Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

1 Kasım 2016 Salı

Başkanlığın rengi, son KHK ile iyice belli oldu

Cumhurbaşkanlığı cephesinde beklenen olayları yaşamaya başladık. Son iki Kanun Hükmünde Kararname ile ülkedeki demokratik haklar ve özgürlükler biraz daha kısıtlandı; nefes alma yollarının mengenesi biraz daha sıkıştırıldı. Demokratik devleti yerine Güvenlik devleti yetkileri arttırıldı. “Fetöcu, solcu, PKK’lı” damgası vurularak, binlerce kişi daha devletin kapısının önüne kondu. Buna karşılık bazı göreve iadelere yer verildi. Terör, geniş temizlik için fırsatçılık yarattığı kanısı yaygın.
Gelen feryatlara bakıyorum başka bir şey düşünemiyorum.
Mesela:
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Benimse bayramım buruk yüreğim yanık. İki oğlumla okula gittik. Biri 1. sınıf diğeri anaokulu. Bilmiyorlar ki anneleri gözyaşlarını içine akıtıyor. Bağırmak istiyorum, bağıra bağıra haykırmak.. Asla hiçbir terör örgütü, dini grup, cemaat, siyaset.. vb hiçbir zaman karışmadım. Ama ihraç edildim.  Allah biliyor sabret. 37 yıl öğretmenlik yapmış babanın öğretmen kızı Gülşen Bulut, her bayramı okulda coşkuyla kutlayan...  İmtihan çok zormuş. YANIYORUM… Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun”

Üniversitelere 1981 darbesi düzeni

KHK’lerin en önemli maddelerinden biri, üniversitelere rektör atama konusu. 1980 askeri darbecileri 1981 yılında aldıkları kararla 1981’de rektör atama yetkisi “Cumhurbaşkanına” verilmişti. Yani darbeci Kenan Evren’e. 1992’de ise bir düzeltme yapılmış, üniversitelere sandık konmuş, en çok oy alan 6 aday arasından YÖK üçünü Cumhurbaşkanına sunar olmuştu. Bu bile komik bir seçimdi çünkü akademiyanın tercihi genellikle rektörlüğe gelemiyordu.
Şimdi Evren gibi Cumhurbaşkanı YÖK’ün önerdiği 3 kişi arasından rektörü atayacak. YÖK seçmezse kendisi seçip atayacak. Boğaziçi üniversitesi rektörünü Beştepe 4 aydır atamıyor. Mesele anlaşıldı. Kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı rektörleri Beştepe’ye toplamış ve yüzerine üniversitelerden retördlük seçimini kaldıracağını söylemişti.
Burada temel soru, RTE ve adamlarının, örneğin seçilmiş Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) rektöründen duydukları rahatsızlık nedir? Fetöcümüdür yoksa PKK’lı mı? Yoksa CHP’li mi? Rektörün belki de AKP’li olmadığına, demokrat bir insan olduğuna ilişkin kanaatleri veya duyumları, onu atamamak için yeterli bir neden oldu..
Beyefendi, acaba BÜ için nasıl bir rektör planlıyor? Üniversitenin nesinden şikayetçi? Bilimsel araştırma düzeyinden mi, eğitimin kalitesinden mi, nesinden? Eğer böyle gerekçeleri varsa, BÜ’ne gelinceye kadar en az 180 üniversite sayabilirim kendisine..
Öyleyse niyet başka.. Nasıl ODTÜ ve bilimsel niteliği konumu ile bir sorunu varsa, BÜ ile de aynı sorunları yaşıyor olabilir.

“Benim gibi düşünecek biri”

RTE acaba neden her üniversitenin başına kendi gibi düşünecek ve davranacak birisini atama ihtiyacı duyuyor?
Üniversitelerin iki önemli görevi var: kaliteli bir öğrenim ile ülkenin ihtiyaç olan kaliteli insanlar, uzmanlar yetiştirmek. Ve tercihan yüksek değerli bilimsel araştırmalar yapmak. Buna, mahalli ve merkezi ülke sorunlarına çözümler nermeyi de katabilirsiniz.
Bunlar ancak özgürlükler ve liyakat temelinde geçekleşebilir. Özgürlükleri boğarak ve akademiyanın bıyık altından güleceği ve liyakatını kabul etmeyeceği  yöneticiler atayarak ülkeye ancak zarar verirsiniz.
Ama bu yazdıklarımız kimin umurunda? Düşüncelerde, bilimsel kriterer değil, kafalardaki toplum mühendisilği şablonları olduğu sürece, bu ülke ve üniversiteler daha çok çekecek.
1980 Anayasasına her gün küfür et, sonra gel o dönemin askeri muktedirine verilen verilen yetkilerin aynısını üstlen.. Bunun tek izahı olabilir: örtüşme. Farklı izahları dinlemeye hazırım. RTE, BÜ’ne seçilen rektörü atayarak da bizim ağzımızın payını verebilir!

“ABD ile yüzde 90 aynı olacak”

AKP yetkilisi ŞentopBaşkanlık önerimiz, yüzde 90 ölçüde ABD sistemiyle aynı olacak” diyor.
Bu aldatıcı bir kıyaslamadır. Yüzde 90 hatta yüzde 98 örtüşebilir, fakat öyle iki maddede ayrışırsın ki, karşımıza diktatörlüğe giden yetkilerle donatılmış bir anayasa çıkartırsın.
Başkana kanun çıkarma yetkisi verecek misiniz? Sanırım evet. Ve özellikle devlet kurumlarına, yargıya vb herşeyi belirleyici atama yetkisi de vereceksiniz. Tek adamın Meclis üzerinde üstünlüğünü önereceksiniz.. Sonra da buna kuvvetler ayrılığı diyeceksiniz. 
Sanırım birazdan böyle bir öneri önümüze düşecek.
NOT:

Bülent Tezcan’a çok geçmiş olsun. Ortalık siyaseten katil ruhlularla kaynıyor. Tetikçiler her an hazır ve nazır...
31 Ekim 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder