Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

18 Şubat 2020 Salı

Erdoğan’ın “İdlip’de gerekirse ölürüz” ve “Misaki Milli”

17 Şubat 2020 Pazartesi / bilim ve siyaset

Dünkü yazımı okuyun, çünkü bu devamı. Erdoğan’ın “Yeni Türkiye” konseptinin ana hatlarını çizdiğim yazıda, bu hedefe ancak “Türkiye’nin topraklarını büyüterek ulaşabileceği” hesabını yaptığını belirtmiştim.
Orada eksik bıraktığım, yazarken belleğime çağıramadığım en önemli bir noktayı Ahmet Yavuz anımsattı: Evet, dedi “toprak ilhak etmeden Yeni Türkiye’yi kurduğunu söyleyemez, hedef bu, fakat keşke Misak-i Milli hedefini de yazıya katsaydın, dört dörtlük olurdu..”
Ah belleğim diyeceğim ama yazıya gece yarısı başlamış ara vermiş sonra sabah erkenden bitirmiştim. Beylikdüzü CHP örgütünde yapacağım konuşmayı hazırlığa giriştim sonra.. Yani araştırmaya zaman da kalmamıştı.
 Evet Erdoğan 2016’dan itibaren Misak-i Milli’yi diline dolamıştı. 2017, 2018, 2019’da hep gündeme getirdi.

Hedef İmparatorluk toprakları

Erdoğan ağırlıklı olarak İngilizlerden alınamayan alınmayan Musul’u kastediyor. Suriye’yi de Osmanlı artığı, kaybedilmiş toprak görüyor.
19 kim 2016’de bunu sanırım ilk kez Muhtarlar toplantısında açtı: “Suriye ve Irak'ta olanları yaşarken, yeni nesil bir şeyi çok iyi bilmeli. Acaba Misak-ı Milli nedir? Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Eğer Misak-ı Milli'yi kavrarsak, anlarsak Suriye'deki sorumluluğumuzun, Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız... Eğer bugün 'Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için hem masada hem de arazide olacağız' diyorsak, bunun bir sebebi var.
Maalesef hem batı hem de güney sınırlarımızda Misak-ı Milli hedeflerimizi koruyamadık. Dönemin şartları itibarıyla... zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas olarak kabul edip kendimizi tamamen bu kabuğun içine hapsetme anlayışıdır. Biz işte bu anlayışı reddediyoruz. Türkiye'yi 1923'ten beri böyle bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, Selçuklu ve Osmanlı geçmişimizi bize unutturmaktır...”
10 Kasım 2017’de: "Biz Kurtuluş Savaşımıza başlarken ilan ettiğimiz Misakımilli'mize dahi sahip çıkamadık. İşte şimdi Suriye'de, Irak'taki gelişmelerde zaman zaman dikkat ederseniz bir şeyi dillendiriyorum. Nedir o, 'Biz Misak-ı Milli'mize yeniden sahip çıkmak zorundayız' diyorum.
Görüldüğü gibi, Irak ve Suriye’deki hedefi Erdoğan’ın “kayıp” ilan ettiği bu toprakları geri almak.
Önceki gün, İdlib için söylediği “biz orada gerekirse ölmeye göze aldık” sözleri, “Yeni Türkiye”nin kuruluşu için en elzem ihtiyaçla ilgili kararlılığını dile getiriyordu: Toprak kazanmak!

Peki Nedir Misak-ı Milli

Misak-i Milli, son Osmanlı Meclisi’nde (Meclis-i Mebusan) yapılan bir gizli oturumda (28 Ocak 1920) kararlaştırılan Osmanlı sınırlarıdır. Misak-i Milli, ulusal yemin demektir. Meclis’in toplanması için Atatürk ve arkadaşları çaba sarfetmişti. Bu son Meclis’te Anadolu’dan gelen mebuslar da vardı, Anadolu direnişçileri- savaşçıları Mudafaa-i Hukukçular mecliste temsil ediliyordu. Bunlar Rauf Orbay liderliğinde bir “Felah-i Vatan” grubu oluşturdular ve bu son Meclis’te “Ulusal Yemin”i kabul ettirdiler.
Yani Misak-i Milli, Osmanlı’nın, Padişahın falan değil, doğrudan Milli Kurtuluşçuların girişimidir.
Burada Mondros ateşkesiyle Osmanlının elindekiler vatan toprağı sayılmakta, Musul dahil. Ulusal Yemin’de Arap yerleşimlerinde referandum önerilmekte. İdlib bu çerçevededir. Atatürk’ün 1918’de bulunduğu bölgelerle ilgili yazısına dayanılarak, yorumlarla Misak-i Milli sınırları genişletilmektedir.
Lozan’da Musul üzerinde anlaşma sağlanamadı ve çözümü İngiltere ile Türkiye arasında ikili görüşmelere bırakıldı. Bu görüşmeler sonuç vermedi ve anlaşma gereği konu Milletler Cemiyeti kararına bırakıldı. İngilizlerin Şeyh Sait kışkırtması ile Türkiye zor durumda bırakıldı, Milletler Cemiyeti Musul’u İngiliz mandasına bıraktı. Oradan da Irak toprağı oldu.

Türkiye’nin varlık belgesi

Yani 1) Lozan, Türkiye’nin varlık belgesidir, Ulusal Yemin en az hasarla ve kayıpla gerçekleşmiştir.
2) Ulusal Yemin’in arka plandaki sahibi Atatürk ve arkadaşlarıdır.
3) Ulusal Yemin, Birinci Dünya Savaşı’nın yenilmiş, parçalanmış, işgal edilmiş Osmanlı topraklarının kurtarılması gerekenleri sayıyor.
4) Sıfırdan bir vatan ve millet yaratmaya soyunmuş Atatürk ve arkadaşları, savaştan bitap düşmüş Anadolu’dan toparlayabildikleri güçlerle, yapabileceklerinin azamisini gerçekleştirmişlerdir.
5) Yeni Cumhuriyet Osmanlı’nın üzerine, ümmet ve  padişahlık temelinde değil, yurttaşlık ve millet için gerekli bir kimlik (Türklük) üzerinde inşa edildi. Ve ortak dil olarak da Türkçe... Bu çağın ulus devlet kuruluşlarının gereğiydi. Osmanlı’dan zaten Yunanistan, Bulgaristan vb savaşla ayrılarak ulusa dayalı devletlerini kurmuşlardı. Çok milletli imparatorluklar çöküyor ulusa dayalı milletler kuruluyordu.
6) Suriye, Irak, evet Türkmenlerin de yaşadığı, fakat ağırlıklı Arap kimlikli ve Arapça dilliydi.
Erdoğan, sadece Osmanlıyı değil Selçuklu’yu da canlandırıyor
Yarın sürdürelim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder