Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

21 Mayıs 2019 Salı

“Sarı Öküz” ulusun yapma iradesinin adıdır, bunu vermeyecektiniz


21 Mayıs 2019 Salı / Bilim ve Siyaset–Cumhuriyet Orhan Bursalı


“Yapma, başarma iradesi” her şeyin üzerinde gelir. Mesela Devrim arabası böyle bir iradenin başarısıydı, ama gazetelerin benzini unutmuşlar gibi aptalca yayınları ve alayları ile, o zamanki İhtilalin başı ve Devrim’in üretilmesini isteyen Gürsel’in fikrin altında durmaması, olayı sonlandırdı.
Eeee, baştaki kişinin ne kadar önemli olduğunu anlatan iyi bir örnektir, her ne kadar olumsuz olsa da. Gürsel, Milli Kurtuluş’ın başında olsaydı, mesela!.. Kurtuluş ve Kuruluş iradesi en yüksek düzeyde Atatürk’te vardı ve o başardı! Hayatı boyunca özel bir insan olduğunu görüyoruz. Çok özel! Atatürk’e ve Cumhuriyete saldıranların tarihin fosseptiğinden arada sırada canlılık işaretleri vermeleri, bu milletin özüne, kuruluşuna daha çok geri dönmesine ve sarılmasına vesile oluyor.

Azmin hakikat olması

Devrim, bir başarma azminin hakikat olmasıydı. 5 - 10 mühendis ve onlara başarmanın olanaklarını açan vatanseverler, aslında yapamayacağımız bir şey yoktur düşüncesindeki Kurtuluş ve Kuruluş’un neferleriydi. Fakat bir ülke projesi üzerinde milletçe tepinildi.
1925’de uçak üretimi gündeme geldi; bu gibi projelere baş koyan insanlar çok çok çok özeldir, her zaman ortaya çıkmazlar, ulusun içinde bir kaç kişidirler, ve milleti ülkeyi peşlerinden sürüklerler.. ABD, bu gibi özel insanlara limitsiz harcamalar sundu ve ABD’yi bugün taşıyanlar onlar oldu.
Uçak hikayesini terk edenler, “İstikbal göklerdedir” diyen büyük adamı ve büyük eserini daha o gün harcamaya başladılar.
Demiryolları, lokomotif, vagon vb.. Bunlar da Cumhuriyetin büyük projelerindendi.
“Başarma - yapma iradesi” bence Atatürk döneminden hemen sonra özünü yitirmeye başladı.

Bilimden korkahların siyasi mezarlığı

Dünkü yazımda kısaca bilimin ve üniversitenin nasıl terkedildiğinden bahsetmiştim. Ki bilim ve teknoloji, değiştirici büyük bir güçtür. Bu gücü ekonomiye ve topluma kazandırmak ve dahası motor haline getirmek, yine büyük bir iradeyi zorunlu kılar. Atatürk’ten sonra bu iradeyi aynı üst düzeyde sürdürecek kimse yoktu.
Haksızlık ediyorsun diyenlere, daha alt düzeyde iradeler vardı derim. Zayıf. Ama politik iradedir yol açıcı olan, bu hiç yoktu, sadece Erdal İnönü’den bahsedebiliriz, o da bilimler akademisinin kuruluşuna öncülük etti. Temel bilimlere önem verilmesini sağladı. Fakat TÜBA, özerkliği silinerek siyasetin depo alanına dönüştürüldü.
Bilim ve üniversiteden korkanların, korkakların siyasi mezarlığıdır ülke.. Üstelik hepsi sürekli en tepelerde bulundu.

Bugün mü, gelecek mi?

Başarma iradesi neye gereksinim duyar? Önce ihtiyaca. Büyük ihtiyaçlara.. Gelecek açısından ülkenin yolunu açacak olanlardır bu ihtiyaçlar.  
Sonra başaracak insanlara..
Sonra fikri, ihtiyacı, insanları, örgütlenmeye.. hani derler ya her şey var helva yapmak için.
Ve özgürlüğe, olanakları seferber etmeye..
Ata, ülkede eksik olan yeteneklerin en önemlilerini yurtdışında ve çok çeşitli alanlarda eğitime gönderdi. Çünkü onlar ülkede helvayı karacak olan beyinler olacaktı.
Çapsız politikacılar şu anı, bugünü, iktidarını, orada kalacağı süreyi ve bu süreyi nasıl uzatacağını düşünür.
Büyük politikacılar, vatanseverler ise ülke geleceğini kurgular.
Neyse, epey “boş laf” ettim iki gündür.
Perşembeye 23 Nisan seçimleri iktidar için hezimet olabilir, konulu yazımla “gerçeğe”, veya asıl boş lafların özüne döneyim!
--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder