Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

12 Aralık 2013 Perşembe

Büyük Kırılmalar Yaşıyoruz

Önce Balbay’a bir kaç söz: Sevgili kardeşim, dostum, hoşgeldin özgürlüğe! Biliyorum, biz gibilerin düşüncelerine kilit vurulamaz.. Beyinlerimiz hep özgürdür! Türkiye hapishaneye dönüştürülebilir, ama bizler ögzürlüğümüzü hiç yitirmeyiz! Demirparmaklıklar sadece fiziki varlığımızı hapsedebilir! 
Adalet yerini buldu diyemiyeceğim, insan suçsuz yere ve boşu boşuna 5 yıla yakın hapishanede tutulup serbest bırakılıyorsa, adalet yerini buldu demek, kabul edilebilecek bir şey değil.. 5 yılın içeride geçirilmesinin nasıl bir adalet olduğunu birileri bana açıklamalı!
Hoşgeldin canım! Dışarı çıkmanla yeni bir dönem başladı ülkede!
Şimdi Tuncay’ı, Aydınlık ve Ulusal Kanal’dan tutuklu gazetecileri dışarıya bekliyoruz.. Fatih Hilmioğlu’nu, bütün haksız yatan subayları ve diğerlerini...
***
Mustafa’nın özgür bırakılması, özellikle Gezi sürecinden bu yana yaşamaya başladığımız Büyük Kırılmaların bir sonucu olarak görmek gerekir. Önceki gün SokakTV’de Haluk Şahin’le, yeni kitabım Hey Türkiye Nasılsın? bahanesiyle, ama tamamen güncel konulara yönelik sohbet yaptık. Kırılmalar üzerine soruyu yönelten Haluk’tu! İyi bir tanımlama! Meseleye bu açıdan bakalım!
11 yıllık kesintisiz bir iktidar süreci içinde yaşadıklarımız, ülkenin, hepimizin ufkunu karartacak nitelikteydi.. Yoo hayır, ordunun “başına gelenler”den bahsetmiyorum! Büyük hukuksuzluklar, sahtekarlıklar, tamamen faşist ve diktatörlük rejiminde yaşanabilecek olan uyduruk belgeler, atanmış özel görevli mahkemeler, adaletin bitirilmesi, kastettiğim.. Tabii, iktidarın bir sürü alanda, eğitimden tutun, yolsuzlukların, keyfi bir yönetimin giderek yerleştirmesi de.. Şüphesiz ki basın özgürlüğü! İnsan hakları ve özgürlükleri!
Kararmış ve geleceğin görülmediği bir tablo, herkesi derinlemesine etkiledi..
Bu karanlıkta yırtılmaların olması kaçınılmazdı!
İlk kırılma, siyasi mahkemelerdeki düzenbazlıkların hukuksal olarak paramparça edilmesiydi.. Arkasından basın özgürlüğüne vurulan kelepçeler, uluslararası destekle kırılmaya başlandı.. Nedim, Ahmet, Soner serbest bırakıldı..
İkinci kırılma, 7 Şubat 2012’de, Cemaatin elindeki polis ve yargıyla MİT Başkanını tutuklamaya kalkışmasıydı. Hedef tabii ki Başbakan’dı! Şimdi yaşadıklarımız, dershane mershane, bu kırılmanın devamlarıdır.. (*)
Üçüncü kırılma, Gezi Direnişi’dir! Başbakanın bütün herşeyde tek söz sahibi, otoriter ve diktatörce iradesinin de kırıldığı noktadır Gezi Parkı!
Dördüncü kırılma, yine Gezi Parkı bağlamında, RTE iktidarının, ülke çapında ve uluslararası alanda büyük bir protestoya uğramasıdır... Bu, iktidarın halka karşı çok büyük siyasi şiddetini dışavurmasıdır..
Bu, iktidarın yol ayrımında yalnız bırakılmasıdır.. Ülke ve demokratik dünya gördü ki, RTE ve iktidarından demokrasi, insan hak ve özgürlükleri çıkmaz!
Beşinci kırılma, RTE-Davutoğlu’nun dış politikasının iflasıdır. Suriye’de ve Orta Doğu’da Sunni politikası ve Suriye’ye yığılan uluslararası terörsit şeriatçı, köktendinci örgütlere verdiği destektir.. Suriye’de dünyayı savaş çağırmasıdır..
Altıncı önemli nokta da, önümüzdeki seçim sürecinde, Gül- Erdoğan arasındaki iktidar/makam çekişmesi ve bunun siyasete yansımalarıdır.
***
Bütün yukarıdaki kırılmaların ülke içinde yansımaları olmaması mümkün değildir. Yeni bir iklime girmek zorunda Türkiye..
Anayasa Mahkemesi böyle bir ortamda, Balbay hakkında özgürlük kararı verdi..
Yüksek Yargı’nın özel yetkili mahkemeler gibi davranamayacağını yazıp durdum. Yargıtay’ın ilgili mahkemesi Balyoz ve bağlantılı bazı kararlarda, tıpkının aynısı, cemaatin güttüğü özel mahkemeler gibi sıradan ve hukuksuz davrandı.. Daireler Kurulu’nun nasıl davranacağını henüz bilmiyoruz.
Ama, Türkiye yaşadığımız 11 yılı sürdüremez. Yeni bir döneme girmek zorundadır.
Balbay bunun ilk işareti olsun!
--
 (*) Tahmin ettiğim gibi, Cemaat büyük kavgadan geri adım atmış göründü. Her zaman “Sulh yolunda”larmış.. Kendilerine örgüt mörgüt denemezmiş.. Masal anlatıyor! "Kimsenin kendi devletiyle ve başındaki iktidarıyla savaşma gibi bir niyeti yoktur"muş! Bunları söyleyen kişi, geçen hafta da “bir adım geri atmak, yarın 10 adım ileri adım atmaya denk gelir” demişti!

---12 Analık 2013, Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder