Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

28 Mayıs 2013 Salı

Yaşadıklarımız Sistematik ve Buzdağının Ucu


İçki yasakları Meclis’ten geçince, gazete köşeleri eleştirilerle dolup taşar oldu... İyi bir şey tabii, demek yazarların da bir sabrı var! Geldikleri nokta: “artık bu kadar da olmaz..”  Yok, olur olur.. Hatta daha fazlasını bekleyin!
Neden böyle diyorsun demeyin.. RTE iktidarında siyasal İslam ve dinsel söylem, toplumsal, siyasal, hukuk ve yasa olarak, hayatımızı bütünüyle yönetmeye başladıysa, ancak şöyle diyebiliriz: “Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın teminatıdır!”.. Yok hayır bu yetmiyor: Bugüne kadar yaşadıklarımız, gördüklerimiz; eğer bu iktidar sürerse, yaşayacak ve göreceklerimizin henüz buzdağının ucudur!
Mehmet Y. Yılmazİslamcı rejimlerin, totüliter islamın en belirleyici özelliklerinden biri de, kafayı vatandaşlarının ne yiyip ne içtiğine takmasıdır” diyordu, dün Hürriyet’te. Tabii, bu rejimlerin en başlıcası, gürbüz alman nesli yetiştirmek isteyen kişiyi akla getiriyor! İktidarda olsun olmasın, bir siyasal-dinci lider, kendi istediği gibi bir gençlik yetiştirme hevesine kapılıyor ve bunu resmen açıklıyorsa, ayrıca ufacık çocukları içkiden korumak gibi uyduruk bir gerekçe sunuyorsa, bu ülkeye biçmeye kalkıştığı donun rengini mengini tartışmaya gerek kalmaz..
RTE’nin, yeni açıkladığı 10 kişilik özel memurlar ordusunu da, kurmakta olduğu düzenin toplum muhafızları olacağını da görüyor M. Yılmaz. Söyleyelim: Bütün totaliter liderlerin böyle paramiliter orduları vardı: Karagömlekliler, SS’ler.. Bizimkilere ne isim takılır.. yaratıcılıklar konuşsun..
Ahmet Hakan da dayanamamış, “Mesele içki değil”, “Hiç inandırıcı değilsiniz” yazıları yazmış.. Kadri Gürsel, islamın tezahürleri son yıllarda kamusal alanda artan oranda görünür hale geldi, diyor.. Ve bir sürü endişe belirten başka görüşler..
***
Sevgili okurlar, yaşadıklarımız tekil olaylar değil, sistematiktir.. Dünkü yazımda ülkede dini yönetime gidişin cetvelini vermiştim. Bu liste eksiktir, sizlerin de katkısı ile tamamlanacak.. 11 yıldır hayatın hemen her alanında yaşadıklarımızla alkol vb yi birleştirirsek, Siyasal İslam İktidarı’nın hemen her yönüyle tamamlanmakta olduğunu, bu iktidar sistematiğinin hızlanarak kendi içinde bütünleştiğini; ideolojik, siyasal, hukuksal bir bütünlük kazanmakta oduğunu görürüz..
***
Ne demiştik: Siyasal İslam asla demokrat olamaz, Siyasal İslamcı bir iktidarın demokrasi ile ilgisi olamayacağını, RTE ve ekibi bugüne kadar bin kez kanıtlamış durumdadır..
Bazı kafası karışıklar sanıyorlar ki hala, “eski ordu”nun tasfiyesi, vesayet rejimine son vermek ve demokrasi kurmak içindir.. Hayır bin kez hayır.. Bu iktidar odağını, kurmakta olduğu yeni siyasal dinsel rejimin hem güvenliği hem de güvencesi olarak tasfiye etmektedir..
Siyasal literatürde “İleri demokrasi” diye bir kavram yoktur. Demokrasinin ilerisi gerisi olmaz. Literatürde melez rejim, eksik demokrasi ve tam demokrasi olarak geçer..
İleri Demokrasi”, siyasal islami diktatörlük rejiminin adıdır.
RTE için demokrasi, çok önceleri söylediği gibi, istasyona varılınca inilecek bir trendi. Oradan indi, indiği istasyonda tren değiştirdi ve kendisinin tanımladığı biçimiyle “ileri demokrasi” trenine bindi.. Yani İslami Demokrasiye.. Bunun tanımını da, iktidarın tüm uygulamalarından öğreniyoruz..
***
RTE’nin bizim anladığımız demokrasi adına herhangi bir temel eylemini, dönüşümünü anımsayan var mı?
Basın özgürlüğü mü..
Muhalefeti kabul etmesi mi..
Meclis’te bütün yasaları tek başına ve uzlaşmasız geçirmesi mi..
11 yıl günde beş posta, muhalefeti eleştirme demagojisi mi..
Eğitimi bilimselleştirmesi mi dinselleştirmesi mi..
Siyasal partiler ve seçim baraji yasası mı..  Hoşgörü mü, işbirliği mi.. Anayasal özgürlükler mi, miting ve gösteri yapmak mı..
Ne? Tek bir şey söyleyin allahaşkına!
Durmadan tam tersi, totaliterliği güçlendirecek her şey yapılıyor. RTE’nin anayasa önerisine bakın, anlarsınız..
Bu nedenle diyorum ki, eğer RTE iktidarda kalırsa, yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın sadece buzdağının görünen ucudur..
***
Metin Feyzioğlu’nun Barolar Birliği Başkanlığı’na seçilmesi, hele bu aşamada büyük önem taşıyor. Metin Beyi, baroları, avukatları kutluyorum. Onları, demokrasi için, diktatörlüğe karşı, direniş kaleleri olarak görüyorum..
Hukukun katledildiği yerde hukuku savunmak, bir numaralı görevdir.. 
Faşist yasalara karşı çıkmak ve iptalleri için mücadele de..
---28 Mayıs 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder