CBT sayı 1499, Gündem, 11 Aralık 2015 Cuma
1500.sayımız için bir kaç söz: 30 yıla yakın yayınlanmakta
olan bu derginin 1500. Sayısı için özel bir sayı hazırlama gayreti içindeyiz.
Okurlarımızdan özel sayı için gelecek kısa
mesajlara da yer vereceğiz.
Stockholm’de Nobel Ödül töreni haftasında
bulunuyorum. Gelecek sayımızda Aziz Sancar ile bir söyleşiye hem de Nobel
notlarına geniş yer vereceğiz. Bugün Salı, Sancar’ın Nobel ödülüne layık görülen
çalışmalarını anlattığı konuşmasını dinledik...İsveç ahşabın yaygın olarak
kullanıldığı bir ülke. Ağaç bol ve ahşabı çok iyi tanıyorlar. Havaalanının pek
çok yürünülen yeri de ahşaptı. Konferansların verildiği bu salonun tavanı ahşap
süslemeleri ile göz alıyordu.
Biliyorsunuz, DNA’nın bozulan kısımlarını onaran
mekanizmaları ortaya çıkartan temel bilimsel araştırmaları gerçekleştirdikleri
için 3 bilim insanına Kimya Nobel ödülünü paylaştırdılar. Üçünü de sırayla
dinledik. Şüphesiz tüm anlattıkları, konudan habersiz kimselerin anlayabileceği
popüler bir dilde değildi. Konuşmalar, DNA’nın en uç noktalarında yapılan
araştırmaların saf bilimsel sunumlarını içeriyordu.
Thomas
Lindahl,
İsveç yurttaşı bir bilim insanı, istikrarlı (bozulmaz) bir yapıya sahip
olduğuna inanılan DNA’nın aslında hiç de öyle olmadığını, tam aksine hızla
bozulduğunu ilk ortaya koyan insan oldu. Ve DNA’nın kendi mekanizmasıyla
bozulan kısımlarını onardığını gösterdi. Paul Modrich ise “hücre
bölünmesi sırasında kopyalanan DNA’da oluşan hataların uyuşmazlık onarımı adı
verilen mekanizmayla onarıldığını gösterdi. Aziz Sancar ise nükleotid
eksizyon onarımı mekanizmasını ortaya çıkardı, “Hücrelerin morötesi
ışınlardan zarar gören DNA’larını onarmak için kullandıkları mekanizmayı
keşfetti.” Aslında Sancar’ın çalışması çok daha kapsamlı, insanın biyolojik
saatini de içeren ve ışığın rolünü ortaya seren çok yönlü bir çalışmaydı.
Nobel Ödül Komitesi’nin, Sancar’ın çalışmalarını
aslında eksik değerlendirdiği de, Sancar’ın sunumu ile ortaya çıktı. Sancar,
Nobel kazandıran çalışmalarının üç ayaklı geniş bir çerçevede yapılan
araştırmaları kapsadığını vurguladı. Bu üç ayaktan ilki Fotoliyaz (güneş
ışığındakı mor ötesi ışınların DNA’da yaptığı timin dimeri denen tahribatı onardığı ve bu işlem
sırasında nasıl çalıştığını çözen büyük çalışması), ikincisi Kriptokrom
(biyolojik saati ayarlayan genin de onarım mekanizmasının parçası olduğunu
göstermesi), üçüncüsü de Nükleotid Excision Onarım mekanizması (bakterilerdeki
hem de insanlardaki ikili-kesim (dual incision) mekanizması ile tahrip olmuş
bazın 12 veya 27 bazlık bir zincir halinde DNA’dan kaldırıldığını gösterdi. Bu
enzim yılın molekülü diye anıldı).
Aziz Sancar kendi deyimiyle “Biyolojik saati,
hücre çevrimi kontrol noktaları ve DNA onarımı gibi üç farklı projeyi artık
birleşik büyük bir proje çerçevesinde” ele alan büyük fotoğrafın üzerinde
geziniyor.
Eğer DNA onarım mekanizmaları olmasaydı,
canlıların sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürmeleri mümkün olmaz ve
çeşitli hastalıklar nedeniyle daha kısa ömürlü olurlardı. Özellikle de kanser
hastalıkları ve başka genetik hastalıklardan ölümler katbekat artardı. Çok
önemli bir nokta da, insan DNA’sında bozulmaları etkileyen nedenlerin artıyor
olması. Pek çok hastalık, kanser hastalığının şüphesiz onarım mekanizmalarının
baş edemediği durumlarla ilişkili olduğu bile söylenebilir.
Pek çok bilim insanı da, DNA tamir
mekanizmalarının nasıl çalıştığının anlaşılması ile, onarılamayan olaylara
yönelik ilaç çalışmaların yapılacağını belirtiyor. Temel bilim böyle bir şey,
nasıl çalışıyor ve ne oluyor sorularının peşinden giderek mekanizmayı ortaya
çıkarmak. Bu anlaşıldıktan sonra, neler yapılması gerektiği gündeme geliyor.
***
Aziz Sancar bu kapsamlı sunumunu 2 aydır
hazırlıyordu. Yani Nobel Ödülünü kazandığı andan itibaren! Hata yapmaması
gerekiyordu, Nobel bilim konuşması olacaktı ve yorgundu. Ama sunumdan sonra
yüzünde güller açtığını gördük. Başarıyla, iddialı bir sunum yapmıştı..
Sancar’ı dinlemeye, iktidardan da önemli
katılımlar vardı. Cumhurbaşkanının Bilim ve tekonoli başdanışmanı Prof. Davut Kavranoğlu, Türkiye Sağlık Enstitüsü Başkanı Prof. Fahrettin Keleştemur, TÜBA Başkanı
Prof. Ahmet Cevat Acar, Prof. Bayram Yılmaz da katılmıştı.
Konuşmalar bittikten sonra yanlarında getirdikleri bir Türk Bayrağı ile resimler
çektirdiler.
Prof. Mehmet
Öztürk ve Prof. Tayfun Özçelik
de Sancar’ın konuşmasını dinlemek için gelmişlerdi. Sancar’ın öğrencilerinden
Doçent Gülnihal Kulaksız Erkmen ve
laboratuvarından arkadaşları da daha pek çok Türk de oradaydılar.
1500.Sayıda buluşmak üzere, hoşçakalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder