Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

25 Ağustos 2020 Salı

Kaybederlerse gidecekler tabii, ama bu rezerv polis ordusu da ne?

 Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 23 Ağustos Pazar, 2020

 

 

İlginç bir Cumhurbaşkanı kararı ile karşı karşıya kaldık dün sabah, RTE “müjdeli haberi”i 3 günlük bir duyuru bombardımanıyla büyük bir şov ile verirken, aynı sabah resmi gazetede Cumhurbaşkanlığı Kararı adı altında İstanbul’da bir yedek polis gücü kurulacağı “müjdesi” okuyorduk.

Ne demek bu? İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı “hazır takviye gücü” “taşra teşkilatı olarak tutulacak, hazır bekletilecek.

Kaç bin kişi, belli değil. 10 bin? 25 bin? 50 bin? Ve neden?

Anlaşılan “merkez”de, yani İstanbul’da çıkabilecek büyük “kargaşalara” karşı, acil müdahale gücü olarak kullanılacak. Öyle mi? Sivil mi, yoksa resmi mi, bilmiyoruz.

Ama bu ihtiyacı siyasi – ekonomik – sosyal olarak iktidara karşı protesto gösterilerine karşı kullanmak için duydukları açık. İktidarın gizli gücü mü? Tamamen polis yasasına göre mi yoksa özel kuvvetler olarak mı görev yapacaklar...

2018 Aralığında İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan kentte  “35. 334 polis, 2.846 mahalle bekçisi var” diyor ve metropol güvenliğinin rahatça sağlandığını belirtiyordu. Mayıs 2019’da Soylu, “polis sayısı 55 bine çıkacak, bekçi sayısı 4.034” “müjdesini” veriyordu! Önümdeki grafiğe bakıyorum, 100 bin kişiye düşen polis/jandarma sayısı AB ortalaması 318, Türkiye ise 540 sayı ile Güney Kıbrıs’tan sonra ikinci! AB’de azalma, bizde artma.

 

Neden “taşrada yedek polis gücü”?

 

Bir “polis devleti” yorumları zaten yapılıyor. Ama mesele biraz bunun da ötesinde: AKP iktidarı zayıfladıkça polis- emniyet gücünü arttırıyor. Hele Cumhurbaşkanının son kararı ile bu bağıntı arasında artık tamamen birebir ilişki kurma noktasına geldik.

Bir zamanlar darbeci askerlerin “sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı” gerekçesine benzer olarak, “bizi iktidarda tutan seçmen gücü altımızda kaydı, ekonomik olarak çok zayıflattık halkı, işsizler milyonlarla, geçinemeyen milyonlarla, bu güç bir şekilde gösterilere dönüşür, kent içindeki polis gücümüzle bu isyanları bastıramayız, bu neden sosyal olaylara yönelik büyük bir hazır emniyet gücü elimizin altında olsun ki hemen kullanabilelim..” düşüncesi mi baş rolde?   

Bir “bastırma hazırlığı”. Tabii bu yorumu masum bulabilirsiniz. O halde buyurun ikinci değerlendirmeye:

 

Artık ters mi yoksa doğru orantı mı

 

İktidarın seçimleri kaybetme olasılığı büyük. Yerel seçimlerin sonuçları, büyük kentleri kaybettikten sonra, sıranın siyasi iktidarı da kaybetmeye geldiğini gösteriyor.

Tek adama bağlı otoriter yönetimler, iktidardan gitmemek için büyük direnç gösterir. Siyasi karakterleri böyle örnekler bol.

Hele iktidarda kalma süresi uzadıkça otoriter rejimlerin, iktidarı bırakmama niyetleri daha da güçleniyor.

İktidarın zayıflaması ile polis vb güçlerle iktidarlarını koruma iç güdülerinin de arttığı görülüyor.

Rezerv polis gücü bunun hazırlığı mı?

 

“İktidarı vermeyiz” 

 

Bunu çok duyuyoruz. Peki nasıl vermeyebilir? Açmazlar karşısında istifa, hiç bir otoriter rejimde görülmez.

İki yolu var: Seçimleri, sandıkları manipüle etmek. Halkın iradesini türlü çeşitli yollarla gasp etmek. Bunu yapabilirler mi?

İstanbul’da kaybettiği yerel seçimleri, muhalefete vermemek için bir deneme yapıldı. Yüksek Seçim Kurulu kendi atadıklarından oluşuyor, seçim sonuçlarını saymayarak seçimlerin tekrarına gittiler. Ayrıca muhalefet büyük bir direnç gösterdi sandıkları korumak için. Sonuçta verdiler.

İstanbul’u kaybedersek Türkiye’yi de kaybederiz” lafı onlara aittir. Bugün bile İstanbul’un yönetimini İmamoğlu’na bırakmamak için, İstanbul iktidarını parça parça gasp ediyorlar. Gerisi gelecek, hazırlıkları var. Belediyeleri de bizzat Ankara yönetmek istiyor!

 

Peki ama...

 

Peki İstanbul’a neden verdiler? “Tüm ülkeyi yönetiyoruz, seçmen iradesini tam çiğnersek, meşruluğumuzu erken kaybederiz. Biz İstanbul’u yine kontrol ederiz!”

Peki, Cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybetme noktasına gelince?

Otoriter rejim tıpış tıpış gidecek, millet iradesi böyle, çok teşekkür ederiz, diyerek çekilecek mi? Yoksa daha sandığa gitmeden ve sandık kurulduktan sonra, yerel seçimlerin daha ağır örneklerini mi göreceğiz.

Bana sorarsanız, “tabii ki çekilecek, yoksa tüm oyunun sonu olur..”

Bu kötü yorumlarla da doğrusu hiç bir ilişkim yok. Fakat milletin ağzı torba değil ki büzesin.. Türkiye demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir ve seçimi kaybeden gider..

Peki de bu “rezerv polis ordusu” da ne oluyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder