Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

10 Ekim 2011 Pazartesi

Davutoğlu: Savaşçı Dil; Bİr Dakika!


Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, CNN Türk’te yayımlanan söyleşide, Mehmet Ali Birand’ın “Suriye ile savaşa mı gidiyoruz?” sorusuna verdiği yanıtta “biz Suriye halkına yönelik baskıların artık kabul edilemez aşamaya geldiğini düşünüyoruz” diyor.
Bir dakika! Kabul edilemezlik ölçünüzden, Türkiye kamuoyunun haberi yok? “Şu şu tarihe kadar iktidarı bırakmadı..” mı dediniz de bilgimiz yok? Bahane arayan için, bahane çok..
Davutoğlu’nun, bazı köşe yazarlarıyla da “bilgilendirme toplantısı” yaptığını ve “günah bizden gitti...” anlamına gelecek tutumunu aktardığını öğreniyoruz. Bu toplantıya katılanlardan bazılarının, Suriye alehtarı, iktidarın tutumu lehine yazılarını okuduk! İyi bilgilenmişler!
Bir dakika! Suriye bağımsız bir devletse, sizin istediğiniz şeyleri (hemen) yerine getirmedi diye, Suriye üzerine Ordu mu yürüteceksiniz? Bu hakkı nereden alıyorsunuz? Yoksa, “muhalifler” size çağrı mı yapacak?
Veya, geçen Perşembe günkü yazımda dikkat çektiğim muhtemel –gizli– anlaşma gereğince, ABD’den aldığınız onay üzerine mi, “kabul edilebilirlik sınırını aştı” biçiminde bir savaşçı dil benimsediniz?
Birand dikkatlice ve akıllıca soruyor: “Şunu diyebilir misiniz: ‘Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi söz konusu olamaz. Olsa olsa kendi topraklarına bir göç olursa, önlem alır.’ Davutoğlu evet demiyor, “bu sizin çıkarımlarınız” diyor, Suriye’deki her iç gerilimin Türkiye dahil bölgeyi etkileyeceğini belirtiyor ve “Türkiye’de bir risk oluşturduğunda tabii ki tedbir alınır” diyor. (Aydınlık, 8 Ekim 2011)
Yani Davutoğlu, “ordumuz müdahale eder”in tam sınırında. Bunu doğrudan söylemese de, yanıtlarında bu tutumu açık ve net görmemek için ne olmalı?
Davutoğlu’nun çağırdığı gazeteciler arasında olsaydım, şunu sorardım:
ABD Suriye ile dost olsaydı, iktidarınızın Suriye’ye karşı bu “müdahaleye hazır” tutumu ve bir takım yaptırımların devreye sokulması sözkonusu olur muydu?
Bu, ayırdedici, turnesol kağıdı sorudur!
***
Başbakan (*), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’ye yaptırımı reddetmesinden hoşnut değil! Hayal kırıklığı içinde! Ama biz yaptırımlarımızı alacağız ve sürdüreceğiz, diyor.
Bu sözler, ABD yönetimi, Obama ve hükümeti tarafından büyük bir takdirle karşılandı. Obama hükümetinin bir yetkilisi, takdirlerini şu sözlerle belirtmiş:
Türkiye şimdi Suriye’ye gerçekten tokmakla vuruyorlar. Birdenbire çok hızlı hareket ediyorlar.”
Haberi veren New York Times.. Aktaran Sabah gazetesi (Anka Ajansı, 6 Ekim 2011) Amerikalılar bile bu hıza şapka çıkartıyor!
***
Yazının ayrıntısına bakalım:
Türkiye, Suriye’deki gelişmeler konusunda bir Vahşi Kart (joker gibi) olmaya devam ediyor... Bir zamanlar Esad’ın en yakın müttefiklerinden Erdoğan... artık Suriye Cumhurbaşkanı ile iletişim kurmayacağını söyledi. Türk yetkilileri de yakında yaptırımlar getireceklerini açıkladı, böylece potansiyel olarak Suriye’nin ekonomik zorlukları daha da derinleşecek..”
Erdoğan, Güney Afrika ziyareti sırasında da gazetecilerin sorularını yanıtlarken,  Biz yaptırım paketini ister istemez devreye sokacağız. 910 kilometre sınırımız ve akrabalık bağlarımız var. Bu noktada sessiz kalmamız  söz konusu değil” dedi (Sabah, 6 Ekim).
***
Bir dakika! “Akrabalık bağı var” sözünün içini açmalı, hem Başbakan Erdoğan hem Davutoğlu! Çünkü bu “akrabalık bağı”, müdahale için sanki ana bahaneyi oluşturuyor!
Bu neden demek? Bölgede bütün ülkelerin birbiriyle akrabalık bağları var! Türkiye ile akrabalık bağı olan ülkeleri sayalım mı?!
Ülkelerin birbirleriyle ilişkisinde “akrabalık bağımız var, dikkat et” gibi yeni bir “müdahale” standartı mı oluşturuyoruz?
Kürt meselesine odaklanmışız, buna bağlı gelişen Suriye meselesi arka planda. Bu köşede Suriye ile “savaş güncesi” izliyoruz adeta!
Yarın: Türkiye Barış Göstergelerinde “Kırmızı Liste”de!
--
(*) Annesi için baş sağlığı diliyorum. Bu yaşına kadar annesi ile birlikte olduğu için sevinmesi, güçlü bir teselli olabilir. Tenzile Hanım, annemden 28 yıl fazla yaşamış!
---10 Ekim 2011 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder