Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

27 Nisan 2016 Çarşamba

Satın alınabilir ve doldurulabilir içi boş kafalar ülkesi


Ortalık yıkılıyor: Yargıtay’da hakimlerin Ergenekon davasını lime lime ettikleri ve mükemmel bir gerekçeli kararla, davayı pek çok yönden iptal ettiklerini okuyoruz. Daha dava sürerken alkış üzerine alkış tutturanların, ne yani Ordu darbeci değil mi sözleriyle davayı haklı çıkartmaya çalışan sürüngenler, Ergenekon ve darbe olayı var, ama kuruların yanında yaşlar yanmamalıydı diyen hukuk hokkabazlarına kadar bir sürüsü, şimdi de Yargıtay’ın kararını alkışlıyor..
O zamanlar Cemaatin (ve iktidarın tabii ki) kahredici ve mahvedici yargı kılıcı karşısında tirtir titreyenler… Biad edenler, boyun eğenler, yazılarında gizli-açık FG’ye referans verenler.. Ordu’ya vurulsun da nasıl vurulursa vurulsun.. yeter ki subaylar biçilsin, isterse suçsuz olsunlar gibi sapkın beyinlerinde sözde düşünce üretenler..

Satın alınan “saygınlıklar”

Tanrım hepsi ne kadar çoktular ve ne kadar da her yeri kaplamışlardı!
Tüm TV’ler.. Tüm gazete sayfaları, köşeleri.. Akademia’nın sözde siyasi pek çok düttürüğü..
Paralar su gibi, köşelere onbinlerce liralar olarak akıtılıyordu.. Otuzbin-kırkbin liralar, romancı kimliğinin “saygınlığına” sığınılarak genel yayın müdürlüklerinde ceplere konuyordu.. Herbirinin sırtından “inandırıcılık” satın alınıyor ve kamu oyuna pompalanıyordu! Bak onlar da yazıyorsa tabii ki doğrudur dedirtmek için.
Amerikancılar, casuslar, satın alınmışlar başrole çıkartılmışlardı!

Önce kendini yaz

Ne kadar karanlık bir 5-7 yıldı! Herşeyin doruğu yaşandı: yalanın, rezilliğin, kahpeliğin, hukuksuzluğun, destekçiliğin, onursuzluğun…
Z. Öz’lerin dibinden ayrılmayan sözde hukukçuları tanıdı bu dünya…
Dolayısıyla cinayetlere alkışlayanları da..
O dönemin şakşakçıları, bugün manşetler çakıyor, demeçler patlatıyor, yorumlar yazıyor hak yerini buldu manasında!
Tamam yaz tabii hak yerini buldu diye, yaz tabii ki nihayet gerçek bir şeşler.. ama önce kendini yaz, hangi entrikalar içinde kimliğini kaybetmiştin, veya hangi fikir kimliksizliğinin kurbanı olmuştun.. Bunu yaz önce..

Yüzlerce makale kitap, ama hepsi yalan

Adam çok sayıda Ergenekon kitabı yazmış, yüzbinlerce satmış, parasını kazanmış ama içinde, tek bir doğru yok. Şüphesiz ki siyasi koruma altında özel görevli.
Yüzlerce makale döşemişler.. Hepsi yalan üzerine kurulu.
Yüzlerce konuşma yapmışlar televizyonlarda, içinde tek doğru olmayan..
Çevremiz böyle sahtekarlıkla yontulmuş mermer yüzlerden, kişiliksiz kimliklerden geçilmiyor.
Ortalık içi boş yüzler, kafalar kaynıyor.
Her zaman satın alınabilir ve sahipleri tarafından doldurulmaya hazır.

“Bu cezalar infaz edilemez”

Ağustos 2013, Ergenekon davasını noktalayan yazımdan:
Silivre’de bir katliam yaşandı.
Önce beş yıl süren bir hukuk ve adalet katliamı...
Ve onu izleyen bir insan katliamı..
Havada uçuşan cezalar, kesilen kollar bacaklar insan gövdeleri gözyaşları üzerimize yağıyordu.. insanlığın vicdanı paramparça havada uçuşuyordu..
Lanetler de, kararların ve siyasi davayı görenlerin ve güdüleyenlerin üzerine..
Bakalım bu lanet denizinden yüzerek karaya çıkabilecekler mi…”
“Bu iktidar icat etti, AKP- Fethullah ortak imalatı..  Burada hiç te karanlıkta olmayan bir çete var. Ergenekon iddianamesini, öncesi hazırlık sürecini izleyin, o karanlık çetenin ayak izlerini bir bir görürsünüz. Karşınızda aydınlıkta duruyorlardı.
“..RTE, Fetocuları adaletin kirli siyasi işlerinde böyle kullanırken öte yandan da artık işleri bittiği için yeni anayasada adalet mekanizmasından onları silip süpürmeye hazırlanıyor.. Eee bu iş öyledir... Herkesin bir kullanım tarihi vardır (tabii bu iktidarın da kullanım süresi doldu dolacak).
Söyleyeyim: Bu cezalar infaz edilmez, edilemez.
Ne bu mahkemeyi ne de kararlarını tanımak mümkün.” (http://orhanbursali.blogspot.com.tr/2013/08/insan-katliam-ve-yagan-lanetler.html)

Yargının özgür eli değdi

Yargıtay Ergenekon davasını tanımadı. Hiç bir hukuk ve mahkeme tanıyamazdı. Siyaset yön değiştirmişti. Silivri yargılamalarını yapanları bu kez yargı önüne çıkartıyordu.
Yargının eli özgürdü. Üzerinde baskı da yoktu. Hakimliklerini yüzde yüz gerçekleştirebilecekleri bir dava vardı önlerinde.

Ve bunu yaptılar.
25 Nisan 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder