Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

19 Ekim 2013 Cumartesi

Ahh Canım Benim!


Oktay nasılsın? Onu her görüp böyle hatırını sorduğumda, yemekhanede, merdivende, gazetede.. o koca gövdesini kucaklamak istediğim adamdı hep.. elimizin altında kayıp gitti.. tutamadık onu... o hiç bir kimsede artık olmayan, olamayacak, kopyalanamayacak, onu biricik kılan hayatının o müthiş birikimi ile birlikte...
Dünyanın en çok araştırma, geliştirme ve tedavi vb parası harcanan alanı.. ama bütün bunlara rağmen, bilim, tıp o kadar aciz ki! Zavallı bir durumda! Gelişiyor melişiyor, bütün bunlar bir zırvalık! Henüz birinci basamakta olup bitiyor herşey!
Karsça” yazdığı “Ayhavar Hastahana'dakilere” başlıklı o güzelim yazısında de belirtiyor, “meni acil servisten yoğun bakıma alıp yüksek tansiyon darbesiyle ganayan beynime el goyanda, dohtorun ifadesine göre tehlikeyi ucuz atlatmışam…. Dohtor dedi ki: ‘İnden bele (bundan böyle) beynini yormayacan, gafanı her şeye tahmıyacan...’ Men de dedim ki: ‘Başüste! Emma görek bu ne cür (nasıl) olacah?”
***
Monitoring.. Hastahane sayaçları “normali” gösterince yoğunbakımdan odasına alınıyor.. Orada iki yazı yazıyor.. Derken banyoya kalktığında yığılıp kalıyor.. Geri döndürmek ne mümkün! Ölçülemez bir beyin değeri ile birlikte güle güle koca adam, arkasından sadece ağlamak kalıyor bize..
Hani “normal”? Tıp henüz emekliyor. Örneğin Oktay’ın beden fonksiyonlarını odasında yoğun bakıma hiç gerek kalmadan çok daha ayrıntılı ve bütünüyle gözetleyebilecek bir ekran- kontrol sistemi yok. Peki ne oldu? İkinci bir yüksek tansiyon atağı mı, yoksa ilk atağın beyindeki tahribatının, izlenemeyen görünemeyen “yürümesi” mi? Ne?! Tıp, çok şey biliyor gibi, ama bir şey bilmiyor gibi...
***
Yer değiştirmemiz söz konusu olabilse, büyük bir gönül rahatlığıyla evet diyebileceğim insanlardan biri..
Hepimiz gideceğiz, bu toplumu ve dünyayı en olumlu etkileyebilecek kimler varsa dünyada, onlara öncelik verebilmeli insan!
Fiziksel varlık açısından herkes değerlidir de, fiziksel değer açısından şüphesiz kimse eşit değil ve hayatlar karşılaştırılabilir zerre kadar değil..
***
Oktay kilolarıyla boğuştu her zaman.. Çok kilo verdiği zamanlar da oldu, işi oluruna bıraktığı zamanlar da..
Ama “trigeminal nevralji”den çektiği kadar, hiç bir şeyden çekmedi! İnsanda bundan daha şiddetli bir ağrının olamayacağı söylenir. Beyninizden çıkar ve yüzünüzün en önemli bölgelerini vurarak sizi yarım insana dönüştürür.. Kendini yataktan yatağa atan yakınlarımı bilirim! Bir kaç saniyelik, adeta yüzünüze saniyelik yıldırımlar düşmüş ve yakıp geçiyor gibi...
Sevgili Oktay, insanın işi bitmiyor ama dünya işimizi bitiriyor...
Kültür, koruma, kent, kentlilik bilinci, uygarlıklara ve bıraktığı eserlere karşı o derin sevgin ve saygın..
Günün rezil çıkarcılıklarından, faydacılıklarından arınmış, iktidarların ve onların hizmetindeki rezillerin ve alçakların, beşinci sınıf aşağılıkların bütün dayatmalarına karşı, dimdik ve tek başına...
Bir insan mı insan..
Bakalım biz geride kalanlar ne yapacağız...
Utanarak mı yaşayacağız, yoksa bize emanet bu kısa süreli yaşamın hakkını verebilecek miyiz..
Her an hergün her ay buna tanıklık edecek..
---17 Ekim 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder