Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

4 Ekim 2018 Perşembe

Dünyanın en berbat hali, şiddetin maliyeti 15 trilyon $


1 Ekim 2018 Pazartesi  / Bilim ve Siyaset, Orhan Bursalı

Dün Süleymanpaşa belediyesinden girdim konuya, aslında yerel iktidarların gücüyle sürdürecektim yazıyı, bunu yarına bırakıyorum ve dünyanın hali pür melalini anlatan son bir araştırma sonucunu paylaşmayı öne alıyorum..
Önceki gün Herkese Bilim Teknoloji’nin aylık toplantısında, Cem Say ve Tanol Türkoğlu yapay zeka-robotik konusunu tartıştı. Gençler çoğunluktaydı ve sorularıyla derinleştirdiler tartışmayı.. Yapay zeka ve otomasyona dayalı silah sistemleri, silahlanmayı yeni bir teknolojik düzeye yükseltiyor görüşündeyim ve gelecek umudum azalıyor.
Mesele, belirli koşullar gerçekleşince her türlü bombayı atmaya kodlanmış, tetiği çekme kararını kendi veren /otonom silah sistemlerinin ötesinde...
Mesela silahlı drone (İHA) filolarının binlerce “düşmana” saldırıları, yeni bir savaş dönemidir. “Asker”in arka planda olduğu robotik sistemlerin savaşını düşünün.. her ne kadar drone’lar uzaktan kumanda edilse bile... Ama yapay zekaya sahip otonom silahlar da bir savaş durumunda şüphesiz cepheye sürülecektir.

Şu ekonomik kayba bakın!

Dünya 1,7 trilyon dolar silahlanmaya /savunmaya harcıyor yılda. Türkiye 18.2 milyar $ harcama ile, silahlanmada 15.ci ülke! 2008’den bu yana silahlanma harcamamız yüzde 46 artmış. Tabii diğer sivil alanlardaki indekslerde yüzüncü sıralarda seyretme utancımızı da bu arada belirtelim. Keşke savunma masarfları çok çok az, demokrasi- hukuk -insan hakları- basın özgürlüğü göstergelerinde çok çok yüksek olsaydık.
Bu konu derin, güncel olan ise, dünyada hüküm süren çeşitli şiddet olaylarının toplumlara maliyeti: 14,76 trilyon $ (2017). (https://mailchi.mp/visionofhumanity/august-808219?e=0af9590786)
Bu rakam, dünya toplam gayri safi hasılasının yaklaşık yüzde 12,4’üne denk geliyor. “Veya gezegende yaşayan her birey için 1988 $’a”.
Dehşet verici olan ise 2012’den bu yana bu sayıların yüzde 16, 2016’ya göre yüzde 2,1 artmış olmasıdır. Burada, iç güvenlik harcamalarının etkisi büyük.

Şiddet yüzde 10 azalsa..

Bu rapor, 14,7 trilyon dolarlık maliyetin yüzde 37,24’sini askeri harcamalara ayırıyor. Bu durumda askeri harcamalarda toplam 5,47 trilyon $ gibi bir rakam çıkıyor ki, yukarıda paylaştığım 1,7 trilyonluk askeri harcamayı katlıyor. 5,47 trilyonluk harcama içinde içinde başka şeyler de olsa gerek.
Bu indeksin dikkate aldığı çok sayıda kalem var: İç çatışmalar, iç güvenlik önlemlerine harcananlar, dış çatışmalar, cinayetler ve adi suçlar, terörizm etkisi, şiddete dayalı gösteriler, silah ihracatı, askeri harcamalar, askerileşme, intiharlar, politik şiddet...
Küresel şiddet yüzde 1 azalsa, dünyada resmi küresel yardım miktarına denk gelen bir rakam ortaya çıkar. Yüzde 10 azalsa, İsviçre, Danimarka ve Belçika’nın milli hasılaları kadar kaynak yaratılır veya refaha katkısı olur.
Sadece silahlanmada yüzde 10’luk bir azalmanın, 15 yılda dünyada yoksulluğu yok edebileceği hesabı yapılıyor.
Yani savaş ve gerilimlerin dünyaya ve ekonomilere maliyeti  ve yoksulluğun artmasına olan katkısı çok büyük. Institute for Economics and Peace tarafından her yıl hazırlanan raporun amacı zaten, barışın ekonomiye olası çok yönlü büyük yararlarını ortaya çıkarmak.

Kırmızı liste: 149.sıradayız

Ülkeler indeksi yapmışlar. Türkiye, barışın uzak olduğu tehlikeli bölgede; dolayısıyla bunun  ekonomiye ve refaha maliyeti yüksek olan ülkeler arasında. Kırmızı listedeyiz ve sıramız 149.. Barışçıl olmaktan doolayı ekonomik yararı maksimize eden ilk 5 ülke ise İrlanda, Yeni Zelanda, Avusturya, Portekiz ve Danimarka..
Tabii durum böyle olunca “pozitif barış endeksi” de dünyada düşüş kaydediyor.
Sizleri rakamlara boğmak istemiyorum, ana fikirleri aktardım.
Dünyayı kapitalizm yönetiyor. Yarattığı dünya bu. Ama böyle olmak zorunda değil. Sürdürülebilir bir toplum ve dünya ilişkileri yaratmak mümkün.
Tüm ülkelerde siyaset, piyasanın ve egemen kapitalist ilişkilerin güdümünde. Adeta çıkış yolu yok, başka bir dünya yok düşüncesindeler.
Kapitalizm ve ulus devletlerin çıkarlarının birbiriyle uzlaşmazlığı, sömürü ve egemenlik hırsı, yaşanılabilir bir dünya yaratmıyor.
Bir şeyler tam çökmeden ve yıkılmadan yeni bir dünyanın doğması mümkün değil.
Yoksa öyle değil mi?
--



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder