Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

10 Mart 2014 Pazartesi

Nihayet Teknolojiyi Hissederek Anlayan Bir Bakanımız Oldu

Bilim ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ı sevdim.. Nihayet bu bakanlığın başında teknolojiyi kokusundan, tadından tuzundan hemen sezen bir bileni oturtmuşlar. İşte bilim ve teknoloji dünyamızın aranan insanı! Yolsuzluk kasetlerindeki Başbakan ile oğlu arasında geçtiği belirtilen, evdeki paraların, muhtemel bir polis baskınına karşı bir an önce evden çıkartılarak emin yerlere (eşe dosta kıza oğula enişteye ..) dağıtılmasını içeren konuşmasını dinler dinlemez, bunun montaj olduğunu sezmiş.
Ne ses ve dijital kayıt uzmanlarına ne dijital konulardaki adli tıpçılara sorup gerçeği öğrenmeye gerek kalıyor, ne de bir araştırmaya.. Bir bakışta teknolojinin içini gören bir bakanımız var.. Bilim ve teknoloji üretkenliği sorunumuz kısa yoldan halledilebilir. Bakan bey, o üstün sezgi ve koku alma yeteneğiyle, hangi yeniliklerin dünya çapında iş yapabileceğini anlayabilir ve bütün parasal destekleri de bu tür projelere kaydırabilir.. Fikri Işık, ODTÜ matematik mezunu, ingilizce ve matematik öğretmenliği yaparken siyasete atılmış..
Haydi hayırlısı...
***
Gezi olaylarına, okullarında iş bırakma eylemlerine katılarak destek verdikleri gerekçesiyle Marmara Üniversitesi iki araştırma görevlisi okuldan atmış.. 8 araştırma görevlisine de 2 yıl kıdem durdurma cezası verilmiş. Rektör Prof. Dr. M. Zafer Gül imzasıyla bildirilen kararda atılanlar Dr. Figen Algül ve Araştırma Görevlisi Can Özbaşaran. Üniversitede KESK’in çağrısına uyarak yasa hakkını kullanmak cezalandırılıyor. İletişim Fakültesi Dekanlığında ilginç bir insan oturuyor. Prof. Yusuf Devran’ın adı, daha önce de öğrencileri öğretim üyelerini fişleme iddialarıyla ve jüri seçimi listeleriyle gündeme gelmişti.
Algül, Bianet’e şöyle konuştu: “Anti demokratik bir karar. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu gösteriyor. Makro düzeyde ne yaşanıyorsa mikro düzeyde de Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde bunlar yaşanıyor. Karara itiraz edeceğiz. YÖK Başkanı kararı onayabilir, erteleyebilir ya da indirebilir. Gözlerimiz YÖK Başkanı Prof.Dr. Gökhan Çetinsaya’da. Onun sağduyulu hareket edeceğini ümit ediyoruz.”
Marmara Üniversitesi çok ilginç bir yer.. Aynı zamanda iktidarın da “akademisyen arka bahçesi”.. Bakalım YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya bu cezaları onaylayacak mı!?
Bu bağlamda, üniversitelerde yaşadığımız sorunları, başarı ölçütleri üzerinden değerlendiren Levent Sevgi’nin yazısını anımsatayım.
***
 Doğan Kuban hocanın yazılarının çok geniş bir okur kitlesi var. Hoca hem bir kaç kitap birden yazıyor hem de çok geniş bir bakışla, tarihsel derinlikle, dünya ile mukayese ederek, dünyanın içinde bulunduğu felaket durumun sistemik analizlerini de yaparak, haftalık yazılarıyla Türkiye’yi anlatıyor.. Şu saptamasına hepimiz katılmaz mıyız:
Para ve iktidar kavgası uygarlığın çare bulamadığı en iğrenç insan hastalığıdır. Türkiye de bu çukurdadır. Dünya tarihinde ne bir bilge ne de bir filozof insanoğluna para ve iktidarı tavsiye etmedi. Fakat, insanlar ne bilgeleri ne peygamberleri ne de filozofları dinledi; şeytanın avukatı ya da hayvan olmayı yeğledi. Bugün öyle bir dünyada yaşıyoruz.”
***
Ülkemizde yitip giden Anadolu Parsı’nın tam bir öyküsünü Sergen Çirkin yazdı. Bu bağlamda, ikinci kapak konusu kadar önemli “Kolektif zeka mı yoksa kolektif aptallık mı” yazısına da ilginizi çekmek isteriz. Bu konuyu ileriki sayılarımızda sürdüreceğiz.
Susuzluk başlı başına bir sorun olarak İstanbul’un karşısına dikildi. Kuraklık konusunu işleyen ve İstanul için neler yapılabileceğini araştıran Kasım Koçak’ın önerilerine kulak verilir mi?
Köşe yazarlarımızı da hararetle okuduğunuzu biliyorum...
Gelecek Cuma daha güzel bir dergi sunabilmek dileğiyle..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder