Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Siyaset Bilimi’ne Göre İktidarın Yasallığı: İtiraz Hakkı Kutsal


Siyaset bilimcimiz Prof. Ersin Kalaycıoğlu ile “demokrasi, sandık, meşruiyet..” üzerine Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji için yaptığım söyleşiyi yayına hazırlıyorum... Tabii temel meselem, demokrasi ve seçim sandığı demokrasinin neresinde ve bir iktidarın meşruiyeti nerede başlar nerede biter..
Biliyorsunuz, iktidarda “seçildim, iktidara geldim, millet bana 4 yıl için yetki verdi, ne istersem yaparım, iktidarın eylemleri icraatları için hesap sorma yeri sandıktır, beklersiniz zamanı, gider oyunuzu verirsiniz, halk sizi haklı görürse, bizi indirir, muhalefeti çıkartır..” diyen adamlar var!
Bu görüş çok yaygın... İktidarın destekçisi ne kadar insan varsa, bir de kafası karışık olan bir dizi insan, veya “tek ölçüt sandıktır, sandıktan başka şey tanımam, oradaki iradeye saygı gösterelim, yoksa darbeci olursunuz” diyen, akademisyeninden tutun, çok bilmişlere kadar uzanan geniş bir yelpaze aynı görüşte... 
Hani, demokrasi üzerine okumamış, sadece sandığı tanımış gazetecilere bir şey demiyeyim... Fakat siyaset ve toplum bilimleri okumuş akademik unvanlılara ne demeli?
İktidarın meşruiyeti meselesini, özellikle Mısır’da ordunun Mursi’yi devirmesi bağlamında da tartıştık. Bizim “fikir dayatıcılar” sağda solda televizyonlarda köşelerde, “Önce söyle bakiiiim, Mısır’da darbe oldu” diye herkesin ümüğüne çok bastılar... Bir terör ki sorma gitsin.. En sonunda Davutoğlu baklayı ağzından çıkarıyor ve Mısır'daki o unsurlardan güç alanlar, başka ülkelerde de heveslenir kaygısını dile getiriyor. Türkiye’deki baskının nedeni de bu..
Bizde, iktidarın meyruiyeti hiç biri zaman sorgulanmamıştır.. 
Bunun nedeni, Türkiye’nin bugüne kadar demokrasi olarak sadece sandığı tanımış olmasıdır. Sandık var demokrasi var, sandık yok demokrasi yok.. 
Biz, muhalefeti bile Meclis’te tamamen ortadan kaldırmaya yönelen, ülkeyi bölen, medya dahil bütün özgür ortamı tamamen yokeden Menderes’in kurduğu diktatörlüğü bile, meşruiyet açısından sorgulamamış veya meşruiyeti konusunda bir demokrasi uzlaşısı yapamamış bir milletiz...
Menderes, meşru bir iktidar olmaktan çıkmıştı! böyle bir durumda toplumsal dinamiklerin ne yapacağı gündeme gelir.. darbe iyiyi kötüydü meselesinden çok, iktidar neden ülkeyi darbe veya büyük çalkantıların eşiğine getirmektedir, sorusu, bir numaralıdır! Darbe kötüyse, halk kitlelerinin ayaklanmasını beğenmiyorsan, o zaman milleti dikkate alacaksın.. Yoksa güle güle..
Ben her zaman iktidarın meşruiyeti var mı, bunu sürdürüyor mu, sorusunu önemli görürüm.. Sonucu görüp de süreci görmemek, makyavelist bir tutumdur. Duruma göre, öyle de olur böyle de.. 
Bu bakımdan, örneğin Mısır meselesinde, Ordu’nun neden darbe yaptığından çok, Mursi neden darbe ortamına, darbeye yol açan koşulları yarattı sorusunu çok daha önemserim... 20 milyona yakın insanı sokağa döken bir iktidarı, Ordu yıkmazsa, meydanlar yıkardı.. Zaten meydan yıktı Mursi’yi!.. Siz istediğiniz kadar “ama o seçimle gelmiştiii” diye bağırın.. Size iyi geliyorsa.. Sadece şunu bilirim: Toplumsal olaylar, iktidar seçim meçim tanımaz, silip süpürür... Siz istediğiniz kadar ama sandıııkkk deyin..
Şimdi, Ankara’daki bizimkiler ve yandaşları ve kafası karışıklar da bağırıyor aynı biçimde..
***
Ersin Kalaycıoğlu, diyor ki, siyaset bilimi, günümüz demokrasi teorisi ve uygulamalarını 1940-50’lerde inşa etti. Joseph Schumpeter ve sonra da Robert Dahl demokrasinin yapıtaşlarını kurdular.. Burada esas soru, “demokrasilerde meşruiyetin dayandığ temeller nedir”dir.. Tabii süreç oy ile başlıyor ama demokrasinini temel olarak şunları içerdiğini vurgular Dahl: bir demokrasi, herkesi içine almalı, yani katılmak ve temsiliyet. Demokrasinin ikinci temeli ise, iktidara kafa tutmak, itiraz etmek özgürlüğüdür, yani herşeye, kısıtsız, özgürce itiraz hakkı..
Bu itiraz hakkı demokrasilerde muhalefet ile ortaya çıkar, ama muhalefetin olabilmesi için itiraz hakkının adeta kutsal olarak kabul edilmesi gerekir.. Alınan bütün kararlara itiraz.. hangi çoğunluk bu kararları alımış olursa olsun.. Bir yönetimin, rejimin demokrasi olabilmesi için, itiraz hakkının varlığı ve bütünüyle özgürce eyleme dönüşmesi şarttır..
Ersin Bey, bu üç özelliğin, yani siyasal katılma, siyasal temsil ve itiraz hakkının demokrasinin temel unsurları olduğunu, bunlara dayanmayan, bunlardan herhangi birini bir şekilde engelleyen hükümetler meşruiyetlerini kaybederler diyor.. “Bu üç unsurdan herhangi birini diğerine tercih edemezsiniz.. birini edip diğerlerini kabul etmemem lüksünüz yoktur..”
Peki ifade, basın ve medya özgürlüğü? Bu konuda neler diyor “demokrasi”?
Kalaycıoğlu anlatıyor: Sandık sonucu tabii ki önemli, ama ifade ve örgütlenme özgürlüğü tam olacak, siyasal temsiliyeti gerçekleştirmemiz için, siyasal partilerin çeşitli bakış ve çıkar guruplarının, sivil örgütlerin kurulmaları, bunlara giriş çıkışların tamamen serbest olmak zorunda.. faaliyet alanları olabildiğince özgür olmalı, hükümetin bu konuda düzenlemeleride  son derece sınırlı olması gerekir..
Toplumda medya özgürlüğü çok önemli.. Çeşitli çıkar guruplarının sahipliğinde farklı medya kanalları, organları olmalı, bunlar asla baskılanmamalı, hükümetin hiç bir müdahalesine  tabi tutulmamalı, ve bunlar birbiriyle çatışan/çelişen görüşlere ev sahipliği yaparak seçmenin özgürce fikir geliştirmesine hizmet etmeli..
Tabii daha çok şey var.. Gerisini CBT’de okuyacağız..
***
Hemen ilk saptamalar yapılabilir: İktidar, RTE derin bir meşruiyet (yasallık) sorunu yaşıyor. Sadece medya üzerindeki operasyonları bile başlı başına iktidarda meşru konumunu ortadan kaldıran bir olgu..
RTE’nin muhalefete karış tutumu, akıl alır kabul edilebilir bir şey mi? Gezi Direnişlerine karşı kitsele terörü, hangi demokratik bir iktidarla örtüştürülebilir? HES’lerden tutun, üniversiteered öğrencilerin en masum parasız eğitim talebini görüşünü, protestosunu bile yıllarca tutuklulukla cezalandıran bir iktidarın neresi meşru kalır?
Üstüne üstlük şimdi de RTE, evlerde sokaklarda tencere tava protestolarının önlenmesi için iç işleri bakanlığını göreve çağırıyor! İtiraz hakkı demokrasilerde vardı değil mi? Ya temsiliyet? Aylin Kotil neden yürüyor?
Ne dediniz, duyamadım?! İktidarda herşeye rağmen sandıktan çıkma bir iktidar var, ne yapsa yeridir, ve sonuna kadar meşrudur mu?
Hızlı bağırın, kulaklarım zor işitiyor biraz da..
---16 Temmuz 2913 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder