Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Kasım 2016 Çarşamba

“Duruma tarihçi olarak baktığım için karamsar değilim..”


Geçen cumartesi İki Bilge KonferansıYakın Geçmişe Saygı” temalıydı. Bozkurt Güvenç ve Doğan Kuban konuya yaklaşımlarında birbirlerini tamamlayarak, nefis bir üniversite konferansı sundular. Salon bu kez üniversiteli gençlerin hücumuna uğrayınca doldu taştı!
Şüphesiz günümüzün moda siyaseti olan, geçmişi silme ve yerine, Osmanlıyı geçirme veya yakın geçmiş diye de sahtekar tarih yazılımını geçirme çabası ilginç bir konudur. İktidar kendisine bütünüyle yeni bir geçmiş-tarih inşası çabasındadır. Ve ilginç bir şekilde 100 yıl öncesinin hesabını, çökmüş ve dağılmış bir Osmanlı imparatorluğunun yanıbaşımızdaki “parçalarını” ele geçirmeye yönelik bir politika izlemektedir.
100 yıl öncesinin her türlü mevtasını canlandırma gibi.. Adeta bir zombi yaratma politikası! Olay öbür dünyada geçmiyor, yeryüzünde geçiyor!
Konuya bu girişten sonra bilgelerimizin söylediklerine kısaca göz atacağız.

İflah olmaz bir iyimser

Doğan Kuban “duruma tarihçi olarak baktığım için karamsar değilim” dedi. O iflah olmaz bir iyimser! Geniş kitleler ise, günün siyasi kuşatması ve saldırısı karşısında köşeye sıkışmışlığın umutsuzluğu içinde. Her zaman söylerim, geniş açı bakışı çok önemli. Bugünler eninde sonunda geçecek. Tabii süreçte ülkenin ve insanımızın ne bedeller ödeyeceğiyle ilgili bir yönü var. Bizi bunaltan bu! 
Peki bu yaşadıklarımızın kökeni nedir? Niye ülke her bakımdan bu yer yer arkaik yönetimi ve sorunları aşamıyor, yeniden yeniden önümüze geliyor?
Kuban’ın yanıtı şu: Osmanlı toplumunun tarihsel mirasını sırtladığımız için cahil toplumu aşamıyoruz. Demokrasi bir moda, bizde yok ama moda olduu için ağızlardan düşmüyor. Tıpkı bir güzel kadın resmi gibi bir şey.
Kuban bu konuyu şöyle açımlıyor: Osmanlı ile Avrupa’nın karşılaştırmalı uygarlık tarihini yazmak için 5 yıl uğraştım. Ama yazamadım. Çünkü Avrupa’da yapılanların, üretilenlerin Osmanlıda karşılığı yoktu. Koca bir sıfırdı! Osmanlı Türklerinin düşünce, buluş, büyük insan olarak insanlığa mal ettikleri kimse olmadı. Ne matematikçi ne filozof ne başka bir şey. Tabii dikkat çekici bir örgütlenme yapısı vardı.

700 yıl, ama elde var sıfır

Kuban devamla: Osmanlı tarihte 700 yıl sürmüş tek imparatorluk! 700 yıl, ama geride insanlığa ve bize bıraktığı bir şey yok. Dünya tarihinin en acaib sonucudur bu! Elimizde ondan kalan sadece Türkiye’dir. Türkiye’yi de Osmanlının yıkıntıları arasında çekip kurtaran, kuran ve yaşatan büyük bir dahi adam, Mustafa Kemal arkadaşlarıdır!
Osmanlı tarihinde bir tek kitap yazan padişah var mı, diye soruyor Kuban. Ama, yıkıntılar arasından arkadaşlarıyla Türkiye yaratan Mustafa Kemal 4 bin kadar kitap okumuş, altlarını çizmiş, Avrupa uygarlığının temel eserleriyle moder bir ülke inşasına girişmiştir. Böyle başka bir lider politikacı göremezsiniz. Üstelik kitap da yazmıştır.
Felsefe, bilim, teknoloji, düşünce, sanata baktığımızda evrensel bir mirası bize kalabilmiş değil. (*)

Miras: “Cahil toplum”

Avrupa uygarlığı ise, Ortaçağdan itibaren yarattıklarını miras alarak geliştirmiş, taş üzerine taş koymuş, rönesansı, aydınlanmayı, türlü çeşitli düşünce ve ekonomi- siyasi akımlarını, edebiyatı, romanı, öykü sanatını, felsefeyi, müziği, sosyolojiyi geliştirdi, üretti ve bugünkü uygarlığını tamamen bunlar üzerinde, üstelik oldukça kesintisiz bir tarihsel kronolojisi içinde kurdu.
Osmanlıda üstelik insan yaratıcılığının diğer boyutu olan ne resim ne heykel vardı. Yasaklar listesindeydi. Dolayısıyla, insanın yaratıcı faaliyetlerinin adeta tümden dumura uğratıldığı bir toplumsal yapıdan bize miras olarak kalan, Kuban’ın durmadan ve sık sık vurguladığı “cahil toplum mirası”dır. Bu miras tüm toplumsal yapının hala içselleştirdiği bir köktür.
Sinir savaşı ve öfkeli siyasi yazılar yerine, bugünkü durumu anlamanın köklerine yarın devam…
---

 (*) Osmanlının en büyük adamı belki de Mimar Sinan’dır. Kuban diyor ki, “Sinan bir büyük bir kültürel ortamda ortaya çıkmış ve desteklenmiş bir mimar değildi, kişisel büyük yeteneği mimari dehası üstün eserler vermiştir.” Kuban’ın hem Türkçe hem İngilizce Sinan’ın Sanatı ve Selimiye incelemesini anımsatırım. Kuban bir Selimiye uzmanıdır da!
7 Kasım 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder