Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

14 Ocak 2013 Pazartesi

Baransu Vakası


Paris suikasti üzerine spekülasyonlar ve bilinmezlikler içinde kulaç atmaktansa, kendi gündemimde kalayım... 
TV’ler ve sunucuları tarafından “davayı en iyi bilen adam” muamelesi görüyor.. Habertürk’te Didem Arslan’ın “Türkiye’nin Nabzı” programında stüdyoda karşılaştığımızda gülerek elini uzattı ve kitabını sallayarak, “dinledim sizi, CD’ler dışında bir şey yok diyorsunuz ama okuyun okuyun, gerekçeli kararı okuyun, iddianameyi okuyun...” dedi. Bir şey okumadan yazıp çizdiğimizi varsayıyor. Evde tv’yi açtım, gürültülü olarak “büyük darbeciÇetin Doğan üzerine konuşuyordu. Anladım ki askerlerin düzenledikleri Plan Semineri’ne giydiriyor.
Ona göre seminer darbe planının ta kendisi! Stüdyoda bıraktığım Plan Semineri sunumu çıktılarından, Türkiye çapında olayların patladığını varsayan haritayı gösteriyordu. Bir uzman ona demiş ki, “Bak, Birinci Ordu’nun görev sahası belli, ama bütün Türkiye’yi ilgi alanları içinde kabul ediyorlar, bu da darbeciliklerini gösteriyor”..
Baransu, “uzman”a, “yok yok o kadar değil, olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo gereği, olayların Türkiye çapında çıktığını varsayıyorlar. Kuzey Irak’ta Türkiye’ye saldırı girişimi, bazı terör örgütlerinin iç karışıklık yaratması, Yunanistan sınırında gerginlik, İstanbul bölgesinde ayaklanmalar, sıkıyönetimin ve olağanütü halin ilan edildiği varsayılarak, Birinci Ordu’nun kendi yetki alanındaki askeri senaryosu tartışılıyor..” diye sormamış..
Plan Semineri’ne duydukları bir kin de var. Nedeni, İstanbul ve çevresinde bir “irticai ayaklanma” senaryosunu öngörmesi olabilir mi? Mesela, “kim oldukları bilinmeyen” veya “işçilerin ve solcuların büyük bir halk isyanı” öngörülseydi, belki de Plan Semineri’nin bağırlarına basarlardı!
Haritayı darbe senaryosuna delil gibi göstermek işine gelmiş..
Ama, Plan Semineri doğrudan suçlama konusu yapılmıyor. Orada yapılan konuşmalardan alıntılar, içindeki bilgilerin sahteliği tepeden tırnağa kanıtlanmış CD’lerindeki uyduruk darbe planını desteklemek için kullanılmış..
Baransu ve benzerleri artık boku çıkan CD’leri değil, daha çok Plan Semineri’ndeki resmi ses kayıtlarını darbe planı olarak gösterir oldu! “Bak ne demiş, stadyumlara dolduracaklar herkesi, orada sorgulayıp hapishanelere tıkacaklar...” Baransu’lara önerim şu: Öyleyse doğrudan Plan Semineri’nin yargılanması için emniyet ve savcılık güçlerini harekete geçirin.. Arkanızdayım!...
Bazıları şöyle konuşuyor: Kardeşim asker de başka senaryo mu bulamadı.. Askerin temel görevi senaryolar ve buna göre savaş /savunma oyunları hazırlamaktır. Eminim ki “ülke çapında yayılacak bir emekçi isyanına” karşı da planları vardır! Ne bekleniyor onlardan, kışlalarda oturup, Başkomutan emir verince de sürü halinde savaşa gitmeleri mi..
Dünyada bütün ülke ordularının benzer savaş senaryoları var. Ama artık Türkiye’nin yok.. Gizli saklı bütün kozmik odalar hallaç pamuğu gibi atıldığı için, bütün senaryoları bit pazarına düşmüş veya el altından çeşitli ülkelerin eline geçmiştir.. Ülkenin coğrafı konumu belli, yenileri hazırlansa bile, özellikle askeri birliklerinin konumları vb söz konusu olduğunda, temel harekat planı az çok kestirilebilir.
***
Baransu nasıl biri, büyük gazeteci mi? Benim için, eline tutuşturulan Balyoz sahtekarlığı planlarının taşıyıcısı. Balyoz senaryolarının hepsine sonuna kadar sadık. Ortaya çıkartılan bütün sahtekarlıkların neredeyse hepsine bir gerekçesi var, o kadar hem de.. Balyoz CD’lerinin sahtekarlıkları yerlerde sürününce, “güncellenmiştir” palavrasını ortaya atmış ve mahkeme gerekçeli kararında da bu güncellenme masalına sarılmıştır.. Güncellense de güncellenmemiş olsa da, CD’lerin tutacağı bir yer yoktur, ve evirip çevirdikçe pislikleri üzerine sıçrayan iki ucu boklu değnek gibidir.. Bu güncellenme palavrasını yarın yazacağım...
Baransu, tek bir duruşmaya bile gitmedi, ama sanıkların duruşmalarda hiç bir hak ihlaline uğramadığı inancında, hem de, mahkemeye karşı tahrik edici davranışlarda bulundukları için mahkemenin önlem almak zorunda kaldığını söyleyecek kadar! Bir Balyoz Propagandisti!
***
Balyoz bavulu ve sahtekar CD’ler onun öz malı gibidir. Kandırılmış olabileceğine zerre kadar inanmıyor. Bu da akla, CD’leri hazırlayanlarla yakın işbirliğini gündeme getiriyor.
Baransu bu haliyle, darbe planlarının gerçek olduğuna herkese inandırmak için, “kendini kurgulamış” "intihar komandosu" gibi! Bu görevi büyük bir inançla yerine getiriyor. Henüz bilinmeyen darbe belgelerin bile varlığından sözediyor.. Acaba Erdoğan mı bu “planları” saklıyor! Sahte planları (bavulu) eline tutuşturanları bildiğine göre, arkadaki “bilinmezliğin” (karanlığın) günışığındaki adamı sayılabilir.
Baransu, yasaca ortadan kaldırılmış özel görevli mahkemenin heyeti ve savcılarıyla tam bir “düşünce bütünleşikliği”, “ruh, inanç ve fikirbirliği” içindedir genel tutumuyla. Aralarında bir milimetrelik bir mesafe bile yok gibidir!
 Hayır bunları “ayıplanacak bir tutum” olarak söylemiyorum. Bunlar birer tercihtir.. Ama gazetecilikse, bu ölçüler bana uymaz kardeşim.. Ama kendisine bu bavul için madalya veren Gazeteciler Cemiyeti ödülcü heyetine, demek ki uyuyor!
***
Bugün propagandası, hem kendini kurtarma ama daha çok Yargıtay'ı etkileme odaklı. Propagandaya gerek yok, veriler, olgular ve gerçekler üzerinde bir dava sürer. 
Halkın kafasını karıştırabilirsiniz, ama adalet ve hukuk, eninde sonunda en doğru şekilde gerçekleşir.
İşte zaman içinde karartılamayacak tek gerçek budur.
--13 Ocak 2013 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder