Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

1 Ocak 2012 Pazar

Zaman, 2012’yi Nasıl Eğip Bükecek?


Bugün 2012’nin ilk günü, sizi hoş tutacak şeyler ne yazsak bilemedim. Biz adadayız, sessizlik, hafif yağmur, martılarımız orada damlarda ve bacalarda; ağaçlarda ise kargalarımız.
Size kertenkelelerimizi yazacaktım yazın veya sonbaharda, büyük bir aileyi ve bebeklerini.. Olmadı, kısmetse bu yaz. İlkbaharda onlar da çıkacak yuvalarından. Baktım ortada hiç biri yok şimdi.
Hayır siyaset yok, iktidar kavgası yok bugün.
Ne cemaatin Erdoğan’ı teslim alma numaralarını yazacağım..
Ne Erdoğan’ın “acaba cemaati karşı çıkma gücü var mı bu saatten sonra”, diye soracağım..
Çok daha önemli fantezi bir soruyu da bugün yöneltmeyeceğim...
***
2011 yıl çok mu hızlı geçti, günler, haftalar, aylar?
Bu izafi bir duygudur, bilirsiniz.
Zaman dediğimiz ve bölüp dilimlediğimiz.
Zamanın bazen hızlı geçtiğini bazen durduğunu bazen yavaşladığını / hızlandığını duyumsarız.
Öyle gelir bize.
Düşünüyorum da, insan beyni/psikolojisi hem zamandan bağımsız hem zamanın parçası.
Belki de izdüşümüyüz zamanın..
Peki zaman nedir?
Ve zamanı gören var mı, görebilir miyiz?
Zamanı herkes görür... elinize avucunuza alamazsanız belki, ama görürsünüz.
Aynaya baktığınızda görürsünüz, saçınızda, yüzünüzde, derinizde..
Dostlarınızda, çocuklarınızda, eşinizde... çevrenizde..
Erdoğan’a bakın, işte zaman onunda yüzünde.
***
Zaman, değişimdir, işte bu kadar.
Zaman, fiziktir, durmadan devinen. Fizik de zaten maddenin devinim halleridir.
Bütün kâinat /evren, devinerek değişiyor; bu değişimin belki de devinimin en küçük birimine, zaman diyebilirsiniz..
Değişimleri toplayın toplayın toplayın... Devinimleri de toplayıp toplayın toplayın..
Belli bir zaman biriminde veya toplamında, değişimlerin farklı hallerini elde edersiniz.
Dersiniz ki, doğdu, öldü, hamile kaldı, çürüdü, açtı, soldu, döküldü, sarardı, yeşillendi, kurudu, patladı, çöktü, büyüdü, küçüldü, hastalandı, koktu, canlandı, yokoldu, toz oldu...
Hoşgeldiniz biyolojiye..
Fizik ve biyoloji aynı şeydir.
Fiziğin diğer yüzüdür biyoloji.
Bu ikisinden başka bir şey de yoktur!
Biri, öyle demişler ama inanmayın, “cansız doğa”nın, diğeri “canlı doğa”nın adı.
Aptalca bir şey.. Evrende canlı-cansız doğa diye bir şey yoktur.
Ne demekse “Natürmort”.
Aslında tek şey vardır..
Devinen, değişen her şey tek bir şeydir.
Varlık birdir, sadece halleri farklıdır.
Birisini görürüz, “ay fiziği ne kadar değişmiş” deriz..
Biyolojik varlığı değişmektedir. Yüzünün, bedeninin halleri, fiziksel farklı görünümleridir.
İşte zamanı o değişimde görmekteyiz..
***
Güneş’i, kendi varlığının ana nedeni, yansıması, ürünü, parçası, senden bir şey olarak gördüğün an, meseleyi bitirmişsin demektir.
Aynısınız.. Yani, neredeyse!
Köpeği de, kertenkeleyi de, kediyi de, solucanı da, çiçeği-ağacı, böceği de..
Yani, neredeyse aynıyız hepsiyle..
“Öbür dünya”yı bir kenara bırakın, maddi dünyada mutlaka “tapacak” bir şey arıyorsan Güneş’e bak.
İnsanlığın ilk bilge kişileri Güneş’e tapanlardı, denir mi?
Eğer Güneş’in ömrünü tamamlamasıyla, dünya ve biyolojik varlık, başka fiziksel varlıklara dönüşecekse... 
Varlıkları ile Güneş arasında ilişki kurdularsa..
***
Biz doğadan, evrenden koptuk, ne Güneş’i biliriz ne yıdızları takarız.
Onlar başka biz başkayız.
Biz, insanlar yani, evren’e paralel bir iç dünya inşa ettik!..
Bu “insanlar dünyası”nın evrenle aşık atacağını sanıyoruz.
Dünyayı insanlaştırıyoruz..
Yani çevremizi yakıp yıkıp yok ediyoruz...
Yukarıdan bakıldığında “eskiden” herşey yeşil, mavi ve ağaçtı..
Giderek, herşey apartman, herşey çöl, herşey duman ve is, herşey karanlığa dönüşüyor.
Sözde ve güya, insanlar gelişiyor, zenginleşiyor, uygarlaşıyor!!!
***
Sanıyorsunuz ki, bazılarının tanrısı var...
Aslında Tanrı’yı da takan yok!
Kendisinden, kendilerinden başka hiç bir şeyi takmayanların dünyasına hoş bulduk.
***
Şimdi zamanı konuşabiliriz.. yeniden.
Zaman, 2012’yi nasıl eğip bükecek, dersiniz?
İşte aslında yazdığımız bütün yazıların konusu budur.
Mikro dünyamıza pala çalmaktır, yazı yazmak..
Haydi bismillah!
Ne dersiniz, acaba Cemaat, Erdoğan’ı....
----1 Ocak 2012 / Bilim ve Siyaset - Orhan Bursalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder