Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Şubat 2012 Perşembe

Nereye Kadar, Usta?


Hayır, birleştirici değil, kesinlikli ayrımcı.
Ülkeyi, ulusu kucaklayıcı değil, önemli bir kısmını dışlayıcı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan, dahası kuruluş öncesinden bugüne ve geleceğe kalın bir çizgi çekiyor…
Ve diyor ki, bu taraf benim, o taraf ise yok, yıkılmalı, dağılmalı, benim olmalı, bana gelmeli, boyun etmeli
Tek kesin ve doğru görüş var. O da benim savunduğum..
Bu çizgiyi giderek netleştiriyor.
Konuşmaların ruhu, içeriği, kendisi dışındakilerle, bu ülkenin yarısından fazlası ile, bir arada ve hoşgörü içinde asla yaşamak istemediğinin bütün unsurlarını içeriyor.
20 Ekim törenlerini iptal etti. 19 Mayıs’ı halka yasakladı (stadyumlarda resmi kutlamalara izin yok) !
Partisi ve yandaşları Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne sadırdı!
İşi, Osmanlı’da 31 Mart vakasına kadar uzattı. Menemen’e uğradı. Türkiye’nin yüzakı, çağdaşlaşmaya evrensel ve büyük katkısı olan Köy Enstitülerine saldırdı.. Onları formatlanmış insanlar yetiştiriyor, diye yaftaladı!
İnsanın artık şeyyy, yani, bu kadarı ayıptır, diyesi geliyor..
Dersim’de CHP’ye saldırıyor, ama Uludere’de Kürtleri bombalatıyor!
Ülkeyi demokrasiye geçirten İnönü’ye bindiriyor! O sözde demokrasi ki, kendisi de onun ürünü!
Dur durak yok..
Bütün bunlar, çağımızın en büyük, en belirleyici olgusu olan ulusu, ulus devleti, ulus varlığını, ulus birliğini ufalayıp çözme sürecinin unsurlarıdır.
Bunun ayırdında mı…
Ülkenin bütünlüğünü savunuyor sözde.. Kafası sadece din, ümmet gibi kavramlarla “formatlı” olanlar, ulusun nasıl oluştuğu konusunda fikir sahibi olmakta zorlanırlar.
Ulusu, geldiği noktada sırtlayıp daha ileriye taşıyacaklarına, bunu yapamazlar; omuzlarına ağır gelir, bu nedenle ulusu bölerler, yarısını dışlarlar, sadece taşıyabilecekleri kesimi alırlar
***
Nasıl olsa Anayasa da, Anayasa Mahkemesi de, adalet ve yargı da, özel mahkemeler bile ve yasaların uygulanma biçimi de kendisine bağlı olduğu için, en önemlisi de tek adam ve tartışılmaz iktidar olduğu için, korkacağı bir şey yok.
Gençleri dindar yetiştireceğiz, diyerek anayasal suç işlemiş, umurunda mı..
Camiinin kubbelerini miğfer, minarelerini süngü yapmış ve din tüccarlığı ve inanç sömürüsü ile siyaset yapmış bir lider, geçmişiyle uyumlu bir çizgide daha ileri hedeflere doğru ilerlemekte..
Önüne bir rapor geliyor, bakıyor ki:
Ooooo halkım uçmuş, yüzde 50’yi aşmışım, ben de dersem onaylıyor, ne konuşsam doğru diyor, kime saldırsam alkışlıyor, medyayı ne kadar sustursam memnun oluyor, ne kadar vursam ses getiriyor, yanlış da söylesem büyüyorum…
O halde, konuşmalarında vur, saldır, ez, dağıt, parçala…
***
Bu gücü, ABD’ye Ortadoğu’da verdiği, vaadettiği hizmetten alıyor.
ABD için, Türkiye’de iktidarın muhalefete, yurttaşa, ulusa ne yaptığı umurunda değil.. Önemli olan ABD için “iktidar benim için ne yapıyor?”
Ne kadar parçalanmış, birbirine düşürülmüş bir ülke, bölgesel amaçları için o kadar daha iyi kullanılacak bir yönetim..
ABD İslam ülkelerini darmadağın ettikçe, ona göre “mazlumun ahı çıkıyor”..
ABD karşıtlığı, ABD hizmetkarlığına dönüşüyor.. Çünkü iktidarda kalabilmenin yolu yordamı bu..
ABD’ye önce Libya’de ne işin var dedi, sonra hızaya geldi..
Suriye’yi yıkacağız dedi ABD, hemen uygun pozisyon aldı, mevzilere yattı..
Bu “işbirliği”, iktidarının ve ülkede yapılan ve yapılacak her türlü zulmün garantisi..
***
Büyük bir demokrasi, cumhuriyet ve kazanımları mücadelesinin içine yuvarlanıyor Türkiye..
Bir savaş görünümü egemen ülkeye…
Kılıçdaroğlu, ya demokrasi, cumhuriyet, insan hak ve özgürlükleri, ulus ve ulusal devlet, ülkenin çıkarları cephenin “komutanı” olacak…
Ya da teslim olacak..
--9 Şubat 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder