Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

23 Nisan 2012 Pazartesi

Başbakan ve Cadı Avı.. Gazetecilik Namusu ve Yeni Tarifi


Yeni tarif: Utanacak yüzü olana gazeteci denir!


Başbakan’ın son demeci ürkütücü! Tarihteki “cadı avları”nı çağrıştıran bir konuşma yaptı. 28 Şubat’la ilgili soruya yanıtı:
Cadı avına çevirmek yanlış, ama adalet de yerini bulmalı.. yargı nereye varacaksa varmalı, çıkının içinde ne varsa ortaya çıkmalı.. iş gidebildiği yere kadar gitmeli.. işin içine kimler karışmadı ki.. iş dünyası, basın, sivil toplum, rektörler... Mesele sadece askerle bağlantılı değil..”
Başbakan göstermelik bir cümle olarak “cadı avına dönüşmesin” diyor, ama cadı avı çağrısı yapıyor: iş dünyası, basın, sivil toplum... yani bütün Türkiye’yi savcılara hedef gösteriyor ve gidebildiğiniz yere kadar gidin, kimse kalmamalı ortalıkta!
Başbakana iyi niyetle yaklaşalım ve diyelim ki amacı bu değil! Ama bu demeci cadı avı çağrısı olarak kabul edecek, yetkili yetkisiz, sıradanından yükseğine kadar, namussuz ne kadar insan varsa, gereğini yerine getirecektir. Fazıl Say’ı Türkiye’den kovalayanlara bakın!
Umarım olmaz, bekleyip göreceğiz!
Başbakan’ın bu açıklaması, bugüne kadar yaşadığımız hukuksuzluklara, adaletsizliklere rahmet okutacak bir boyuta ulaşabilir.. Baksanıza, sayıp döküyor: iş dünyası, sivil toplum, basın..
Başbakan aslında, açılan bir soruşturmaya müdahale ederek, savcılara ne yapacaklarını gösteriyor.. Bu suçtur, ama bugün bunu soruşturacak tek kişi bile yoktur.
***
Benim kurduğum denklem ne yazık ki işliyor: İktidar, ABD’nin çıkarına Ortadoğu’da ne kadar ileri adım atarsa; ABD-AB, demokrasi-hak ve hukuk çiğnemelerine de, o kadar hoşgörü ile yaklaşacaktır: Önemli olan bugün Ortadoğu’da Türkiye’yi kullanmaktır, insan haklarına sonra bakarız!

Siyaset, Gazetecilik, Namus
İktidar basınında, 28 Şubat için medya hesap vermeli, çağrıları giderek artıyor.. Yeni Şafak’ta mı yoksa Star’da mı görmüştüm, bir yazar 28 Şubat sürecinde bazı gazetelerin kapak fotoğraflarını yayınlamıştı. Aralarında mesela Cumhuriyet yoktu, ama özellikle Hürriyet ve Sabah vardı..
Heyecanlı başlıklar, durumu yansıtıyordu...
Düşünmeli: Ortalık gergin, MGK’de kabul edilen bir bildiri.. Hükümet almış, uygulamaya da koymuş.. Askerler çağrıyor, çeşitli kesimleri topluyor, açıklama yapıyor. Siyasi ve toplumsal heyecan... darbe mi olacak gerginliği en üst düzeyde..
Gazeteci olarak, siz ne yaparsınız?
Gazetecilik özellikle böyle dönemlerde kulaklarını diker, olayların içinde olmaya, özel haber almaya, asker-siyasi, en yetkili kişilerle konuşmaya, haber atlatmaya, reyting ve tiraj arttırmaya önem verir.. Ben Yeni Şafak’taki gazete manşetlerinde, özellikle bunu gördüm!
Gazeteler neredeyse hergün siyah ve kalın manşetlerle çıkar ülkemizde! En sıradan olayı bile, okur nezdinde önem derecesini arttırmak için, puntolar gözalabildiğine kalınlaşır!
Yeni Şafak ve Star, şöyle bir haftalık, bir aylık, bir yıllık gazetelerine baksınlar! Sanki Türkiye, dünya yıkılıyor!
“Askeri Müdahale”nin konuşulduğu bir ortamda ise, bu başlıklar haydi haydi normaldir..
Gazetecileri, mesleklerini yaptılar diye 28 Şubat’ın hazırlayıcıları olarak suçlamak, ve bugün onları çarmıha germeye kalkışmak, büyük insafsızlıktır, gazeteciliğin bittiği noktadır, yazarlık ve gazetecilik namusunun da...
***
Haa, şu olayı belgelersiniz: Örneğin askerler, bazı gazetelerle anlaşırlar, onlara yazdıkları senaryoları verir ve “bunları yayınlayın ki biz de iktidarı yıkmanın koşullarını oluşturalım” derler. Hukuki olarak bunu kanıtladığınız gazete ve gazetecilerin yakasına yapışın..
Ama gazetelerin siyasi yaklaşımlarını bile soruşturma konusu yapamazsınız.. Yapmaya kalkarsanız, sizin gazeteciliğinizin de başkaları tarafından çarmıha gerilmesini kabul etmiş olursunuz...
***
Sizler, 28 Şubat gazeteciliğini eleştirirken, esas bugünkü gazeteciliğinizi sorguluyorsunuz farkında mısınız?
En sondan başlarsak: Erol Özkasnak’ın evinde 28 Şubat günlükleri ele geçirildi, biçiminde yalan başlıklar atmaya utanmıyor musunuz?
Balyoz ve diğer pek çok davada, bugün hepsi yalan çıkan, sahtekarlıkları belgelenmiş Cami bombalama gibi olaylarla ilgili attığınız başlıkların, 28 Şubat sürecini 1000 kat gölgede bırakacak ve yarın esas hesabı sorulacak başlıklar olduğunu düşünür müsünüz?
Acaba hanginiz, CD’lerin sahte olduğuna ilişkin bilirkişi raporları konusunda mesleki-ahlaki bir haber yaptınız?
12 Eylülde Başdarbeciyi evinde ağırlayan Barlas ve 12 Eylüle övgüler düzen Ilıcak gibileri baştacı erdeceksiniz, ama 12 Eylülü ve 28 Şubatı başka gazetele- gazeteciler üzerinden yargılayacaksınız.. Bu ne kadar tutarlıdır?
Gazeteciliğin artık bugünkü yeni tarifi:
Utanacak yüzü olana gazeteci denir!
---23 Nisan 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder