Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

20 Ocak 2015 Salı

Floş Royal Kimin Elinde?


Bugün Cumhurbaşkanı’nın “hükümeti de devralmaya” resmen soyunduğu gün. RTE aslında hükümete başkanlık etmeye 5 Ocak’ta iki aylık döngülerle yapacağını, B. Yıldırım aracılığıyla ilan etmişti. Yıldırım, epey bir “şiddet” gördü! Davutoğlu “yok öyle kararlaştırılmış bir zaman, hükümet anayasal ve yasal, icracı kurum niteliğindedir” benzeri laf etti. B. Arınç da “o kişi de kim ola ki” diye Binali Beyi “sopaladı”.
Binali kim mi? RTE’nin özel siyasi danışmanı, en yakın siyasi kankası. Aslında hem Davutoğlu hem Arınç ve başkaları, Yıldırım’a “çakarken”, RTE’ye dokunduruyorlardı.. Siyaset böyle bir şeydir!
Sonra, 19 Ocakta karar kılındı. Davutoğlu, RTE’nin gücünü gördü. Pokerde, elinde royal flush (floşroyal) olan, hiç bir blöfü yemez! Davutoğlu bunu bilir tabii ki, ama blöfünün tercümesi şudur: “Evet elini görüyorum, güç sende, ama yasalar, anayasa, icra yetkisi vb bilgin olsun, zamanı gelince ben de elimdeki floşroyali kullanacağım...” (Baktım darbukayı öğrenmem yıllar alacak, pokere yöneldim!)
Evet ikisinin de elinde floşroyal var, ama yasaların ve hukukun üzerinde darbuka çalındığı ülkede Davutoğlu’nunki pasif, şu an etkisiz; RTE’nin elindeki ise, güce dayalı olduğu için güncel geçerli. RTE’nin kağıtlarına bakın: Parti başında Davutoğlu, ama partide esas gü oç.. Yargı şeklen Davutoğlu’nda (Adalet Bakanı) ama RTE’nin elinde.. Milletvekilleri (Yasama) RTE’de..
Hele, seçim stratejisinin ve milletvekili adaylarının saptanmasının RTE kumandasında olacağı haberinin yayılması, Davutoğlu’nun elindeki yasal kağıdı tam kırdı. Yalanlanmayan bu habere göre, Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla Parti üst düzey yöneticileri, Beşir Atalay’ın başkanlığında strateji ve adayları belirleyecek. 72 milletvekili zaten devre dışı, yerlerine RTE’ye tam bağlı (genç kılıklı) kişilerin getirileceğinden şüphesi olan? Yani Davutoğlu, RTE’nin, Parti Başkanlığında, Hükümette, Parlamentoda, İcrada, adeta baş memuru durumunda. 

Davutoğlu’na ilk karşı çıkış
Davutoğlu bağımsız bir karşı çıkış yaptı, ama derhal yanıtını aldı: Beş gün önce “kamuda şeffaflık paketi” açıkladı. Yanında bakanları, hatta Cemil Çiçek desteğiyle.. “Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin il başkanları bile TBMM'ye mal bildiriminde bulunacak... Mal bildirimi yenilenme süresi 5 yıldan 2 yıla inecek. İmar planlarında oluşan değer artışlarından doğacak olan rant belediyelere ve bakanlıklara kentsel dönüşümde kullanmaları için aktarılacak, vekillik statüsü değişecek…”
Peki RTE ne yaptı? “Böyle bir düzenleme .. seçim öncesinde doğru gelmiyor. Sert kararlar alırsanız, ekonomiyi olumsuz etkiler. Mal bildiriminde de çok dikkatli olunmalı. Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız.”
RTE bir şey daha dedi: Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında, istişare ve danışma mekanizması yeterince işletilemiyor. Bir konu dışında bu mekanizma pek kullanılmadı. İstişare ve uyum olabilmesi için başkanlık sistemine ihtiyaç var..”

Hükümetin bağımsızlığından şikayetçi
Erdoğan, hükümetle gerektiği gibi istişare halinde olmadıklarından şikayetçi. Diyor ki: “Kendi başınıza iş yapmaya kalkıyorsunuz, herşeyi danışacaksınız..Davutoğlu ise olayı yumuşatıyor, RTE’yi hoşgörüyor “Cumhurbaşkanı’mız bizim 6 ay önceki Başbakan’ımız, bunu doğallık içinde değerlendirmek lazım.” Yani “zamanla alışır, daha yeni” mi demek istiyor?
 Afedersiniz, RTE bu gücü öyle kolay bırakmaz. Bunun çin Bakanlar Kurulu’nun, hükümetin bağımsız tutumu, kararları zorunlu. Yoksa hükümet var mı yok mu sorusu, yasal-anayasal olarak tartışılmaya başlanır!
RTE aslında “hiç kimseye” güvenemeyeceğini biliyor.. Bunun için “İstişare ve uyum olabilmesi için başkanlık sistemine ihtiyaç var,” diyor.
Yani Anayasa değişikliğini şart görüyor.. Soru şudur: Bu değişiklik için herşeyi yapar, büyük risklerin altına girer mı? Evet önümüzde bir “Floşroyal” kimin elinde sorusu var, şimdilik RTE’nin, peki sonra?!

İN”: HAYDİ SABRİ BEY!
Devletin bir zamanlar tasfiye edilen istihbarat müdürü Sabri Uzun’un yazdığı kitabın adı İN (KırmızıKitap). RTE’nin Cemaate karşı savaşında sık dile getirdiği “inlerine gireceğiz” sözünden alıyor adını. Uzun, “inlerini açıklıyorum” demek istiyor. Doğru mu? Evet epey.. Anlattığı olaylar benim “Çatışmanın Anatomisi” (KırmızıKitap) kitabımdaki analizleri, tezleri doğruluyor büyük ölçüde.
Okunması gereken bir kitap. Ama beni rahatsız eden bir nokta var: Uzun’un AKP’ye pek sözü yok. Cemaat adamlarının yalan ve düzmece belgelerle, sanal olaylarla tamamen RTE’yi kuşattığı ve olmayan şeylere inandırıp esir aldığı fikri egemen. Buradan “zavallı, kandırılmış iktidar” projesi çıkıyor! Eksik olan, Sabri Uzun’un bu “tezini” inandıracak olayları, “tanıklıkları” eksik bırakması. Eğer bunu tamamlayabilirse, başka bir fotoğraf çıkacak ortaya.. Haydi Sabri bey!

NOT
Çatışmanın Anatomisi” için Cumhuriyet Kitap’da  Yakın Türkiye siyasi tarihini olgulardan hareketle anlamak isteyen okuyucu için Çatışmanın Anatomisi tekrar tekrar okunması gereken bir başucu kitabı, bunun da ötesinde tam bir başyapıt özelliği taşıyor” diyen B.A. Eşiyok’a;
Kitap, sergilediği tutarlı saptamalar kadar, bilimsel bakış açısı kısırlığını aşmanın yol ve yöntemini de ortaya koyması açısından çok değerli” (Aydınlık) diyen Ahmet Yavuz’a;
Kitap makalelerin toplamından oluşmuyor, Bursalı bu kitapı çatışmanın ilk gününden itibaren yazıyor” diyen, Mehmet Ali Güller’e, ve kitaba yazılarında yer veren diğer dostlara abartık da olsa yorumlarından dolayı teşekkür ederim..
--19 Ocak 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
--


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder