Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Cinayetlerin bir günlük ömürleri.. Peki ne yapmalı?


26 Ağustos 2019 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Emine Bulut’un “yaşamak istiyorum” çağrısı ve cinayetin videosu ülkeyi ayağa kaldırdı. Cumhurbaşkanı bile açıklama yaptı. Medya ve sosyal medya haklı olarak yıkılıyor.
Fakat yine de beni rahatsız eden bir şeyler var.
Cinayet cinayettir.
Şüphesiz işlenip biçimi tüyleri diken diken edebilir, katilin hangi azman ve dizginlenemez vahşi duygulara sahip olduğunu görüp tepkimizi bir kaç misli arttırabiliriz.
Mesela “Vahşice..” lafı beni bunaltıyor. Bir kadının öldürülmesi sadece “vahşice” lafıyla manşetlere çıkıyor ve ülke çapında konuşuluyorsa, bunun gerisinde belki şu düşüncenin ipuçları sırıtıyor gibi, “öldüreceksen bile adam gibi, efendice öldür..”.
Nitekim yılda 400 kadar kadın cinayetinden büyük çoğunluğunu, gazetelerin üçüncü sayfalarında bir günlük ömür ile yolcu ettik.

Yardım mı, çekim mi önemli
Olayın bir de “seyirlik” yönü var ki, insanı derinden tırmalıyor.
Mesela olayın videoları.
Anne Fadime Bulut, cinayet işlenirken insanların yardım yapmak yerine cep telefonuyla kamera çekimi yapmalarına veryansın ediyor ve “çocuğum orada çırpınırken nasıl oluyor da yardım yapacaklarına çekim yapıyorlar, 10 yşındaki torunum ‘anneanne ben yardım çağırın diye bağırıyorum onlar çekim yapıyorlar’ diyor.”
Bu olay, intihar etmek için dama çıkan birine “atla atla” diye tezahürat yapmaya benzer.
Elinde cep telefonu ile hayatının videosunu çekme fırsatı yakaladım diyşe düşünen insan da, tercihini aslında cinayetin gerçekleşmesi yönünde kullanmış olmaktadır. Cinayet yarım kalsa, videosunun önemi son derece azalacaktır. Ama şimdi olayı tam saptamanın madalyası ile toplum içinde yerini almıştır.
Bunun, savaş cephesinde olayları izleyen ve ölümleri saptayan gazetecilikle benzerliği yoktur.
Bir seyir toplumuna dönüştük.

Erkeklerin sorunu ne?
Erkeklerin cinayet işleme veya kadınlara ağır saldırılara kalkışmasının ardında, büyük ölçüde tek konu var: Kadının boşanma ve ayrılma talebi. Ve ayrıca genç erkeklerin kız arkadaşından terkedilmesi..
Kadın durup dururken ayrılmaya kalkışmaz. Şiddet, on paralık kişilik, eğitimsizlik, ve önemli ölçüde de topluma entegre olamamak...
Ayrılıkların çok azında “başka bir erkek / başka bir aşk” meselesi olduğunu düşünüyorum. O noktaya az sayıdaki kadının da neden geldiğini incelersek karşımıza büyük ölçüde koca çıkarsa şaşırmayalım.
Emine Bulut olayında 4 yıl önceki boşanma var.
Adamın çocuğu gibi bir derdi yok. Varsa yoksa bir dönem birlikte olduğu kadın. Kendine yeni bir hayat kuramamış. Sürekli ayrılmanın bunalımını yaşıyor.
Bir iş, ev, yeni bir eş sahibi olamamışlık.
Kafayı takmak, tamamen bir ağır psikolojik bozukluk.
Ayrılmanın ve boşanmanın travmasını üzerinden atamamak..
Zaten işsizlik diz boyu.. Dünkü yazımda belirttiğim gibi bir toplumsal cangıl içinde yaşıyoruz.
Topluma yeni bir entegrasyon olamayınca, yalnızlık çukurunda debelenerek tüm insaniliğini yitiriyor ve tüm cangıl içinde tüm vahşiliği ortaya çıkıyor.

Ataerkil toplum mu?

Şüphesiz ki eğitim ve eğitimin niteliği ile ilgisi var. Ama sanmayınca sadece eğitim ile sorun çözülür. Önümdeki bir diğer habere bakıyorum, adam doktor, karısını izliyor, yerini söylemeyen kızını vurup öldürüyor.
Şüphesiz toplumda her alanda erkek egemenliğinin kadın üzerindeki ağır yansımalarını yaşıyoruz. Hele bizim gibi toplumlarda!
Erkek, toplumda, bu egemenliğine uyan bir rol alamayınca sorun katmerleşiyor.
Ailenin kötü ekonomisi sorunları katmerleştiriyor ve insanlar altında eziliyor.

Peki ne yapmalı?

Hep kadınlar açısından yaklaşıldı konuya. Devletin – iktidarların bu konuda şüphesiz ki vurdumduymazlıkları.. Mahkemelerin kravata bakarak ceza indirimine gitmeleri gibi cinayete prim verme komikliğine düşmeleri.
Halbuki cezaevlerinde kendisini nasıl bir hayatın beklediğini görmeleri gerek. Belki bu konuda röportajlarla toplumun gözüne sokmalı.
Boşanmış erkeklere neden topluma zorunlu uyum terapileri gündeme gelmesin? Kadınlara da erkeklere de hayatlarını düzenlemeleri için “topluma entegrasyon” devlet- sosyal dernek vb işbirlikleri doğmasın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder