Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

6 Ocak 2018 Cumartesi

Gül ve RTE, köprüler tam atılırken..

4 Ocak Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Önceki Cumhurbaşkanı ile şimdiki Cumhurbaşkanı arasındaki son günlerde tanık olduğumuz, birbirine en azından 90 derece zıt görüş farklılıklarını gerçi biliyorduk, ama dışavurumu açısından da ilk kez bu kadar sert ve birbirlerini dışlayıcı nitelikte oldu.
Bugüne kadar Gül ve RTE’nin aslında birbirlerini sevdikleri hiç söylenemez, çok farklı düşündüklerini hep bildiler, özellikle Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninde yalancı nezaketlerinin tavan yaptığını seyrettim (bulun okuyun törendeki konuşmalarını). Gül ayrı bir kutuptu, çevresinde hep bir toplanma oldu, ama toplum karşısında ikisi de daha çok “kol kırılır yen içinde” gibi kaldılar.
Bu gerilime döneceğiz, önce anımsayalım:

“Yazıklar olsun..”

Gül, tartışmalı son Kanun Hükmünde Kararname’nin bir maddesinin sivillere bundan sonra da “teröre karşı” bir ceza muafiyeti içeren cümle için, "Hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir" dedi. Türkiye’nin büyük çoğunluğuyla benzer görüşü paylaşarak. AKP içinde de çok sayıda yetkili de dahil...
RTE ise, peş peşe açıklamalarında Gül için “Yazıklar olsun.. birilerinin (CHP- Kılıçdaroğlu) zil takıp oynamasına vesile oldukları için.. iyi yolda değilsiniz.. yazıklar olsun.. Biz milletimizle olan muhabbetimizi derinleştirirken bu bozgunculuk merakı nedir? Bize yakışan, birlik olmaktır. Dayanışma içinde hareket etmektir...”
Tabii Cumhurbaşkanı bunları söyleyince, işareti alanların Gül’e neler söylediğini burada yinelemek gerekmiyor.
RTE Gül’ü “Birlik- dayanışma içinde” olmaya çağırıyor: Bu kararname ve bu anayasa ile Gül ve arkadaşları için boşa çağrı.. Son kararname ve Reislik Anayasasının ülkede bugüne kadar az görünür bir dikta yapısı, Emre Kongar’ın sözüyle “paramiliter demokrasi” yarattığı açık seçik iken.. Dahası, demokrasinin asla paramiliteri bile olamaz iken! Bu çağrı olsa olsa, demokrasiyi birlikte katletmeye, anayasal suç birlikte işlemeye “ortaklık” çağrısı olabilir. Daha sonra sorgulanabilecek bir ortaklık.
Gül geri adım atmadı, ve üstelik “Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim" dedi.
Düşünce ve ifade özgürlüğü mü? Mahir Ünal’ın “Ak Partili olmadığını düşünüyoruz” yanıtı duruma açıklık getiriyor.
RTE yönetiminde özgürlük durumu şöyle: Ortalıkta konuşmayacaksın, yönetimin aldığı kararlara ters düşüyorsa topluma düşünceni açıklamayacaksın. Parti içinde ‘istişare’lerde görüşünü açıklayabilirsin, ama RTE’nin son sözüne uyacaksın.

“Uy, yoksa çizilirsin”

Partide önemli bir kesim RTE gibi düşünmüyor. Ters düştüklerinde hemen düzeltme yapıyorlar. Uyum şart... Yoksa çizik var. 
Fakat buna rağmen AKP içinde-dışında ciddi bir muhalif toparlanma var. Otoritenin dayattığı “lideri sev”, yönetim katında zorunlu olarak kabul görürken, bunu içine sindiremeyenler ise bu “dayatma sevgiyi” nefret gibi hissediyorlardır.
Daha önce yazmıştım: Karar gazetesi merkez. Gül de 3-4 gün önce Karar gazetesini ziyaret etti. Davutoğlu da bu cephede. Arınç, oralara bulaşmasa ve torunla morunla ilgilense daha iyi olur. Bu cephe şüphesiz AKP’li, ama RTE’ye, yönetime, anlayışlara karşı. AKP içinde “muhafazakar –İslami– demokrat” diyebileceğimiz ciddi bir muhalefet biçimlendi. Evrensel düşünüyor, aklı önde tutuyor. RTE’nin düşünce ve uygulamalarının çoğuna, karşı fikirleri var.
Gül gibi, partinin ana kurucularından, başbakan, dış işleri bakanı, cumhurbaşkanı olmuş bir politikacıya RTE’nin tahammülsüzlüğü ve sarf ettiği sözler, ipleri koparmış gibi.
İpler aslında çoktan kopuk, şimdi ise resmiyet kazanıyor.

O zaman şimdi mi?

Gül ve muhalif çevrenin Reislik Anayasası’na Referandum’da evet demediğini kestirmek zor değil. RTE haklı!
Fakat Gül, başkanlığı öngören anayasayı hiç desteklemedi. Başkanın geniş yetkilerine karşı da frenleme mekanizmasının önemini vurguladı. RTE’nin istediği ise şimdiki gibi neredeyse frensiz bir anayasa idi, öyleyse Gül ve arkadaşları niye evet desinler ki!
Keşke Gül ve arkadaşları, Referandum yapılırken öne çıksalardı. Fakat nasıl büyük bir saldırıya uğrayabileceklerini düşünmüş ve zamanlama açısından bu saldırılara karşı koyma güçlerinin de olmadığını görmüş olmalılar.
Gül hep politika içinde oldu. Sabırlı adam. Zamanını bekledi.
O zaman şimdi mi?
Yanıt, sonraya..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder