Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

7 Aralık 2020 Pazartesi

İki tsunami üzerimize gelirken... Ve Cumhuriyet okumak şart...

 Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 6 Aralık Pazar, 2020

 
 
Dünyada ne oluyora bir bakayım dedim. Dünya derken, siyasi lafazanlıklardan bahsetmiyorum. Önce iki siyasi tsunamiden bahsedeceğim, sonra da “o esnada dünyada..”ya bakacağım.
Karar noktalarında neler oluyor? Türkiye’yi ilgilendiren iki olay yaşanıyor. İkisi de önemli, ilki Avrupa Birliği 10-11 Aralık’ta toplanıyor, Türkiye’ye karşı önlemleri tartışacak, kısa, orta ve uzun vadeli. Tam bu sırada Cumhurbaşkanı, Macron’a bindirdi. Bir siyasi mesaj mı: “Umurumda değil alacağınız kararlar...” Ve AB’yi eskisi gibi yine hedefe koyarak dış düşman yaratma politikası mı (Ekonomiyi çökertmeye devam da denebilir buna)..
Veya 9 veya 10 haziran sabahı AB’ye bir iyi niyet açıklamasından önce son bir salvo mu.. bilemem, göreceğiz.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala’nın serbest bırakılması kararına uyulmasını istiyor, yoksa yaptırım var..
Ülkemiz böyle, ne Anayasa takılır ne yasalar, ne ülkenin uymak zorunda olduğu AİHM kararları umursanır.
Ayrıca medyayı sağlı sollu sopalamaya da devam. Şimdi iktidar ve minik ortağı, Habertürk üzerinde çalışıyor. Basın özgürlüğü, anayasa, yasalar, yasaklar, yaptırımlar...
Ülke bu karanlık salvolardan ne zaman kurtulur, belirsiz.
İktidarın mahkemeleri, bizim Anayasa’nın bile kararlarını hiçe sayıyor. Neymiş o öyle, tepeden emirler kararlar, hadi işine! Baş karar verici eliyle bir işaret vermeden, Adalet Bakanı da söylenip dursun öyle, yetkisi o duvara kadar!
 
İkinci tsunami
 
ABD’nin Türkiye’yi “düşman ülkeler” kategorisine almanın eşiğinde olması, tabi konu Rus S- 400 savunma füzeleri! Ekonominizi dibe vurdurur ve ülkeyi bu anlamda çökertirseniz, dış baskılar karşısında ayakta duracak haliniz kalmaz.
Dik durmanın ön adı, ekonomidir! Orada dik duramadığınız, yağma hasanın böreği, devlet deniz yemeyen domuz politikası sürdüğü sürece, ülkeye ödetirler de ödetirler. Bu milletin beli zaten bükülmüş durumda. Yoksullaşmanın daha derin yeni bir aşamasına ineriz de ineriz. Gerisini de görürüz.
Böyle durumlarda özellikle milletin bölünmüşlüğünü körüklemekten bile kaçınmayı düşünmeyen bir iktidarın akıl tutulmasına uğradığını söyleyeceğiz, ama bu yeni bir durum mu? Ülke, bugüne kadar görmediği bir siyasi vurdumduymazlığın pençesinde yuvarlanıyor.
Şu aşamada Türkiye’nin önünü açacak olan genel seçimlerdir.
Ama bu kararı alabilecek kimse yok.
Bir iktidar pençelerini ülkeye öyle bir geçirmiş ki, seçimler bile onu söküp atabilir mi, bilinmez. Milli irade, sadece iktidara gelmek için milli iradedir, ama gitmek için milli iradeyi çöpe atabiliriz. Orada başka bir irade devreye giriyor.
 
Cumhuriyet okumadan olmaz
 
Gelin “o esnada dünyada neler oluyor” konusunu tamamen yarınki konumuza ayıralım ve girdiğimiz bu yolda ilerleyelim.
Cumhuriyet gazetesi olmadan Türkiye’de para, ihale, peşkeş çekmeler, yandaşları ve cemaatleri tepeden zengin etme politika ve kararlarının hangi boyutlara ulaştığını öğrenmeniz mümkün değil.
Farkında mısınız?
Dünkü manşet, “İhale saadetleri, kamudan çok sayıda iş alan şirketlerin adresleri aynı ortakları evli.”... Parsel parsel paylaşıyorlar: Sancak’ın yeğenine dev arazi..”
 
Neden 50 bin satmayalım
 
Geriye doğru gidin, tüm manşetlerinde iktidarın ülke kaynklarını yandaşa ve istediğine peşkeş çekme ihaleleri veya arsa dağıtımları, devlet eliyle zengin etme politikasının nasıl asla hız kesmeden sürdüğünü görüyorsunuz.
Ülke atmış ve devlet zengin. Para yokmuş kasalarda, ne gam, devletin arazileri var, ihaleleri var, belediyelerinin durmadan peşkeş çekecek, üstelik bir hafta önce kurulmuş şirketlere, ihaleleri var.
İktidar yandaşları onbinlerce irili ufaklı hortumu takmış, küp dolduruyor
Bu esnada “ülke batıyormuş” umurunda mı dünya!
Cumhuriyet’i satın alarak ve yayarak, gerçeklerin açıklanmasına hizmet edersiniz.
Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız yok mu?
Bu gazete neden şimdi en az 50 bin satmasın?
Neden Basın İlan Kurumunun gerektiğinde cezaya dönüşen ilanlarına Cumhuriyet mecbur kalsın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder