Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

28 Mayıs 2013 Salı

Bir Şeriat Cetveli


Reyhanlı ziyaretini Başbakan, dehşet verici güvenlik önlemleriyle, kısa bir konuşmayla geçiştirdi. Eh işte gitmiş oldu.. RTE- Davutoğlu’nun Suriye politikalarının bedelini 51 insanını kaybederek ödeyen Reyhanlı, bir politik canbazlık gösterisine sahne oldu. Bunun ayrıntılarını okumuşsunuzdur. RTE’ye savaş içinde olan topraklardaki gibi bir güvenlik protokolunun uygulandığı anlaşılıyor. 10 dakikalık konuşma da bunun bir gereği!
Ama ben daha çok RTE’nin politik konuşmasındaki dinsel öğelerle ilgileneceğim. RTE Arapça sözcükleri yineleyip durdu. Bölgenin niteliğinden olsa gerek! Ama bir sözünü çok iyi anladım.. Ölenlerin cennete, saldırıyı gerçekleştirenlerin de cehenneme gideceklerini söyledi.. Eh böylece Allah adına karar- hüküm verme yetkisinin de RTE’de olduğunu anlamış olduk.. Bu, aynı zamanda Başimam fetvası gibi. Boşuna bazıları ona Halife ol demiyor.
RTE, İslam hukukuna göre mi ülkeyi yönetmeye mi başladı? Yoksa bizim hukuk, yasalar zaten Şeriata uygun hale mi getirildi? Veya, medeni yasalara dayanılarak. Ama pratikte şeriata göre mi yönetiliyoruz?
***
Acaba nasıl bir ülkeye dönüşüyor ülke, RTE ve arkadaşlarının elinde? Şüphesiz hepimiz bunu görüyor ve biliyoruz.. Uluslararası kurumların, ülkelerin özelliklerini dikkate alarak yaptıkları değerlendirmeleri “Uluslararası Göstergelerde Türkiye, 10 Yıldır AKP” kitabında toplamıştım (değişen rakamlarla genişletişmiş yenisini hazırlıyorum). Kitaptan Türkiye hakkında temel bir fikir edinmek mümkün.. Ama yok, ben daha özel bir alana yöneldim... 11 yıldır yaşamakta olduğumuz siyasal ve toplumsal dönüşümün bizi getirdiği yen neresidir, yasal ve pratik olarak?
Ciddi üniversitelerimizde siyasal, sosyal araştırmacılar, “kamuoyu araştırmaları”ndan çok, 11 yılın sentezleyici değerlendirmelerini yapıyorlar mı, bilmiyorum, ortalık veri kaynıyor.
Dünkü yazımda yazdım, her İslam ülkesinin kendine göre bir “şeriat uygulaması” ve hepsinin arasında farklılıklar var. Şüphesiz ülkemiz şeriatçılar arasında derin kavgaya sahne olacaktır ileride.. Yeterli bulanlar, bulmayanlar, iktidarı Kuran’dan sapmış sayanlar vb..
***
Şimdi örnekler vererek beraber tamamlayabileceğimiz bir ham cetvel sunuyorum:
Hukuk: Ticari hayatta İslami düzenlemeler uygulamalar yapıldı, yapılıyor, Sukuk, doğrudan faiz diye anılmayan ama kâr payı adı altında faizin dağıtıldığı uyduruk katılım bankacılığı vb..
Yargı: İslamcı, şeriatçı atamalar.. Varolan yasaları, genel ahlak, İslama hakaret vb gibi zorlama tanımlama ve yorumlarla ancak İslam mahkemelerinin verebileceği kararlar.. Fazıl Say’ın, Sevan Nişanyan’ın mahkumiyetleri..
Yargı: Uyduruk ve sahte deliller uydurarak, karşıtı olan siyasi görüşleri mahkum etmeleri..
Diyanet: Kurum’un tüm toplumsal nhayatla ilgili fetvacı bir kuruma dönüştürülmesi.. Aile içi anlaşmazlıkların çözümünde bile dini eleman gönderilmeye başlanması.. Mahkeme yerine bir tür adı konmamış şeri uygulamaların pratikte devreye alınması.. (Örnekler bol..)
Uygulama: Siyasal iktidarın pek çok konuda Diyanet’in görüşüne başvurmaya başlaması.. Dini konuların medeni yasalarca değil tabii ki Diyanet’in görüşünün esas alınmasının normal olduğu yolunda RTE’nin “fetva”sı..
Eğitim: 4x4x4 yasası ile eğitimde “birliğin” imam hatip okulları yönünde (tersinden Tevhidi Tedrisat) sağlanmaya yönelinmesi.. İmam Hatip okullarının RTE ve iktidarın en gözde okullara dönüştürülmeye başlanması.. Bilimsel bilginin geri plana itilmesi..
Toplumsal Hayat: Kutlu Doğum haftalarının düzenli kutlanması, imam hatip kurslarının tamamen serbest bırakılması ve yaygınlaştırılması; kadın –erkek ayrımcılığının giderek artması; kadınların ve erkeklerin aynı mekanları kullanmaya başlaması; kadınların evlerinde çocuk yapma makineleri olarak gören siyasal anlayışın kürsülerde dile getirilmesi; devlet ve iktidar tarafından bizzat kadınların türbanlanmasının teşviki; kadını bireylikten çıkartarak, toplumsal siyasal karar organlarının görüşleri doğrultusunda “kamulaştırılmış” varlığa dönüştürme anlayışı..
Alkol: siyasal iktidarca başdüşman muamelesi.. Yasalarla alkol satım ve içiminin kamusal mekanlarda neredeyse imkansız hale getirilmesi.. Fiiliyatta ise Anadolu kentlerinde alkol veren (ve satan) yerlerin zaten kent dışına sürgün edilmiş olması.. İktidarın “Anadolu müslümanlığı”nı, pratikte, yasal ve hukuki olarak, bir şeriat, Arap müslümanlığına dönüştürme gayreti..
Demokrasi: Giderek sağı solu budanarak tek adam egemenliğine dönüştürülmesi.. İnsan hak ve özgürlüklerinin uygulanamaz, kullanılamaz kılınması.. Türkiye’de bir mutlak islami egemenlik kurulma gayreti..
Laiklik: Bütün özgürlüklerin, medeni hakların, demokrasinin tarihsel en önemli ana güvencesi olan laikliğin adım adım ortadan kaldırılmaya başlanması..
Daha çok var.. Yerimiz yok.. Gelin bu bu cetveli birlikte tamamlayalım..
***
Günün sözü: Handan dostumuz bir internet sitesinde okumuş sözü, iletti hemen, doğrusu bulana aferin: Efendisi yellenirse, yalakası derin bir nefes alır!
--27 Mayıs 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder