Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

23 Nisan 2014 Çarşamba

"Temizlikçi" Olma Zulmü: Gül’ün Reddi ve Yolsuzluk

Cumhurbaşkanı Gül’ün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüzsüz olaylarından biri olan 19 Aralık 2913 Rüşvet ve Yolsuzluk davası üzerine görüşleri, bugün Erdoğan-Gül ilişkisindeki siyasi gerilimi anlamada bir ipucu olabilir mi? (*)
Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu 17 Aralık 2013’te başladı. Gül, suskunluğunu 24 Aralık’ta bozdu. O gün Çankaya’da Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri için davet verdi. Tabii gazeteciler sordu, Gül’ün “ilkesel yanıtları”şöyle:
·     Son 10 yılda siyasi, hukuk alanlarında köklü reformların yapıldığı Türkiye’de herhangi bir yolsuzluk veya yanlış varsa, bunların üstü kapanamaz. Önce bunu bilin. Çünkü Türkiye bundan 15-20 sene önceki Türkiye değil…önce buna herkesin rahat olması gerekir.
·     Yargı Türkiye'de hepimiz biliyoruz ki, hem bağımsız hem de tarafsız. Demokratik hukuk sistemi içinde böyle. Şimdi mahkeme gayet titiz bir şekilde şüphesiz ki değerlendirecek, inceleyecek ve eminim ki hiç kimsede soru işareti bırakmayacak şekilde, iddialarla ilgili nihai kararını verecek. Dolayısıyla şu anda yargı sürecinin çalışmasını herkesin beklemesi gerekir..
·     Yapılması gereken sakince, şeffaf bir ülkede işler nasıl oluyorsa bu şekilde olmasını herkesin takip etmesi gerekir… Dediğim gibi demokratik hukuk devletinde standartlar nasıl olursa hep öyle olacaktır.”
25 Aralık’ta Yolsuzluk ve Rüşvet Operasayonunun ikinci dalgasıve bu arada hükümette bakan istifaları başladı.
2014 Yeni Yıl mesajında dolaylı vurgular yaptığı söylenebilir: “..siyasi istikrarı ve ekonomik güven ortamını sarsacak, demokratik hukuk devletini aşındıracak, birliğimizi ve dirliğimizi bozacak tutum ve davranışlardan kaçınmamız gerekir… belirli konularda kamuoyu vicdanında oluşan soru işaretlerinin tamamen giderilmesi önem taşımaktadır. Bununla birlikte, bu sorunları hukukun üstünlüğü, adalet, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilke ve değerlerin hakim olduğu bir toplumsal ve siyasal ortamda.. çözmemiz gerekiyor.
* “Demokrasi güçler ayrılığına dayanan kurallar ve kurumlar rejimidir…Bağımsız ve tarafsız yargı olgusunu ve algısını zedeleyecek tavırlardan kaçınmak hepimizin görevidir.
***
3 Ocak 2014: Gül, HabertürkTV Genel Yayın Yönetmeni Erhan Çelik, Ruşen Çakır, Fehmi Koru’nun sorularını yanıtlıyor:Vicdanları rahatlatacak bir süreçle, yolsuzluk varsa ortaya çıkarmak, yoksa insanları ikna etmek gerekir. Yolsuzlukların önlenebilmesi için kurallar çok iyi konmalı. Kurallar iyi değilse herkesi yolsuzluk yapmaya azmettirir. Ne dindarlık, ne vatanseverlik, ne solculuk, ne başka bir şey engel olabilir. Yolsuzlukla mücadele konusunda bir şeffaflık getirildi, eskiye göre iyi şeyler yapıldı. Ama bunların yeterli olmadığı kanaatindeyim… Yolsuzlukla ilgili herhangi bir iddia olursa bunun sonuna kadar üzerine gidilmeli, ne gerekiyorsa yapılmalı. Kim olursa olsun, herkes için geçerlidir.
5 Mart 2014: Gül, Devlet Denetleme Kurulu’na yolsuzluk, dinlemeler, kadrolaşma, devlet sırları ve imar rantı konularında araştırma yapılması için talimat verdi. Hepsi de gündemde tartışılan konulardı.
3 Nisan 2014: Kuveyt'te gazetecilerin sorusu üzerine "Yolsuzluklar araştırılsın" dedi.

GÜL’ÜN VURGULARI: KUVVETLER AYRILIĞI, ŞEFFAFLIK
Yukarıda görüldüğü gibi, Gül’ün tutumu net:
* Hukukun üstünlüğü, adalet, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilke ve değerler hakim olsun.
* Demokrasi güçler ayrılığına dayanan kurallar ve kurumlar rejimidir.
* Bağımsız ve tarafsız yargı..
* Yolsuzlukla ilgili için ne gerekiyorsa yapılmalı. Kim olursa olsun…
***
Gül’ün ile RTE’nin tutumu birbirine zıt. Başbakan ve adamları ise, yolsuzluğu yok sayma örtbas etme çabası içinde. Bu iddiaları “hükümete darbe” olarak nitelendirecek kadar... Cuma günleri hakara bakara tvitleri attığını söyleyene bile kanat gerecek kadar. Çünkü birisini teslim etse, hepsini teslim edecek. Kendisi dahil. Her konu kendine darbe… Gül ise, bu olayların dış güçlerle bir ilgisi olmadığı kanaatinde.
Başbakan’ın önündeki en önemli görevlerden biri, bu yolsuzluk ve rüşvet davasını ortadan kaldırmak.. Peki, diyelim Çankaya’yı çıktı, Gül de Başbakanlığa geçti 4 ay sonra.. Gül önünde önemli bir iş bulacak: Rüşvet/yolsuzluk davasını bertaraf etmek.. Bunu yapabilecek mi?
***
Aynı soru Gül için de geçerli: Başbakan’ın “temizlikçilik” gibi bir talebi önüne gelirse, bunu kendine yedirir mi?Şimdi düşünün, RTE, rüşvet ve yolsuzluk davasında kendinden farkı düşünen, Başbakanlık koltuğunda kendi düşünceleri doğrultusunda ülkeyi yönetmek isteyen bir siyasiyi, Başbakanlığa atamak ister mi?
Şimdi soralım: Gül’ün “koşullar uygun değil” demesinde, RTE ve adamlarının rüşvet ve yolsuzluk dosyası gibi ağır bir sorumluluk yüklenmek istememesi de rol oynamış olabilir mi? RTE’nin otoriter, demokrasiye aykırı, yolsuzluk iddialarıyla dolu anlayışı gölgesinde Başbakanlık yapmayı bir zul saymış olabilir mi?
Bunlar sadece sorular.. Öyleyse eğer, iki ayrı çizgi, iki ayrı insan iki ayrı dava ve iki ayrı politika var.

 (*) Bu konuyu, olayları yorumlayan bir köşe yazarı arkadaşımın “yolsuzluk ve rüşvet olayı da, Gül’ün, siyasetten şimdilik geri durmasında önemli etki yapmıştır” sözü üzerine incelemeye alıyorum. Umarım rol çalmamışımdır!
-- 22 Nisan 2014 Salı / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder