Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Ocak 2012 Pazar

Başbuğ Terör Örgütü Üyesi!!!

Genel Kurmay Başkanı, terör örgütü üyesi! Başbuğ, tam kalbinden vuruldu! Haklıdır! Ayrı suçlamayla tutuklanan diğer subaylar da haklıdır! Hiç biri bu suçlamayı kabul edemez, kaldıramaz ve bu suçlamayla yaşayamaz!
Bu suçlamayı, sadece sözkonusu subaylar değil, aynı zamanda, görevini yaparken yine terörist faaliyetler ve terör örgütü üyeliğiyle suçlanan gazeteciler de... Doğanın ve insan yaşam çevresinin katledilmesine karşı mücedele eden sosyalistler ve doğa savaşçıları da kabul edemezler..
İktidarın yönlendirdiği ve Kılıçdaroğlu’nun haklı olarak “siyasi iktidarın araçları” olarak nitelendirdiği özel mahkemelerin özel atanmış sahiplerinin ceza yasası kitabında tek suç bulunuyor: Terörist faaliyetler, terör örgütü üyeliği!
Muhalifleri, veya iktidar koalisyonunun “defterini dürmek istediği” herkes ve etkinlikleri, derhal hükümeti yıkmaya yönelik faaliyetler, terörist örgüt ve terör örgütü üyeliği ile suçlanıyor..
Sonra gelsin, 10 yıla kadar içeride tutuklu kalmayı öngören ceza suçlamasıyla ve iddianameyle tutuklamalar!
Adi mi adi, faşist mi faşist bir kumpas kuruldu ülkeye, muhaliflere, derdest edilmek istediklerine...
Bu amaçla da siyaset referandumla bütün adaleti ve yargıyı denetimi altına aldı, kullanışlı kişileri seçti, şimdi de demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, hukukun, yasaların ve insanların üzerinden buldozer gibi geçiyor!
***
Başbuğ’un tutuklanması, veya bir genel kurmay başkanının tutuklanması, çoktaaan planlanmış bir olaydı.
Hiyerarşik zincirin tepedeki halkasına kadar tamamlayacaklardı tutuklu subay “kadro”larını.. Bunu bilmeyen, görmeyen vardıysa eğer, ne diyeyim!
Cemaatin ve iktidar basınında, durmadan çalınan tamtaydı bu! Orduyu tırnağından tepeye vurmak, bu koalisyonun neredeyse yeminli icraat programıydı..
Cemaat medyasında örneğin, tutuklu arkadaşlarını ziyarete giden subayların nasıl büyük suç işlediklerini ağızlardan tükürükler sıçratarak, bağırıp çağırarak yapılan “ihbarlar”ın ardından, örneğin kısa süre sonra, inceleme başlatılıyordu!
Televizyonların gazeteci kılığındaki bazı kadınları-erkekleri, basbar bağırıyorlardı: Başbuğ tutuklanmalıdır!
Ama hiç biri şöyle demiyordu: Yahu ayıptır, günahtır, bu suçlama büyük bir haksızlıktır, internet andıcından bütün tutuklu subaylarla birlikte Başbuğ da tutuksuz yargılanmalıdır!
***
Seyrettikçe, okudukça midemden öğürtüler yükseliyor. Medya medya olalı, böyle böyle adilik görmemiştir!
Başbuğ internet andıcından sonra 1,5 yıldır dışarıdaydı... İktidar koalisyonunun saptadığı ve kendilerine en uygun gördükleri bir zamanlama ile yine büyük bir tatava yarattılar ve Başbuğ’u tutukladılar!
Genel Kurmay Başkanını “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla tutuklamak, Ordu’da veya ülkede, hiç bir vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir. Ordu terörist örgüt, emir komuta zinciri içindeki imzalar da terör örgütü üyeleri olarak ilan edilmekte!
Bunun için çok fazla düşündüklerini sanmayın!
***
Hiç bir zaman da “yahu herşeyi herkesi terörist görüyoruz, ayıp etmiyor muyuz” biçiminde bir vicdan muhasebesi yapmazlar. Olmayan bir şey, muhasebe yapabilir mi!
Bir de iktidarın kaba kafaları demiyorlar mı, yazmıyorlar mı ki, “Başbuğun tutumlamasıyla Türkiye demokrasi yolunda büyük bir adım daha attı!
Demokraside ileri adım atmayı, tutuklamalara göre hesap eden kaba kafalara demeliyiz ki..
Demokrasi yolunda daha büyük adımlar atabilmek ve “tam demokrasi” olabilmek için, sırasıyla, önce bir başbakanın, sonrasında bir de cumhurbaşkanının tutuklanması mı gerekecek?!
Bu kafalar, Türkiye’nin demokrasi göstergelerinde neden melez ülke, yarı özgür ülke sınıflarında yer aldığını, basın özgürlüğünde neden 138.ülke olduğunu araştırsınlar önce!
Ülkede adaletin içine ettiniz! B.. çukuruna dönüştürdünüz demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri ile ilgili ne varsa!
Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurular, 2010 yılındaki başvurdu sayısı 6.800 iken, 2011’de nasıl katlanarak 9.000’e yükseldi..
Türkiye dörtnala koşuyor.. Nereye mi?
Parçalanmışlığa, dinci faşizme, hukuksuzluğa..
Bugünün büyük mağdurlarının, bu haksızlıkları unutması mümkün mü sizce?
--8 Ocak 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder