Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

24 Kasım 2011 Perşembe

Ayrışma: Cemaat İktidara Karşı mı?


İktidar ortakları arasında kopuş mu var? Bir ayrışma? Herkes kendi yoluna mı? Cemaat, AKP’yi tehdide mi başladı?
İktidarda üçlü koalisyon var(dı). AKP, Cemaat ve Liberal Çevre (aydın denen çeşitli tipler). Şüphesiz Liberal Çevre bir yamaydı. Verdikleri, sundukları desteğe karşılık, iktidar nimetlerinden yararlandırılıyorlar.
İlk ayrışma, bu çevreyle iktidar arasında oldu. Cemaat ve iktidar, artık liberallerle yollarını ayırdı. Artık onlara ihtiyaçları kalmamıştı. Öyle ki, örneğin Yeni Şafak’ta ve Zaman’da cemaatin ve iktidarın yazarları, aynı gazetelerde “misafir” liberal yazarları hırpalamaya koyuldu.
Liberallerden bazıları, yolcumuyuz abbas, biçiminde ve iktidara itidalli bir dille karşı görüşlerini yazarken... bunlardan bazıları da, devekuşu pozisyonu aldı, duymuyor ve mevziini korumaya öncelik veriyor.. Düşünüyorlar ki “Vefa, sadece bir semtin adı değil.”
***
Derken, ABD’de iyi bir eğitimden geçirilerek, Ergenekon, Balyoz ve gazeteci operasyonları öncesi Türkiye’ye postalanan “önemli şahsiyet”, “Usta gemin su almaya başladı” diye, Erdoğan’a ve hükümete giydirmez mi!
Bir dizi laf ebeliğinin içinde, üç noktaya vurgu yapıyor;
Hükümet,
1) Ergenekoncularla uzlaşma arıyormuş.. askerlerin topuk selamını yeterli görmüş; Arınç, askerlerin tutuksuz yargılanması için havayı kokluyormuş.. Orduda kurumsal hiç bir düzenleme yapılmamış.. (İmam ordusu kurulması gibi..)
Bu önemli cemaat şahsiyeti, yazısında, hükümetin “şikecileri” aklama girişimini de eleştirdiğine göre, şike operasyonu arkasındaki esas güç de anlaşılmış oldu!
2) Medya “candaşıyla yoldaşıyla” hâlâ yerinde duruyormuş. (Yeni operasyonlar planlamışlar da hayata mı geçmemiş acaba?!)
3) “CHP (ve diğerlerinin) 4 ayakları atlar gibi kırılmalarına” rağmen, henüz vurulmamışlar!
Sonuçta diyor ki:
Ustalık döneminin sayın ‘ustası’, ‘kalfaları’ ve ‘çırakları’, geminiz çok fazla yerden su almaya başladı. Rotanız şaştı... Bu millet statükonun emrine girenleri, onbaşıları tarihin çöplüğüne göndermekte bir an bile tereddüt etmez... benim ve ailemin 17 oyunu, aldığınız oylardan çıkartabilirsiniz..”
Yani Cemaat başkaldırıyor. Hkümetten memnun değil. Hükümet cemaatin koyduğu hedeflere doğru yeterince ve koşar adım gitmiyor. Tehdit: “Oy vermeyiz!”
Bu tehdit aslında yeni değil. “Cemaat”in kalemleri, daha önce de, örneğin Beşir Atalay’ı hedef almıştı! Demek Atalay, onların doludizgin gidişlerini biraz frenleyici dengeler aramış!
***
Sorunlu bir durum. AKP ne yapacak? Parti olarak mı kalacak, yoksa “üstü AKP - içi ise tamamen cemaatlaşmış” olarak mı devam edecek!?
Kurt postunun içinde ikinci kurt olmaz..
Bir postun içinde ise iki kurt iç içe hiç olmaz.
“Alttan/içten oyma” işlemleri, partinin hayati kan ve kalp damarlarına mı gelip dayandı?
***
Bülent Arınç, tutuklamaların bu kadar uzun sürmesine ve milletvekillerin hâlâ içeride tutuklu olmalarına karşı çıktığında, “Arınç, iyi polis kötü polis rolünde” diye düşünmüştüm.
Ama, Bay Balyoz’un bu yazısı, Arınç’ı “temize çıkardı”. Adam samimi!
Ama, Başbakan Yardımcısı olmasına rağmen, güçsüz (mü?!)..
Silivriye sesini duyuramıyor mu hükümet? Silivri derken, hukuka yani! Silivri’den bir yargıç da geçenlerde şöyle dememiş miydi: “Dışarıdan sesler biz sinek vızıltısı”!
Oraları tamamen cemaatin denetiminde demek ki!
***
Peki nasıl bir çıkarsama yapmalı?
a) AKP bütün ülkeye egemen. Fethedeceği kale kalmamış gibi!
Ordu tam zaptürapt altında.
Medyada Cumhuriyet, Sözcü, Aydınlık.. kaldı.
Kazanımlarını sağlamlaştırmak, iyice hazmetmek zamanı olduğunu düşünüyor olabilir. Kurdukları düzen tıkır tıkır.  Adamları dünyalıklarını yapıyor. Şan şöhret, övgü, tapınma derecesinde yağcılık, el pence divan durma... bütün çevrelerde!
İçeride yönelecekleri MHP ve CHP kitleleri için, uzlaşmalar aramak zorundalar.
Daha ne olsun? “Şam’da kayısı” olsun! (O konuda da çabaları üst düzeyde!)
b) Cemaat ise köktenci! “Eski düzen”den hiç bir şey bırakmamayı, herşeyi silip süpürmeyi, kendi yeni düzenleri için gerekli görüyorlar!
“Eski düzen”in “temizlikçileri” onlar! (Hey Jean Reno!!)
Aşağıya egemenler, polise, yargıca falan..
Bu nedenle, “Durmak yok, yola devam”ın esas sürdürücüleri!
Tuzak kurmada, alavere-dalaverede, gazetecileri içeriye tıkmada, esas takım, onlar.
Parti, öyle anlaşılıyor ki, “temizlik” işini, onlara havale etmiş!
İki iktidar ortağı arasında büyük yol ayrımı gerçekleşir mi, bilmiyorum.
Ama “temizlikçiler”, yollarının her yerde kendilerine açılmasını ve kabinenin kendilerini izlemesini istiyor..
Ama, halk karşısında sorumlulukları sıfır, sorumlu olan AKP ve liderleri..
Bir uzlaşma olmazsa, “Usta”ya sürekli direnirlerse, boyun eğmezler ve aldıkları ile yetinmezlerse..
Ayrılık kaderde var..
İzleyeceğiz..
--24 Kasım 2011 / Bilim ve Siyaset – Biraz yenilenmiş versiyon, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder