Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

5 Ağustos 2014 Salı

YÖK Kendi Yasasına Aykırı Yönetmeliğin Yürütücüsü Oldu

CBT Gündem, sayı 1428, 1 Ağustos 2014

Pof. Dr. Osman İnci üniversitesinden istifa etti. Nedenini gönderdiği mektupla açıkladı: “Üniversitelerin derin sessizliği karabasan gibi üzerimize çöktü, tıp fakültelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması yasa taslakları görüşülürken tıp kökenli rektörler ve dekanları ölüm sessizliğinde..” Bu yönetmelikle analizini Trakya Ünivesitesi Rektörlüğüne gönderdi. Hiç yanıt alamamış. Şaşırtıcı mı? “Bu uygulamalara boynumu uzatamam. Bu tepki istifasıdır”, diyor. Analizini kısaltarak yayımlıyoum..
***
Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan, 3 Mayıs 2014 tarihli Resmi gazetede yayınlanan, Yürütme sorumluluğu Yükseköğretim Kurulu Başkanı ve Sağlık Bakanı tarafından üstlenilen “Ağlık Bakanlığı Ve Bağlı Kuruluşlarına Ait Sağlık Tesisleri ve Üniversitelere Ait İlgili Birimlerin Birlikte Kullanımı Ve İşbirliği Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik” Akademik değerler ve yürürlükdeki YÖK Yasası ile dahi bağdaşmayan hükümler içermekte. Yükseköğretim Kurulu tarafından bu yönetmeliğe olur verilmesi ise büyük bir talihsizlik.
Bu yönetmelikle Sağlık Bakanlığı Üniversite Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezlerine el koyup kendi mevzuatına göre “işletilecek”, tıp fakültesi akademik kadroları bakanlıkça belirlenecek, eğitim programları onayında, öğretim üyelerinin izin ve kongre katılımları ve diğer özlük haklarında Bakanlığın atadığı yöneticilerin oluru alınacak, tüm satın almalar ve ihaleler bakanlıkça yapılacak.
 Ülkemizde tıp fakültesi ve diğer sağlık eğitim birimlerinin araştırma ve uygulama yeri, adeta eğitim laboratuarı olan üniversite hastaneleri, son yıllarda siyasi erk tarafından; etkin ve verimli çalışmadıkları, nitelikli meslek eğitimi vermedikleri, kamu kaynaklarını çarçur ettikleri, borç içinde yüzdükleri, kendilerini yönetemedikleri iddiasıyla kıyasıya eleştirilmekte.
Gelişmiş bir bilim topluluğu olamayan ülkelerde; üniversiteleri siyasi iktidarın ve yerel iktidar odaklarının denetim altına alma ve müdahale etme çabaları oldukça sık görülür. Özellikle yönetimsel başarısızlık iddiasıyla müdahaleler sürekli hale gelmiştir. Ülkemizde son yıllarda “zamanın ruhuna” bağlı olarak akademik değerler ve gelenekler tamamen dışlanmaktadır. Yaşadığımız yüzyılın başında ülkemizde değerlerin değil volümün önde olduğu süreçler başlamış, bilimin ve bilginin değeri değil ederi öne çıkarılmış, Akademik kurumların içi boşaltılmaya başlamıştır.
 Bu yönetmelik ile üniversitelerin olmazsa olmazı olan: Akademik Özgürlük, Akademik Özerklik, Liyakat ve Akademik Etik ilkeler artık kitaplarda kalacaktır. Görece özerkliğe dahi tahammülü olmayan “siyasi erk” üniversiteleri yalnızca birkaç bina topluluğuna dönüştürme amacına oldukça yaklaşmış görülmekte. Son, tüm tıp fakültelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması yasa tasarısı Meclise getirildi. Bu fakültelerin sayın dekanları, fakülte yönetimleri, üniversite ektörleri ve en üst kurum olan SENATO nerede?
 Söz konusu yönetmelik Mali, Yönetim ve Akademik Özerklik ilkelerine aykırıdır. Böylece Üniversite Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi(Hastanesi) kendi bütçesini hazırlayamayacak, mali kaynaklarını oluşturamayacak, kendi mali kaynaklarını kullanamayacak, harcamalarını yönetemeyecektir. Kurumun yaptığı hizmetlerden elde ettiği geliri kullanma ve planlama yetkisi olmayacaktır.
 Akademik özerklik bağlamında yönetmeliğe göre: Dekan eğitim programlarının uygulanmasında, eğitim dışı kişi ve kurumların görüşü alınacak. Bu kesinlikle kabul edilemez. Tıp fakültelerinde mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimi, sürekli eğitimi fakülte kurulu görev ve yetkilerindedir. Dekan bu kurulların kararlarını uygular, dolayısıyla “dekan hastane yöneticisinin de görüşünü alarak onaylar” tanımı hukuk dışıdır. Bağlı olduğumuz yasa dahi Dekana “eğitim programlarını onaylama yetkisi” vermemiştir (2547/16). Akademik unvanlı olması zorunlu olmayan bir hastane yöneticisinin bu konuda görüş bildirme yetkisi olamaz.
Yönetmelik de dekana yasa ile tanınan yetkilerine aykırı (madde:5/1-ğ, 8/5, 11, vb.) hükümler var. Öğretim üyesi ve tabip kadro belirlemesinde Bakanlığın yetki alması yasaya aykırı ve öğretim üyesi sayısal dağılımına müdahaledir. “Öğretim üyelerinin izin, kongre ve benzeri özlük işlemlerinde hastane başhekiminin parafı alındıktan dekan tarafından onaylanır”, “Sağlık Bakanlığı veya bağlı kuruluş kadrosunda bulunan ve eğitim faaliyetinde bulunan eğitim görevlisi ve tabiplerin izin, kongre ve benzeri özlük işlemlerinde dekanın parafı bulunur” hükümleri Akademik kültür bir yana YÖK Yasasıyla da bağdaşmaz.
Tıp Fakültesi yatırım taleplerinin ortak değerlendirilmesi (madde:5/1-b), Sağlık tesislerin Bakanlığın tabi olduğu mevzuata göre işletilmesi, yöneticinin Bakanlık tarafından atanması (madde:7) ile Üniversite Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi feshedilecek, tüm yetkiler bakanlığa geçecektir. Hastane de sunulan hizmetlerin finansmanı Sağlık Bakanlığı sistemine göre sağlanacak, bütün ihaleler; hizmet alımları, ilaç ve sarf malzemesi temini bakanlık tarafından yapılacaktı. Ucuza mal temini anlayışı sağlık hizmeti niteliğini düşürür. Son yıllarda “Çin işi ameliyatlar” süreci başlamıştır. Ucuz malzeme anlayışı Cerrahi girişimleri başarısız kılar, oysa kusurlu olan hekim değil kullanılan malzemedir.
 Yönetmelikle Hastane yöneticisi; sağlık ve destek hizmetleri, üniversite personelinin sağlık hizmeti sunumunda tek yetkili olacak, sağlık hizmetinin verimli yürütülmesinde her türlü tedbiri almaya yetkili olacaktır (madde:7/2). Bu yetki çok çarpanlı ve derinlikli olabilir. Örneğin sunulan hizmetlerin aksayacağı gerekçesi ile bilimsel toplantılara katılımın red edilmesi, yasal izinlerde kısıtlama, bakanlığına ait sağlık tesisinde görevlendirme, konsültasyonlara, nöbetler gelecektir. Klinik/laboratuarlarda iki başlı yönetim olacak. Anabilim Dalı Başkanı yanına Hastane yöneticisi bir de idari sorumlu atayacak (madde:8/1). Böylece ikili yönetim başlayacak, bu ortamda huzur, güven ve verimlilik olmaz, çalışan memnuniyeti söz konusu değildir.
 Yönetmeliğin özünde; üniversiteler kendi hastanelerini yönetememekte, Bakanlık bu kurumları daha etkin yönetir anlayışı hakimdir...”
 Prof. Dr. Osman İnci, drosmaninci@gmail.com
***
Son sözü ben söyleyeyim: Üniversiteleri bayağılaştırdığınızda ve evrensel içeirkten uzaklaştırıdğınızda, o ülkeden sadece evrensel anlamda kölelik çıkar.. İktidar bu yolda koşar adım ilerliyor.

Gelecek Cuma yine birlikte olalım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder