkü koşullarda CHP’yi iktidar yapar mı bilemiyorum ama yükseltir. CHP’yi iktidar yapacak olan, iktidar cephesindeki, politikalarındaki çökmeler ve ayrışmalar olacak. Tabii MHP’de, AKP’nin önlemeye çalıştığı liderlik değişimi rüzgarı da CHP’ye iktidar yolunu açabilir.

LAİKLİK- AKP, YÜZDE 36, İYİ BİR BLOK: Dünya çapında kamuoyu araştırmaları yapan PEW’in son araştırmasına ne dersiniz: Türkiye’de yasaların Kuran’a göre düzenlenmesini isteyenlerin oranı yüzde 13. Bu şeriat isteyenlere denk geliyor. Bu oran 2011’de yüzde 8, 2012’te yüzde 17’ye fırlamıştı..
Yüzde 8-17 arası gidip gelen bir durum. Demek ki ortalaması yüzde 12,5.
Din, yasalarda asla etkili olmamalı diyenlerin oranı da yüzde 36! İyi mi kötü mü, ne dersiniz? Asla, hiç bir şekilde, dediklerine göre sağlam bir blok var.
Bu bloğun varlığı, RTE’nin laiklik Anayasa’da kalsın, isteğinin nedenini açıklıyor olabilir mi?
3 Mayıs Salı / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet, Orhan Bursalı 





   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder