Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

10 Mart 2014 Pazartesi

İzmir’deki Komplo’yu Unuttuk mu?

Alışmışlardı ya, aç bir casusluk, fuhuş davası, hazırla sahte CD’ler falan, yüzlerce denizciyi subayı, üstelik en iyilerinden ve en kurmaylarından al içeri, içeride tut ve terfisini önle.. Böylece kendi adamlarına terfi yolunu aç ki, on para etmezler ordu içinde yükselsinler.. Böylece orduda kumandayı ele al, biat etmiş uşaklarını tepelere getir..
Balyoz bu tür davaların babasıydı, en alçakçasıydı, ama sonra iki önemli dava daha yarattılar.. İlki İstanbul’daki askeri casusluk ve şantaj davası, arkasından da İzmir’deki askeri casusluk davası.. 500 kadar seçkin subayın defteri dürülmek planlanmış. Tabii, bu iş için seçilmiş mahkemeler de subayları casus ve şantajcı sayan iddianameyi kabul ederek, ortak olmuş.
Akıl almaz bir şekilde bütün orduyu casusluk gibi, en olmayacak bir iftiranın içine sokabilecek cesarete sahip olan bu davaları tezgahlayanların yatacak yeri yok demiyeceğim, var, hepsinin yakasına yapışıp sahtekarlıklarının hesabını vermek.. Silivri’de onlar için yeterince yer açılacaktır...
***
* İki “casusluk davası”nın senaryoları birbirine andırıyor, iddianameledeki ifadelerin de birbirine benzediği görülüyor. İzmir’de açılanı, İstanbul’da açılan davada yapılan ağır hatalardan öğrenmiş gözüküyor.
* Her zamanki gibi uydurulan dijital deliller tutuklama ve yargılama aracı. Yoo, dijitallerin ve içindekilerin doğru ve gerçek olması önemli değil, mahkemeleri için bu CD’lerin varlığı yeterli, insanların hayatlarını karartmak ve orduda tasfiye yapmak için. Zaten bu amaçla uydurulan davalar.
* Herkesin kullandığı McAfee anti virüs programı, Anadolu Türk Denizciliği’ni anlatan ders notları, Liderlik ve sağlık ders kitabı, ortalıkta dolaşan ve Emniyetin “bunlar gizli değildir” diye rapor verdiği açık belgeler, “Ordunun gizli belgelerini çalma” suçlamasına konu oluyor.
* Mahkemeye şahit olarak getirdikleri “fuhuş kadını”, “bakire” olduğuna ilişkin belge sunuyor, iyi mi! Şantaj yapıldığı iddia edilen “üst düzey komutanlar” da emekli astsubay, devlet memuru çıkıyor...!
* Yargıtay’ın ilgili dairesinin, bu uyduruk davaları onaylamak için oluşturulduğu biliniyor. İstanbul’daki casusluk davasını, bazı bozmalarla onayladı. Mahpkum ettiklerinin gerekçesi: Bunlar casus değil, fuhuş da yapmadılar, ama “örgüt üyesi” ve “askeri belge bulundurdular”..
* Örgüt mü? Kim, nasıl, lideri, eylemi, belgesi, gizli açık kaydu kuydu.. Bunların hiç birinin gereği yok. Önemli olan mahkum edip, ordudan atılmalarını sağlamak.. Zaten Yargıtay’da beraat kararı verilenler, emekliliğini istemişler, diğer davalardan da yargılanıyorlar. Aslında hepsi emekli olsaydı hepsi beraat edebilirdi belki de!
* 2014’de İzmir’deki casusluk davasına ek iddianame ile yenisi eklendi, iyi mi! Demek Cemaatten ve iktidardan yeni bir, ordudan tart edilmesi gereken isimler listesi geldi! Bu ikinci dava alelacele hazırlandı! Henüz özel yetkili mahkemelerin defteri tam dürülmemiş iken.. Avukat Murat Ergün, durumu şöyle açıklıyor: “En az bir gün tutuklu kalsanız bile, hakkınızda iddianame düzenlendi ve yargılama başladıysa.. Subay, dava bitinceye ve beraat kararınız kesinleşene kadar terfi edemiyor..”
İstanbul’daki casusluk davasının yeniden görülmesi için güçlü delillerle dolu dosya ile başvuruldu.. Peki İzmir’deki dava! Bu dava nasıl hızla çökebilir ve yargılama derhal bitebilir! Genel Kurmay’ın burada yapacağı bir şey yok mu?

SİLİVRİ KİTAPLIĞI

Er Mektubu Görülmüştür
Cumartesi günü Başbuğ’un da imza kampanyasına katıldığı bu kitap (Kırmızı Kedi), yargılanan subaylara halkımızın gönderdiği mektuplardan seçmelerle derlenmiş ve bütün geliri de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanmış. Bu nedenle de yüzbinlerce satması gerekir! Kitabı derleyenler, Balyoz davasından yargılanan kurmay albaylar: İsmet Çınkı, Ender Kahya, Cem Okyay, Yavuz Uras, Erdinç Altıner..
Halkımızın sesi, duygusu, düşüncesi, isyanı, desteği... yığın yığın orada.. Taa ABD’den, Almanya’dan, Yeni Zelanda’dan..., Cezayir’den Avustralya’dan.. Gençler, öğrenciler, kızlar, dedeler, analar ve babalar.. Ve 13 yaşında çocuklar. Emekli yaşyı bir doktor örneğin: “Kalbim on atışına kadar sizlerle çarpacaktır..”
Mektuplar, subaylara verilirken üzerine vurulan damgadır, “Er mektubu, görülmüştür..

Bir Suikastin İçyüzü, 17 Mayıs 2006:9:45.. Danıştay’dan Ergenekon’a
Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ile Danıştay basılmış ve cinayet işlenmişti. Bu dava Ankara’da görülüp sonuçlandıktan sonra, Ergenekon savcılarının, Ergenekon’a “bir terör olayı” bulaştırmak amacıyla, bitmiş Danıştay Baskını’nı da utanmazca davaya dahil etmişlerdi.. Ama, Danıştay Baskını ve cinayeti tamamen dinci bir örgütün türban bahanesi ile planlanmıştı. Yıldırım bunu kanıtlıyor..
Oktay Yıldırım, Ordu’dan malulen emekli olduktan sonra, Ümraniye bombalarının ona ait olduğu iddiasıyla Ergenekon’dan müebbet hapse mahkum oldu. İçeride “Ergenekon’daki Bombaların Sırrı”, “Savaşmadan Kaybetmek”, “Türkiye’nin Silahsız İşgali” kitaplarını yazdı. Danıştay Suikasti’nin İçyüzü’nü yazarken, binlerce klasörden oluşan davanın belgelerini ve 8 yıllık basın arşivini taradı..
Çok zengin bir araştırma.. Bir cinayet romanı gibi! Savcıların ve mahkemenin gizli tanığı olan ve vaadler üzerine satılmış “Osmanım”ın da tüm yalanları orada.. Saat saat olaylar.. Savcıların, iddialarıyla ve Osmanım’larıyla birlikte tam iflası... (Kaynak Yayınları)

--10 Mart 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder