Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

22 Ekim 2012 Pazartesi

Siyaset Yalan mı? Erdoğan Gül’e Karşı? Suriye’de Teslim


Öcalan’la İmralı’da “kucaklaşarak” görüşmeler yapan- yaptıran Başbakan’ın, daha dün yeniden “teröristle kucaklaşanla konuşacak hiç bir şeyimiz yok” demesindeki mantığı biri bize izah etmeli! Erdoğan tutarlı olmamayı, halk nezdinde iyi bir itibar ve puan getiren davranış biçimi olarak mı görüyor, anlamadım gitti..
Erdoğan, balayı zamanlarında Hafız Esad’ı Türkiye’de tatile davet ettiğini ve sarmaş dolaş olduklarını bile reddetmişti! Sonra fotoğraflar ortaya çıktı ve Esad bizzat açıklama yaptı! Bu nasıl bir ruh halidir, birileri anlatmalı..
Erdoğan Oslo’da PKK ile görüşmeler yapmasına da “bunu söyleyen şerefsizdir” demişti. Sonra ortaya çıktı ki adamları yıllardır görüşüyor.. 
Peki, politikada yalan söylemek bir erdem midir? Biri bunu da bana kavratmalı! Kılıçdaroğlu haklı olarak “yalancıdan devlet adamı, baş.bakan, parti lideri olmaz” diyor.. Diyor da, millet bu yalancılığı nasıl karşılıyor, bu konuda bir anket sonuçlarını merak ediyorum..
Bizim millet yalan söylemeyi bir erdem olarak görüyorsa, seçimlere yönelik bütün politika konseptini vb değiştirmek gerekmez mi? Erdoğan’ın politik söylemi acaba “ne zaman ne söylersem halk bana inanır”a mı dayanıyor?

Bu Sözler Gül’e Karşı mı?
Erdoğan'ın BDP’lilere yeniden “teröristlerle kucaklaşanla konuşacak hiç bir şeyimiz yok” sözlerini ikinci kez söylediğine dikkatinizi çekerim! Bu ikinci kez dile getirmesi konuyu, BDP’lilerin Çankaya’da Cumhurbaşkanı Gül ile yaptıkları görüşmeden hemen bir gün sonra gündeme getirmesi ilginçtir! Erdoğan önceki gün Elazığ’daki konuşmasında, BDP’lilerle ancak teröristlerle ilişkiyi kesmeleri durumunda görüşeceğini söyledi..
Gül ise BDP’lilerle görüşerek, Erdoğan’ınki gibi BDP’lilerle bir görüşme şartı olmadığını göstermiş oldu.. Akla ister istemez, Erdoğan’ın ikinci kez teröristlerle kucaklaşanlarla görüşmem sözlerini, Çankaya’daki görüşmeden hemen sonra tekrarlamasını, Gül’e karşı bir mesaj olarak da görmek mümkün.
Ayrıca, BDP’lilerin Çankaya’ya çıkması, önceden açıklanan bir randevu değildi. Bu nedenle de “gizli görüşme” olarak yansıdı basına. Erdoğan’ın da bu görüşmeden önceden haberi olmayabileceği güçlü bir olasılık olarak düşünülebilir.. Gül'ün, bu görüşme üzerine, önemli meseleyi herkesin sahiplenmesi ve sorunun doğru mecraya girmesine yardımcı olması gerektiğini söylemesi de ilginçti!.. Yani sadece Başbakan ve hükümetin ilgilenmesi yetmez! Kendi ağırlığını hissettiriyor!
Gül, Kürt meselesinde, hükümetin yanında rol mu alıyor?
Ama her durumda, Gül’ün, daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra “siyasi programını oluşturma” kapsamında görebiliriz.
Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma kararından sonra, Başbakanlığı Gül’e bırakıp bırakmayacağı, işler normal gittiği taktirde, AKP’nin ve iktidarın kaderi açısından bir numaralı sorundur.
Gül, eğer siyaset yapmayı sürdürmek istiyorsa, kendisine “Başbakanlık adayı” olmaktan başka bir rol biçmesini düşünmek çok zordur.
Önümüzdeki iki yıl içinde, bu iki kutup arasında gerilim ve gelişmeleri iyi izleyin derim.. Bir yıldır diyorum zaten..

Teslim Noktası
Suriye meselesinde iktidarın politikası tam “teslim olma” noktasına vardı!
Geriye bakarsak: Eğer NATO Libya’yı darmadağın etmeseydi,  Erdoğan- Davutoğlu ikilisi, Suriye’deki iç savaşın içine dalmazlardı. Sandılar ki ABD-NATO aynı şekilde Suriye’nin- Esad’ın “işini” hemen bitirecekler. “Libya’da NATO’nun ne işi var” diyerek “boşa düştükleri” politikayı hemen terkettiler ve bu kez Suriye’de öncelikle söz sahibi olmak için, öncelik aldılar..
Fransızlar geldi, Amerikalılar geldi, Antakya’yı bir savaş cephesine dönüştürdüler.
Amerika ve NATO, baktı ki Rusya Suriye’de kararlı bir cephe kurdu.. Olay savaş boyutuna ulaşacak.. geri çekildiler.. uluslararası İslami cihat teröristlerinin de Suriye’ye yığılması, Suriye’de yeni bir “Taliban iktidarı mı kurulacak” endişesi yarattı.
Türkiye’yi bütün bunları görmek için bir test- kobay ülkesi olarak kullandılar..
Türkiye Suriye’de müthiş kaybetti.. Yılda 1,5 milyar dolarlık mal ve hizmet satışını kaybetti. Doğrudan nakit harcamaların da 1 milyar dolar kadar tutacağı konusunda değerlendireler okuyoruz.. 
Neresinden bakarsanız, Ankara Suriye’de tam bir iflas içinde..
--22 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet

1 yorum:

  1. Ortadoğu için iştahlanan emperyalizmin peşine her takıldığımızda feci bir şekilde kaybettiğimiz orta okul tarih kitaplarında bile yazıyor. Her fırsatta Osmanlı'yı öven AKP zihniyeti bir ara zahmet edip bunları da okusaydı keşke.

    YanıtlaSil