İki fotoğraf var: ilkinde Putin öncelikle ekonomik önlem alıyor Türkiye’ye karşı ve
tazminat ve özür dilemeye çağırıyor. İkinci
fotoğrafta, ise RTE (ve Davutoğlu) Putin’e görüşelim çağrısı yapıyor, “biz iki dost ve büyük ülkeyiz birbirimiz
olmadan yapamayız” benzeri sözlerle.
Putin’in dinlediği var mı, yok. Öyle ki Paris’te
çevre zirvesinde RTE’nin yüzünü görmemek için, olur a yanıma gelir konuşur veya karşılaşırız diye, önlemlerini
bile aldırmış.
Fotoğraftan
çıkan net sonuç:
Ankara aldığı kararın, yaptığı işin altında
eziliyor. Bir an önce el sıkışmak eski ilişkilere (Moskova’da yan yana cami
açmak gibi mesela..) dönmek, kırmızı telefonu açtığında Alo Putin günlerine hemen dönmek istiyor, ama “ben vurmakta haklıydım, gel bunu kabul et el sıkışalım”
pozisyonuyla... Görünen o ki zor dostum zor.
Putin meseleyi domatesini patatesini işçini almıyorum, gibi ekonomik önlemlerle
kapatmayacağa benziyor. Rusya’nın Türkiye’ye ihtiyacı yok bu açıdan. Vazgeçemeyeceği
mal üretmiyoruz, sebzesini meyvesini istediği yerden alabilir, Rusya’da düşük
teknolojili, inşaat dahil, emek yoğun işler peşindeyiz. Yüzlerce şirket
binlerce aile oradan ekmek yiyor. Biz ise gaz-petrol bakımından anlaşmalarla
bağımlıyız, değiştirmek istesen kaynağını 10-20 yıl sürer!
İktidar, epey işler kotardı Ruslarla al-ver
gülüm kotasından. Petrol boru hatları adamlarına gitti. Orada iş yapanlardan
yüzde üzerinden payımızı istedik! Eksilterek verdiklerini beğenmeyip tamını
istedik. Akkuyu nükleer santralinde bile saydamlık yoktu.
Vur emri,
hâlâ sürüyor mu?
Moskova-Leningrad gezimizde yanımıza düşen iki
ülke arasındaki şirketsel hukuki vb işler yürüten bir hukukçu “işadamı”,
Ruslarla tüm işlerde bir pay meselesinin zorunlu olduğunu anlattıkça
anlatmıştı. Sanki bizde farklı yürüyor!
Merak ettiğim bir konu var: Acaba Rus uçakları
bölgede bombalamayı sürdürdüklerine göre, yeniden angajman ihlalleri yaptılar
mı? Yaptılar da bu kez göz yummuş olabilir miyiz? Büyük olasılıkla bizim
pilotlara verilen “kural ihlal edilirse
vur” emrini geri almışlardır. Ankaralı arkadaşlar araştırsın bir!
Şimdi Putin- RTE ilişkilerinde, politik bazı
saptamaları paylaşacağım.
* Rus uçağı olduğunu, uçağın kimliğini bilmiyorduk yalanını Putin ve
Ruslar yutar mı, yutmazlar. O bölgede Venezüella savaş uçakları mı uçuyor ve
operasyon yapıyordu? Bir kaç gündür
uyardık dedikleriniz, yoksa Çinliler miydi? Çocuk kandırmaca.
Savunamayacağınız bir savın arkasında durmayın. Nitekim Cumhurbaşkanı “kaç kez uyardık, sonra yol olur iz olur diye
vurduk” itirafında bulundu. Uyardıklarınız ne uçağıydı?
* Uçağın vuruluşundan hemen önce bir güvenlik
zirvesi yaptınız. Sanırım o zirvede durumu gözden geçirip gerektiğinde bir
uçağın vurulması talimatını kararlaştırdınız. Yok yok bir “gizli belge” falan
okumuş değilim! Keşke olsa da yayınlasam! Zincirleme olayları sıralıyorum.
Bu konuyu yarın “Vur emri neden verildi ve Ankara’nın
iki kazanç hesabı” diye sürdüreceğim, yer kalmayacak.
Tahir Elçi’nin
öldürülmesi
Diyarbakır Barosu Başkanı ve barış için
çabalarıyla yakından tanıdığımız Tahir
Elçi’yi “kimin vurduğu” konusu karanlıkta gibi, ama giderek egemen olan
görüş, olayın suikast olduğu. Kafasından vurulması olasılığında, rastlantının
payı mı (serseri kurşun), yoksa bir keskin nişancının payı mı yüksek diye
sorarsanız, şüphesiz ve kesinlikle ikincisidir. Elçi’nin hedef tahtasına da konduğu
biliniyor.
Katil kim diye sormak giderek anlamsızlaşıyor.
İktidar bu işi aydınlatamadığı ve ikna edici olamadığı sürece, cinayetin devlet
güçlerinin üzerinde kalma olasılığının yükselmesine hizmet edecektir. Çünkü
arkada Hrant Dink cinayeti, Uludere
katliamı ve başkaları vardır.
Şüphesiz “Suriye
ile ilgili, dış güçler yaptı” demek, cinayetin üzerini kapama anlamına
gelir. O zaman da kanıtla kardeşim kim bu
dış güç, sorusuna yanıt verilmeli.
Cinayet kesinlikle aydınlatılmalı! Yoksa
iktidar, istikrarsızlığı tepelere mı çıkartacak!?
30 Kasım 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder