Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

5 Kasım 2021 Cuma

Prof. Dr. Handan İnci Elçi - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi Rektörü

Prof. Dr. Handan İnci Elçi

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi Rektörü

 

Cumhuriyette yayımlanan yazıma twitter üzerinden yanıt yazmışsınız ve üniversiteniz camiasında da ayrıca paylaşmışsınız. Böylece olayı bilmeyen iktidar yandaşlarında ve kendi yandaşlarınızda hakkımda yalan yanlış şeyler algısı oluşturmaya kalkışmışsınız. Bir sürü de esasa ilişkin olmayan boş laf etmişsiniz. Rektör olarak yakıştıramadım.

Yanıtınız üstelik yanlışlarla da dolu.

Öncelikle şunu bilmelisiniz ki, rektörlüğe atandığınız üniversite ve makam tamamen kamu kuruluşu ve makamıdır. Kimsenin babasının çiftliği değildir. Milletin malıdır ve kamu adına, hem sizleri hem uygulamalarınızı eleştirmek görevim.. Üstelik 40 yıllık bilim gazetecisi olarak. Eleştirilmeye alışık olmayabilirsiniz, ne de olsa en yüksek makamca “atanmış” bir rektörsünüz. Eleştirilmeye alışacaksınız. Belki de bu eleştirileri en yüksek makama yapılmış olarak da algılıyor ve buna tepki koyuyor olabilirsiniz. Bilemem.

Unutmayın, sizin maaşınızı ben- biz ödüyoruz vergilerimizle.

Bol bol madde şişirmişsiniz, ne kadar çok madde ile yanıt verirsem o kadar haklı olurum diye düşünmüşe benziyorsunuz.

1)       Rektör bey tabirini de kullanırım, bu kez de cinsiyetçi ayırım mı yapıyorum? Size hep alışık bir tabirle “sayın, çok sayın.. efendim, hanımefendi” gibi, özellikle yüksek siyasetçilere bir hitap tarzı olarak dayatılan ifadelerle mi hitap etmemi istersiniz. Ben sivil bir insanım ve sivil anlamda da kamu görevi yapıyorum.

2)       Liyakat ülkemiz üniversitelerinde ve rektör atamalarında dikkate alınmayan en büyük sorunlarımızdan biridir. Üniversitelerimize rektör atamalarında, evrensel rektör arama ve atama ilkelerini savunan bir insanım. Mimar Sinan’a atanmanız da, tıpkı diğer üniversitelerimize atanan rektörler gibi, bu ölçütlere, liyakate vb. uygun değil. Üniversitenizin kurullarına da hiç sorulmadan yapılmış bir atamadır. Oraya atanırken hangi liyakat ölçütleri dikkate alınmıştır, bunu açıklamanızı isterim. Üniversitenin bütününü yönetecek hızla evrensel değerlere taşıyacak birikiminizi merak ediyorum.

3,4,5) Uzun süredir bana gelen mesajlardan bu huzursuzluğu görüyorum, hiç birşey yazmadım, fakat üniversitelerde rektör sorununun yaygın ve gündemi meşgul edecek bir olaya dönüşmesi üzerine, ülkemizin en önemli eğitim kurumları olan üniversiteleri tartışmaya açmak ve rektör atamalarında çok tipik bir durum olarak Mimar Sinan’ı yazmak kaçınılmaz oldu.

Tartışma ilerledikçe bir dizi yeni bilgi belge şahitlik önerileri akmaya başladı. Verdiğiniz yanıtlardaki yanlış bilgi ve yönlendirmeleri ve mugalataları gördükçe, önce eleştirileri dillendirmenin kamu adına çok daha doğru ve isabetli bir karar olduğunu görüyorum.

Siz “tarafsızlık” ile “doğruları yazma” ilkesini birbirine karıştırıyorsunuz. Doğrudan yana  tarafım, “tarafsızlık”tan anladığınız, hakikatler ile hakikat olmayan olgular arasında bitaraf durmak değildir gazetecilik. Bu döneme ilişkin yanlış bir algıyı yaymanız doğrusu beni şaşırtmadı.

6) Diyorsunuz ki,  “YÖK’ün Cumhurbaşkanı’na sunduğu üç aday arasında ismi yoktu.” dediğinize göre, liste sizinle paylaşılmış demektir. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine Rektör Adayı olarak önerilen isimlerin Üniversitemiz dışından olduğunu da biliyorsunuzdur o zaman.

Yanıt: Hayır bilmiyorum. Ya sizi yanılttılar ya da yanlış bilgi aktarıyorsunuz. Üniversitenizden birçok aday rektörlük için başvurdu... YÖK’ün seçtiği 3 adaydan sadece biri kurum dışından başvuran adaydı.  Rektörlük için başvuranlar arasında siz yoktunuz! Neden başvurmadınız YÖK’e aday olarak, kendinize güvenmediniz mi, öneri olarak Cumhurbaşkanına sunulacak üç rektör adayı arasına giremeyeceğinizi mi düşündünüz, yoksa aklınızın ucundan mı geçmedi Rektör adaylığınız? Atama sürpriz mi oldu sizin için, yoksa yukarıdan tiyöyü almış mıydınız?

Üniversiteden rektör adaylarından Mimarlık Fakültesinden ikisi YÖK’e sözlü konuşmaya davet edildi, belki de bilmiyorsunuzdur, bilgi vereyim. Mimarlık Bölümünden rektör adaylarından birini kendinize yardımcı olarak atadınız. Ama sonra, Yönetim Kurulu’nda, disiplin soruşturması komisyonunda bulunan dekanlara karşı yaptığınız hakaret iddiası üzerine hakkınızda açılan davada, yardımcı olarak atadığınız öğretim üyesini, lehinize ifade vermediği için görevden almış olabilir misiniz?

7) Diyorsunuz ki: Cumhurbaşkanı, bu üç isimden hiçbirini atamadı.” diye yazmışsınız. Sn. Cumhurbaşkanımızın üniversitemiz için kurum içinden rektör arayışını takdir etmenizi beklerdim. 26 yıllık mensubu olduğum üniversiteme rektör olarak hizmet etmekten gurur duyuyorum.

Yanıt: Başvuranların Mimar Sinan’dan olduğunu yukarıda yazdım. Cumhurbaşkanı önüne gelen listeden atama yapsaydı, üniversite içinden yapmış olacaktı büyük olasılıkla. Ve siz atanan olmayacaktınız. Buradan size böbürlenmek çıkmaz.

8) Üniversitemizin adı “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi”. Yoksa yanlış mı biliyorum? Üniversitenin ana niteliği budur.  1928- 1982 arası Güzel Sanatlar Akademisi olarak var oldu. Akademi ile üniversite kavramları arasında bence yanlış bir değerlendirme ve akademiyi de üniversitelerle tektipleştirme anlayışı sonucu, Mimar Sinan Üniversitesi adını aldı 1982’de. Bu değişiklikle birlikte Fen Edebiyat Fakültesi zorunlu olarak düzenlendi ve bunun içinde de Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 1984 yılında, matematik, sosyoloji  ile eklendi. Siz de bu değişimle birlikte üniversiteye, adı halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan üniversiteye eklemlendiniz.

Bir kast sistemi sonucu değil, mimarlık ve güzel sanatlardan rektörlerin atanması. Akademinin geçmiş ruhu ve hala toplumda bilinen özelliği ve niteliği ile uyumludur. Bu geleneğin sürdürülmesi doğasında vardır. Sizin güzel sanatlar adına üniversiteyi yükseltecek eğitim, bilgi, deneyimlerinizi çok merak ediyorum. Şüphesiz ki üniversitenin idari ve fiziki ihtiyaçlarını yerine getirebilirsiniz, bana yanıtınızın en sonda sıraladığınız “yaptıklarım” maddelerinde olduğu gibi. Bu başarınızın sürmesini dilerim!

9, 10, 11) Geldik Kademe ilerleme durdurma cezasına. Bir usulsüzlük olmuş soruşturma açılmış, hukuka uygun davranan yönetimlerin hepsinin yapması gereken bir şeyi yapmışlar.

Evet iddianız doğrudur: Disiplin soruşturmasında görevli dekanlar, atanınca  sizi ziyaret etmişler. Bu usul gereği çok doğru bir harekettir. Yapmamaları ayıp olurdu. Ancak size pişman olduklarını söyledikleri kısmının gerçeklikle ilişkisiz, hayal gücünüzün büyüklüğü ile ilgili olabilir mi?  Üstelik daha sonra Yönetim Kurulu’nda onlara karşı kaba davrandığınız ve hakaret ettiğiniz iddiası yargıya taşındığına göre!

Onlara karşı üstelik ayrımcılık yapmadığınızı söyleyebilir misiniz? Fakültelerde etkinlik yapıyorsunuz, ancak dekanlıkla değil, bölüm başkanları ile irtibat kurularak etkinliği düzenliyorsunuz. Dekanları yok sayıyorsunuz. Üstelik birçok etkinliğin sahibi dekan iken.. Pandemi başladığında online eğitime geçerken bölüm başkanları ile toplantılar yapıyorsunuz ve dekanlar bu toplantılara davet edilmiyor. Bu yok saymalar çok ayıp oluyor. Bu tür yok saymalar mobbinge girer mi girmez mi, bilemem. Bunlar dışında mimarlık – güzel sanatlar dekanlıklarına hizmetleriniz için, eminim hepsi teşekkür etmiştir. Ne de olsa üniversitenizin başlıca iki fakültesi, kayıtsız kalmanız mümkün değil. Ayrıca isteklere yanıt vermeniz göreviniz.

12 ve 13, 14) Üniversite Yönetim Kurulunda (ÜYK)  cezaya olumlu oy veren iki ÜYK üyesi de istifaya zorlanmış,” dememe, yok öyle bir şey diyorsunuz.

Üniversite Yönetim Kurulu’nun iki üyesi ile konuşulmuş ve istifa dilekçesi yazmaları istenmiş. Bunun kanıtı canlı tanıklar. Toplantıda sarf ettiğiniz iddia edilen sözlerinizin hakaret olduğunu avukatları teyit ediyor. Hakaret olmasa, avukatlar dava açmazlar. Tanık ifadeleri de var.

Ayrıca dava beraatla sonuçlandı diyorsunuz, ancak dava hala devam ettiği bilgisi geldi bana.

Dekanları ve müdürleri atama yoluyla getirdiniz, yoksa hepsi için “kimi dekan, müdür vb. yapalım” diye bölümlerinde fakültelerinde seçim mi yaptırdınız kimsenin haberi olmadan?

Rektörün yaptığı atamalarda, genellikle rektörün istekleri doğrultusunda karar alınması, genel ve bilinen bir durumdur. Bizde üst otoritenin düşünce ve talimatları doğrultusunda değil de, kendi bildiğini yapan veya farklı davrananlara genellikle görev verilmez. Tek kişilere ve eylemlerine bağlı yönetim tarzı, ne yazık ülkemizin temel sorunlarından biridir. Üniversitelerimizin de.

Son olarak şunları belirtmek isterim, Yanlış ve evrensel değerlere aykırı bir rektör atama sistemi sonucu olarak görevlendirildiniz. Bir işbölümü, dayanışma, ortak akıl ve üniversitenin toplam yararını gözeterek görev sürenizi tamamlamanızı isterim. Bir yöneticinin arkasında bırakacağı en iyi unvan bu olur diye düşünürüm.

Tabii bir de Üniversitenin bilimsel olarak, topluma hizmet, iyi öğrenci yetiştirme konusunda verilere ve sayılara dayanarak nereden nereye geleceği geldiği konusu da, Rektörün hesap verebilirliği açısından çok önemlidir. Bu süreci yakından izleyeceğimi de.. belirtirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder