Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

12 Şubat 2013 Salı

Modern Sultanlık Dönemi


Başbakan, Ergin Saygun’u (*) ziyaretle başlattığı Yeni Dönem’i nasıl tanımlarsınız?
Türkiye sıradan bir politik sürecin sonuna veya başına gelmiş değil. Çok olağanüstü yeni bir döneme girmek istiyor Başbakan.
RTE, bugüne kadar Türkiye’yi partisiyle ve cemaatin önemli katkılarıyla biçimlendirdi.. Ama ülke kör topal da olsa eski anayasa ile yönetiliyor. Askeri vesayeti bitirdi, devlet ve toplumun önemli güç odaklarını ele geçirdi. Eğitim yeniden yönlendirmeye çalışıyor. Ama ülke rejimini- toplumu istediği gibi biçimlendirebildiğini ve bunun da sonuçlarını tam görebildiğini söylemek zor.
İki noktaya vurgu yapmak isterim:
İlki bundan sonraki süreçte tamamen yanlız başına, tek başına, Recep Tayyip Erdoğan olarak devam etmek istiyor. Hazırladığı Başkanlık anayasasının ana metinlerine bakacak olursanız, parlamentodan tutun yargıya kadar herşeyin, yani bütün “yönetim sistemi”nin ha varmış ha yokmuş olduğunu görürsünüz. Herşeyin tek kişiye ve onun dudaklarından çıkacak söze bağlı olduğu bir kukla parlamento, kukla yargıçlar, ve daha bir dizi kukla kurum ve kişiler... Hepsinin ipleri Başkan’a bağlı.
Dünyanın en büyük “çoğunlukçu yönetimi” isteği duruyor karşımızda. Bu yönetimde, %49’ın hiç önemi yoktur, ama %51’e dayanarak herşey yapılabilir. Çoğunluktan aldığı yetkiyi neredeyse başka hiç bir kurum, hiç bir kişi, devlet örgütü, başka seçilmişlerle ve tabii ki parlamento vb ile paylaşmaya yanaşmayan tek adam yönetimidir, RTE’nin kurmak istediği.
Aldığı oyların, kendisine, herşeyi yapma yetkisi verdiğine inanan bir anlayış.
Bunun için ne bir siyasi programa ihtiyacı vardır ne de benzeri bir şeye. Zaten dikkat ederseniz, RTE’nin iktidarı döneminde yaptığı büyük değişikliklerin büyük çoğunluğu, seçim meydanlarında söylenmemiştir. Mesela eğitim yasası vb.
Adlandırmak gerekirse: Modern padişahlık - sultanlık.. Zaten Kanuni, padişahlar, Osmanlı dönemi aşkları da, bunu net yansıtıyor. RTE asla modern, paylaşımcı, evrensel bir demokratik ve hukuk rejiminin insanı değildir ve olamaz. Başkanlık anayasası ve kurmak istediği yeni rejimin özellikleri, bu kanıyı çok net kesinleştiriyor.
***
Vurgu yapılması gereken ikinci nokta ise şudur:
RTE, bugünkü anayasal idare ile, toplumu yeterince dönüştürebildiği kanaatinde değildir. Süreç yavaş işliyor. Tek başına vereceği kararlarla bu süreci çok hızlandıracağını da düşünüyor olabilir.
RTE, Üçüncü Cumhuriyet’in tek başına kurucusu olmak niyetindedir. Birinci Cumhuriyet Atatürk dönemiyle (19 Kasım 1938) sonlanmıştır. İkinci Cumhuriyet, hemen ondan sonra başlamış ve  2002 Kasımıyla sona ermiştir. ve Erdoğan dönemiyle birlikte Üçüncü Cumhuriyet başlamıştır.
Erdoğan, başbakanlık gibi “sıradan bir görev”i aşmış, önündeki diğer sıradan devlet başkanlığı işini atlayarak, herşeye tek başına karar vereceği yeni bir döneme, Büyük Başkan- Modern Sultanlık dönemine adım atmayı planlamaktadır.
Mesele budur.
***
CHP’lilere bakıyorum, olayın farkında bile değiller. Meselede “anayasal, vatandaşlık-yurttaşlık” noktasına takılmış kalmışlar.
Oysa Başbakan önümüzdeki 7-8 ay süre içinde herşeyi bitirmeyi programlamıştır.
Bu nedenle dünkü yazımda dedim ki, RTE için artık Ordu, Silivri, Balyoz, Ergenekon vb hepsi bitmiş ve aşılmıştır. Bunlar ayak bağına dönüşmüştür artık. Ergin Saygun’u ziyaret bunun işaretidir. Bu konudan hızla kurtulmak zorundadır. Belki de “herkesin başkanı” gibi bir temel sloganı inşa edecektir.
Bu sürece paralel, Kürt Meselesi’nde de hızlı adımlar atmak durumundadır.. zaten bunu da görüyoruz.
Sultanlık makamının tesisi için, yazdığımız gibi, Apo, PKK ve Kürtler en büyük müttefiki durumundadır.
BDP liderleri, bu sultanlığa yeşil ışık yaktı ve referandumda destek veririz dedi.. Tabii özerk Kürt bölgesi kartını da hemen masaya sürerek..
Yarın: Erdoğan Kürtlerin desteği de olsa Referandum’u kazanabilir mi?

(*) Doğrusu, iktidarı altında, hastahane ve hapishane köşelerinde azap çektirilen bir hastaya (ve yüzlerce tutsağa) bu ziyareti herkes yapamaz. Bunun için soğukkanlı ve çok şeyi göze almanız gerekir. Ve bu ziyaret için ödeyeceğiniz siyasi bedeli de hazırlamış olmalısınız. Bu bedelin de adı, Silivri’nin en kısa zamanda tamamen boşaltılmasıdır. 
Yoksa, celladın kurbanını ziyareti olarak siyasi literatüre geçer.
--11 Şubat 2013 / Bilim ve Siyaset/ Cumuhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder