Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

28 Ekim 2016 Cuma

“Seni Başkan yaptıracağım..” Dramatik eşik, Bahçeli, MHP Başkanlık

27 Ekim 2016 Perşembe / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet, Orhan Bursalı


Aslında Devlet Bahçeli’nin damdan düşer gibi RTE’nin başkanlık meselesini gündeme getirmesinde neden açıktı. Bunun “seni başkan yaptıracağım”dan başka bir anlamı yoktu.. Bahçeli’nin devlet anlayışına uygun bir devlet görevi olarak görülmektedir. Çözümü “devlette çok başlılık ve kargaşa ortaya çıktı, o zaman bunu giderelim ve RTE’ye istediği başkanlığı vererek, bu kargaşadan kurtulalım,” olarak görmektedir.
Bu anayasal kargaşayı, anayasayı askıya almayı, parlamenter sistemi işlemez hale getirmeyi ödüllendirme politikasıdır. Bahçeli’nin yaptığı, bir siyasi parti lideri olarak, hiç de doğal bir davranış değildir. Bu ancak gizli açık, sonuna kadar ittifak politikasının, dahası: bir bütünleşme politikanın, inanılmaz bir özveri göstermenin göstergesidir. Kendinden fedadır.
Yakınındaki Semih Çetin, “Meclis’te evet, referandum’da hayır diyeceğiz” sözleri üzerine, Bahçeli Çetin’i yalanladı. Yani Bahçeli RTE’yi başkan yapmakta kararlı. Olur mu olmaz mı ayrı mesele. Belli ki Semih bey farklı düşünüyor. Semih bey orada kalır mı, ne kadar kalır bilemeyiz. Durum gayet saydam, açık ve net.

Beklenti ne?

MHP milliyetçi İslamcı cephenin bir unsuru oldu genellikle. Bu cephe şimdi RTE ile “gerçek lideri”ne mi kavuştu?
RTE’yi başkan yaptırırsa, parti olarak bundan yararı şu olabilir mi: Pek çok devlet kadrosu vb partililere açılır.. dahası, parti lideri de başkanın yanında önemli bir post üstlenir...
Kendi partisinin iktidar seçeneği olmasından umutsuzluk mu, veya tek iktidar seçeneği bu yol olarak mı görülüyor.. hepsi olabilir. Tabii biz burada bir takım düşünceler ileri sürüyoruz. Yanıtlarını ise pratik verir, görürüz.
Ama bu kararın olağanüstü, tarihsel ve Türkiye’yi altüst edecek bir sonucu olacak.. Şimdi ona bakalım.

MHP kötü bir eşik atlatacak ülkeye!

Bu eşik, Cumhuriyet’i ve kazanımlarını yok sayma, parlamentonun yerine tek adam rejimi koyma eşiğidir.
AKP, Cumhuriyeti, Kuruluş’u reddeden Siyasal İslamcı bir partidir. Kurtuluş konusunda da mırın kırın etmenin ötesinde bir tavrı vardır. Bu tavır, özellikle Abdülhamit’çilikte vücut buluyor. Abdülhamit’i benimsemenin iki önemli noktası var:
İlki, Meclis’i feshederek 33 yıl diktatörlüğünü ilan etmesidir.
İktidar lider(ler)inin en beğendiği yönüdür bu. Tüm ruhuyla benimsemektedir adeta Abdülhamit dönemini. Namık Kemal’ın yerden yere vurduğu “Ulu Hakan”la kucaklaşmanın anlamı başka ne olabilir. Şimdiki iktidar pratiğinde ve politikalarında geldikleri aşama da, Meclis’in işlevsizliğidir. Adım adım. Dinci politika/partilerin bugüne kadar başka bir pratiği mi görüldü?
Meclis, sözde bir demokrasinin ve sözde bir parlamenter sistemin, iktidarın yaptırımlarını onayladığı sürece orada kalmasında bir sakınca olmayan içi boş vitrinidir. Orada bir muhalefetin cılız seslerinin olması da, bu vitrini tamamlayıcı nitelikte olur. Önemli olan, ele güne karşı zevahiri kurtarmaktır. Nasılsa işler, bu perde altında tıkır tıkır yürütülüyor.
Yani fiili olarak yaşanan bir tek adam rejimi, yasal bir statüye kavuşacaktır. Bunu Ata bile yapamadı. Ama mesele Ata’yı her yönden aşacak yeni bir rejim kurmak zaten!

Daha büyük kaos yaratır

İkincisi, Abdülhamit, Atatürk’ü Kurtuluş ve Kuruluş’u ve onun yerine kurulan tüm Cumhuriyeti ideolojik reddetme isteğidir. Cumhuriyet, Kurtuluş ve Kuruluş, zaten “iki ayyaş’ın marifetidir!
Üçüncüyü de ekleyelim: Bugünkü iktidar, Abdülhamit döneminde, sona doğru patlayan, Suudi Arabistan’ı, Hilafeti, dinciliğin en kadim kurallarını iktidar uygulaması yapmakta direnen dini cihatçıların izdüşümüdür. O çizgi, bugün yurttaşlığı, Cumhuriyetçiliği şu veya bu şekilde, geçici de olsa yenmiştir veya yenmenin eşiğindedir.
Büyük bir dönüşüm yaşıyor ülke.
Bu dönüşümü ne çağdaşlık, ne ülkenin bugüne kadarki kazanımları, ne gelecek perspektifi kabul edebilir.
Şunu demek istiyorum: bu yol ülkeyi hiç bir yere götürmez.
Sadece bir kargaşa ve umutsuzluğu körükler.
Zaten iktidarın fetihçi dış politikası da, ülkeyi bilinmezliğin içine sürüklüyor.

Özetle MHP, “anayasal kaosu önleme” perdesi altında, ülkeyi daha büyük bir çıkmaza sürüklemenin eşiğinden adım atmak üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder