Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

11 Kasım 2013 Pazartesi

Hayır, Yine Gündem Dışıyım! Atatürk Bİr Bilim İnsanı

Arınç artık dayanamamış ve RTE’yi silkelemiş. AKP kaynıyor, biliyorum; RTE bütün arkadaş kadrosunu adeta köleleştirdi, çoğunu harcadı.. Gül’ü nasıl harcayacağının hep hesabı kitabı içinde oldu.. Parti’ye gelecek için yeni birilerini aldı, kurucu kişilikler RTE değirmeninde öğütülüp ekmeklik una dönüştürülürken, Arınç sabrının sonuna gelmiş.. Arınç bir “sınır taşı”dır! Önemlidir! RTE onsuz kanadı kırıktır..
Şimdi bu konuda “döktürmem” gerekmiyor mu!? Ama hayır, iki yıldır yazıp çizdiğim bir konunun herkes üzerine atlarken, ben geri çekiliyorum. Yarın, belki.. Bugün en önemli konu Atatürk’tür.. Atatürk ve Bilim üzerine yazacağım.. Zaten bugün de Antalya’da Atatürk ve Bilim üzerine 11.Üroonkoloji Kongresi’nde seçkin bir tıp camiası önünde bu sabah konuşuyor olacağım.. RTE, bekleyebilir!
***
Atatürk bir bilim insanıdır.. Evet.
Diyeceksiniz ki, Atatürk’ün yüksek lisans, doktorası mı var da böyle konuşuyorsun.. Ben de karşı soru yöneltiyorum size: Bilim, bilimsellik, bilim insanlığı mutlaka kurumsal bir akademik eğitim ve unvan gerektirir mi?..
Bilimsellik rüştünü ispat edebilmek ve bu unvanları almak için yıllardır dirsek çürüten, yöntem öğrenen, sınavlardan geçen bilim insanlarına inat, diyorum ki gerektirmez.. Alt tarafı akademik unvanları kullanmazsınız, ama bilim insanı, bilimci olabilirsiniz; önemli olan unvan değil, bilimsel düşünüp davranabilmektir! Bilimcilik, insanın gözlem ve analiz yapması, varsayımlar ileri sürüp bunların doğruluğunu test etmesidir.
Bilim nedir, sorusuna verilecek çok yanıt var. Bu yanıtlar kimin hangi noktaya vurgu yapacağına bağlı olarak değişebilir. Neye vurgu yapacağınıza bağlı olarak değişen..
Mesela bir bilim tanım yapalım: Bilim, olayların (doğa ve toplum) sistematik ve metodolojik gözlemlenmesi, anlaşılması, öğrenilmesi ve bilgi olarak kodlanması süreci…
Şimdi Celal Şengör, Popper Katkısı’nı içermediği için bu tanımı eksik bulur. Ekleyelim: Bilimsel düşünce sistemleri, yeni gözlem, veri ve değerlendirmelerle yanlışlanabilir, yanlışlanmaya açık olabilmelidir. Bu, bilimde mutlak doğruların olmadığının altını çizmesi bakımından önemlidir.
***
Atatürk’ün tam bir sosyal bilimci ve sosyal devrimcidir!
Mustafa Kemal, savaş meydanında tam bir asker bilimcidir.. Asker bilimci ne nedir, derseniz: Savaşın seyri ve süreci içinde, kazanabilmek için hemen yeni taktikler belirleyebilmek, bunları hemen uygulayabilmek yeteneğidir. Atatürk’ün “hattı müdafaa yok, sathı müdaafa vardır ve o satıh bütün vatandır” düşüncesi buna örnektir. İşte asker bilimci savaş içinde geliştirdiği bu düşünce ile düşmanı Ankara önlerinden sürdü ve zafer kazandı.. Düz “Savaş cephesi” akseri mantığını yerle bir etti ve her bir noktayı direniş ve sonra toptan saldırı üslerine dönüştürdü. Turgut Özakman bunu iyi anlatır Çılgın Türkler’de..
Atatürk, büyük bir sosyal bilimci ve devrimcidir.. Ulus yaratma konusunda dersini çok iyi çalışmıştır.. Bir bilim adamı titizliğiyle..  Tarihi çalışmış, gününü çalışmış ve geleceği de çalışmıştır..
Ulus’un öğeleri nedir? Ulus’u bir arada tutacak nedir? Ulus’u ayakta tutacak ve sürdürecek nedir?
Dil (Harf) Hukuk (Medeni Yasa) ve bütün diğer devrimler, sanayi devrimi, ekonomi.. hepsi planlanmış bir çağdaş ülke-ulus yaratma projesinin temel unsurlarıdır.. Bazıları aptal aptal şeyler söyler durur..
Yok ulusu bir gecede dilsiz bırakmış da (halkın %10’u okuma yazmalı iken.. ve Osmanlıcaya yabancı iken..)..
Yok tekkeleri falan kapatmış da (çağdaş bir ülke için milleti okula mı sokacaksın, tekkelere mi mahkum edeceksin!)..
Yok eğitim birliği sağlamış da.. (Dil yoksa ulus yoktur, ortak bir düşünce, bellek.. oluşturamazsan, ülke sorunlarını birlikte çözemezsin, bugünkü gibi ters yönlere saparsın..)
Yok, doğunun lafı-ruhu dururken batının bilimine yönelmiş de.. (Çağdaşlık neredeyse ona yönelmezsen, nal toplar ve köle olursun.)
***
Bugün İslam dünyası, Batının sömürgesi, uydusu, oyuncağı ise.. Açlık, savaş, sefalet içindeyse, nedeni, bilimsel düşünme, bilim ve teknoloji üretiminin, çağımızda  ülkelerin tek özgür ve refah varoluş biçimi olduğunu kavramamış olmasıdır.
Atatürk bunu kavradı ve Türkiye derhal farklılaştı.. Tayyiplerin bile geri döndüremeyecği bir şekilde!
O, büyük öngörüsü ve gelecek bilimci kafasıyla diyordu ki: “Gelişim yolundaki engelleri aşamayan uluslar,  engin hayat felsefelerine sahip başka milletlerin egemenliği altına girip, onların tutsağı olmaktan kurtulamazlar...” Bugünü ve bugünün savaşını anlatıyor, görene!
Geometri kitabı bile yazmıştır. Bulduğu sözcüklere bakın: uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek, kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, dikey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe..
Ve vasiyeti şudur: “..beni benimsemek isteyenler.. akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım”dır.
Büyük devrimciye, büyük bilimciye derin saygı ve sevgi..
---
NOT: Bugün 13.00’ten itibaren Kitap Fuarı’nda Doğan Kuban ile Cumhuriyet standında birlikte kitap imzalayacağız.

--10 Kasım 2013 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder