Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

13 Aralık 2014 Cumartesi

RTE’nin Bu Sözleri Atlanamaz

Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtulan Recep Tayyip Erdoğan’ın, İslami Eğitim Şurası’ndan çıkıp gittiği 5.Din Şurası’nda yaptığı konuşma, Türkiye’yi nasıl bir düşüncenin yönettiği ve ülkeyi nasıl bir ülkeye dönüştürmek istediği konusunda en temel açıklamaydı...
Açık, berrak, net, duru.. Gizlisi saklısı olmadan..
Bir İslami- Şeriatçı bir yönetim arzusu.. Ne kendisini oraya getiren Anayasa’yı takan, ne Meclis’i, ne yasaları.. Evet şimdi net olarak diyebiliriz ki Anayasa Mahkemesi’nin saptadığı “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiğisaptamasını kesin doğrulayan bir konuşma.. (*)
RTE, Din Şurası’nda “Yurttaşlığı” bir din olarak nitelendirdi ve Din işleri ile Devlet işlerinin ayrılmasını şart koşan Anayasa’ya ve laiklik şartına saldırdı.. kökten, damardan.. Karşımızda, Akit adındaki şeriatçı yayın organının kılığına bürünmüş bir kişi bulunuyordu. Zaten RTE ile Akit arasında çok sağlam bir ilişki var.

“Yurttaşlık Dini İcat Ettiler”
Dediklerine bakalım önce: Batı’da Hristiyanlıktan oluşan boşluğa “yurttaşlık dini” ikame edildiğini ve Türkiye’de de benzeri denemelere girişildiğini (!) belirterek şöyle diyor:
Bunlar kendi elleriyle yurttaş dini benzeri dinler inşa ederek İslam’ın karşısına kendi yapay dinlerini koymanın çabası içinde.. Din ve devlet işleri ayrı olsun diye kendi yapay dinlerinin devlete egemen kılmanın mücadelesini verdiklerinin bilincinde değiller.. ‘Kabe Arabın olsun bize Çankaya yeter’ dediler.. bu  yapay bir din kurma, helvadan put yapma değil de nedir, kendileri yaptılar kendileri taptılar..”
 Anıtkabir için “helvadan put” tanımlamasını halka havale ediyorum, yurttaşın taptığı bir anıtı yok, sevdiği ve hayatını borçlu olduğu bir kahramana gönül borcu var.. Bir okur mesaj attı: “bu anıt kendisini kıskançlıktan delirtecek..”
Buna boşveriyorum, “yurttaş” kavramına gelelim. RTE, yurttaşlığı, yurttaş olmayı bir “yeni din” yaratmakla eşdeğer görüyor.. Anlaşılıyor ki yurttaş, vatandaş, yurttaşlık gibi kavramları, “islam dinininde” karşılığı veya içeriği olmadığı için reddediyor. Şeriatçı anlayışta, ümmet vardır..
Yurttaş, vatandaş, anayasal bir kavramdır. Yurttaşın anayasal, siyasal, hukuksal haklarını da ifade eder. Yurttaş, Anayasada “adam” yerine konur, dokununulmazlıklarla donatılır..
“Yurttaş”, bu özelliğini, krala, kiliseye, feodal yönetimlere, padişahlara, saraylara karşı çok can verdiği mücadelesiyle kazanmıştır ve bunu anayasalara, uluslararası sözleşmeye yazdırmıştır. Dünyada herşey tartışılabilir, ama tek tartışılmayacak bir hak veya kavram varsa, yurttaşlık’tır. Yurttaşlık kavgası, 1000 yıllık savaşın kazanımıdır. Spartaküs’ten başlar, esirlerin, kölelerin mücadelesiyle ete kemiğe kana bürünür..
Birey eğer yurttaş değilse birey, bir sinektir, köledir, ezilebilir, yokedilebilir.
Bir oyuncaktır, güçlünün kendi amaçlarına sürekli olarak ram edeceği, sömüreceği alabildiğine, başını kopartacağı, gerektiğinde öldürüp yokedeceği... Yurttaşlık bir yasadır.. Tersi ise keyfiliği anlatır.

RTE Şeriat Yönetimini Tartışmaya Açıyor
Peki Erdoğan “yurttaşlığı” neden bir din mertebesine yükseltiyor? Anayasaların ruhunda “insan” vardır. İnsanı yurttaş mertebesine yükseltir. Erdoğan bunu kabul edemiyor. Çünkü köktendinci anlayışı gereği, İslamda birey değil, din herşeyin üzerindedir.
RTE’ye dersini iyi öğretmişler: Yurttaşlık aynı zamanda laiklik kavramını içerir, geliştirir, yaşatır. Din ile devlet işlerinin ayrılması, devletin inançlar karşısında tarafsız kalması, yani laiklik ve sekülerlik, yurttaşlık anayasası ile bütünleşir.
RTE ise bu ayrıma da karşıdır, İslamın bir devlet, toplum ve hayat yönetim biçimiyle bütünleşmesi gerektiğini inanır. Bu nedenle de “yurttaşlığın”,  Köktendinci, Şeriat İslamının karşısına bir “din gibi” dikildiğine inanır. RTE aynı konuşmasında şöyle bir laf daha etti:
Şu anda bir başka vazifem olduğunu da düşünüyorum. Dine ait tüm mesele ve konuların artık özgürce ele alınabilmesi için ilgili tüm kesimleri cesaretlendirmekle mükellef olduğum inancındayım.”
Evet, RTE, Şeriat yönetimini tartışmaya açıyor. Dine ait tüm meselelerin içeriğinde bu vardır: Herşeyi yönetmek.. İslam hukukunu devletin ve toplumun temeli yapmak için tartışma açıyor zatıâlileri.. Başka bir şeyi daha: halifeliği.. RTE, Diyanet’i toplumu dinselleştirme, şeriat hukukuna göre yönetilmesi sürecinhde bir araç olarak kullanıyor.
Diyanet’in başına atadığı Mehmet Görmez de bu halifeliğin yolunun açılması gerektiğini, Din Şurası’nın son günüdeki konuşmasında net olarak açıkladı:

 Halifeliğe Koşar Adım
Diyanet İşleri Başkanlığının din eğitimi müesseseleri, sadece kendi ihtiyaçları için değil, dünyadaki Müslümanların müracaat kaynağıdır. Diyanet İşleri Başkanlığının da bu anlamda kendisini yeniden gözden geçirmesi gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığının kendi yapısı ve statüsünün de gözden geçirilmesi gerektiğini biliyorum”.
Anladınız mı?
Bir nokta daha var: RTE bu görevine uygun olarak Şura’ya sesleniyor: “Bu dinin bir sahibi var… Bize düşen emanetin hakkını vermektir… Bize biçilen rolleri atıp kendimiz olabilirsek adaletin yeryüzüne egemen olması mümkün hale gelecektir. Hiç tereddüt etmeden, korkmadan gerekli soruları sorun. Defanstan çıkın, ileriye koşun. Her zaman arkanızda olacağız..”
RTE, islam dini ile dünyaya adaleti egemen hale getirecek.. Karşımızda üstelik bir “cihatçı” bulunuyor diye düşünebilirsiniz..


(*) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 30 Temmuz 2008’de, Anayasa Mahkemesi’nin, AK Parti'nin kapatılmamasına, ancak laiklik karşıtı eylemlere odak olmaktan, hazine yardımının yarısının kesilmesine karar verdiğini açıkladı.
--11 Aralık 2014, Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet, Orhan Bursalı   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder