Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

17 Mart 2021 Çarşamba

“Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı..”, Prof. Mustafa Öztürk el sallarken

 Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 16 Mart Salı, 2021

“Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı..”

 

Prof. Dr. Mustafa Öztürk önce istifasını sunup emekli oldu ardından Almanya’dan aldığı araştırma daveti üzerine ülkeyi terk etti. Uçağa binerken de şu mesajı paylaşmış: "Artık gidelim… Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim...” Ve alaylı bir ifade ile de "Doktora tez danışmanlıklarımı Cübbeli ile Sakarya'daki tacizci Nurullah'a devrettim. İlahiyat işleri artık onlara teslim."

 

Tarihe ve zamana uygun değişim

 

Öztürk ile bir kaç yıl önce Habertürk’te bir  gece tartışma programında beraber olmuştuk. Orada, Türkiye’nin dört bir yanını sarmış “normal” ve “normal altı” ilahiyatçılar yanında çok farklı bir kişilik ile beraberdik. Dinde “tarihselcilik” akımının savunucusuydu; toplumların değişip döndüğü ve akıp gittiği, talep ve ihtiyaçlarının farklılaştığı; bilginin ve kültürün nesnelleştiği, zenginleştiği; bakışların ve düşüncelerin değiştiği ve ilerlediği - güncellendiği ve dünyevileştiği zamanın o büyük nehrine, dini ihtiyaçların da uyum sağlaması gerektiğini savunuyordu. Tarihe ve zamana uygun...

Aslında bu, dinlerin yaşaması için de gerekli ve zorunludur.

Yoksa dinler ile insanlar - toplumlar birlikte yürüyemez, yol ayrımlarında yönlerini değiştirirlerdi.

Bu zaten oluyor ve yaşanıyor. İnsanların din / inanç ile birliktelikleri farklılaşıyor, mesafeleri açılıyor.

 

Dinler “göç” veriyor

 

Dinler tarihsel gerçeklerle uyuşamadıkları zaman, sessiz sedası hiç sorgulanmadan irili ufaklı göçler verirler veriyorlar. Bakıyorsunuz önemli büyüklükte kitle için bir kültür olarak varlığını sürdürüyor.

Çağa, gerçeğe, kültüre, aykırı kaldığı zaman, din içeriği sorgulanıyor ve umursanmıyor.

Deist (tanrıya inançlı ama dinlere mesafeli/dinlere inanmayan, yok sayan) gençlerin kitlesel çoğalması boşuna değil.

Mustafa Öztürk, ilahiyat, din tarihi, İslam müktesebatı konusunda doğru/ gerçek bilgi ve yorumların insanıydı ve düşüncelerini savunmakta cesurdu. Türkiye gibi, saplantılı, doğmanın da doğması ilahiyatçı, hacı- hoca gayya kuyusuna dönüştürülmüş ülkede, tabii ki tepki çekti.

Hangisi çekmiyor ki?  Cemil Kılıç mı? İhsan Eliaçık mı? Ve Diyanete ve siyasete hakim sünni ve politik din anlayışına karşı olan diğer az sayıdakiler mi? Şüphesiz sesini çıkartamayanları da burada analım.

 

Kişiliğinle var olamamak!

 

Mustafa Öztürk, tartışma programının reklam arasındaki sohbette mealen şöyle demişti: “Orhan bey üniversitede (Marmara Üni.) hayatı dar ediyorlar insana, dışlıyorlar, soruşturma açıyorlar, ya egemen anlayışın parçası olacaksın ya da akademik kişiliğinle var olamayacaksın..”

Akademik özgürlük yoksa, hiç bir şey yoktur. Bugün İlahiyat fakültelerinin belki de yüzde 99’unda egemen olan anlayış siyasal egemen din anlayışıdır.

En son saydığımda 108 İlahiyat fakültesi vardı.

Türkiye’den dinin evrensel sorunlarına çözümler öneren getiren tartıştıran kimse var mı?

 

Kravatlı mollalar

 

AKP iktidarı, ilahiyat mezunlarını, fakültelerini ve tabii ki kol kanat gerdiği cemaatleri adam devşirme yerleri olarak kullanıyor. Devlete atıyor, şirketlere atıyor, ülkenin dört bir yayına yayıyor... Cumhuriyet’in daha dün, TAİ’de (Türk Havacılığının kuruluşlarından TEİ’deki (TUSAŞ Motor Sanayi) Nakşibendi tarikatının bilmem ne vakfı adamlarınca doldurulduğunu anlatıyordu.

Bizim ilahiyat fakültelerinin çoğu İran’ın molla örgütlenmesinin kravatlı benzerine dönüşmüştür. Baksanıza Ayasofya’nın baş imamı prof unvanlının söylemlerine! Tepeden tırnağa adam siyaset üretici... İranlı mollaların bile bilim okumuş çağdaş olanları bizimkilerden iyi, daha dünyevi...

Büyük bir toplumsal israftır 108 fakülte, içlerinde gerçekten iyi olan az sayıdakiler bırakılmalı ve diğerleri dönüştürülmelidir. Oralarda ilahiyatın gerçek sorunları araştırılmalı, tartışılmalı ve fikir üretilmeli.  

***

Mustafa Öztürk “Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim” sözleriyle el salladı ve göçtü.

Göçen sadece o mu?

Gençlerimiz, en iyileri ve seçkinleri, hadi eyvallah bile demeden, arkalarına bile bakmadan, göçüp gidiyorlar.

Yurt sevgisini bile insanların yüreklerinden söküp alan bir rejim iş başında!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder