Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

31 Ekim 2010 Pazar

Kültür ve Osmanlı

Hamburg, Berlin- Bu iki kentte Atatürkçü düşünce dernekleri üyeleriyle iki gün birlikte oldum. Sohbet ettik ve tartıştık. Hamburg'ta derneğin başkanlığı yapan Çoşkun Çoştur, kentte yenilikçi bir girişim olarak tipik Türk Hamamı konseptiyle, ödüller almış. 30 yıl öncesi dostlardan Etem Ete ve dernek üyeleriyle Cumhuriyetin kazanımları üzerine fikir alış verişi yaptık... Berlin'de ise güncel siyaset ve gelişmeler üzerine sohbet ettik. Dernek Başkanı Olcay Başeğmez ve arkadaşları iyi bir birliktelik oluşturmuşlar. Yürekleri Türkiye ile çarpan dostlar, insanın ruhunu ısıtıyor.
ABD'den bir akademisyen okurum gönderdiği bir mesajda, umutsuzluğunu dile getiriyor ve Türkiye nin artık “bittiğini” yazıyordu! Hamburg ve Berlin'de de benzer düşünce ve duyguda olan insanlar vardı. Ancak egemen olan, mücadeleci duruştu. Sohbetlerde, Cumuhuriyet Türkiyesinin, bazen derin bazen yüzeysel biçak darbeleri alsa bile, ayakta olduğunu ve ayakta kalacağını söyledim.. Yitirmiş umutlarla yapacak hiç bir şey yoktur!
Bugün güncel siyaset yok, daha çok, bilim-kültür ve Osmanlının neden çöktüğüne ilişkin düşüncelerimi pekiştiren ve doğrulayan bir gözlemim var..
***
Berlin Mitte (merkez) yeniden düzenlenerek bir bilim ve uygarlık adası oluşturulmuş: Museum Insel (Müzeler adası/bölgesi). Neues Museum, Pergamonmuseum, Bode-Museum.. Bir kültür atmosferi ve bir kent estetiği... Ünlü “Unter den Linden” yolunun ıhlamurları yapraklarını sarı sarı döküyor..
Neues Museum geçen yıl yeniden düzenlenmişti ve merak ediyordum. İkinci Dünya Savaşı'nda tahrip olmuş müze, yenilenmiş ve restore edilmişti. Ayrıca Mısır Müzesi buraya yerleştirilmiş.
Eski Mısır, Firavunlar dönemini çacğrıştıran herşeyden biraz var burada..
Hele Nefertiti (İşte Güzel Geldi!) Bu ünlü Mısır Kraliçesine çok özel bir yer ayrılmış. Yüksek ve süslü yarı karanlık bir odanın ortasında, camlar arkasına yerleştirilmiş. Dört bir yandan dolaşarak Güneş Kraliçesi'ni tavaf ediyorsunuz! Tavanın yuvarlak orta yerinde de büstün üzerine bir güneş doğuyor gibi.. İnsanlar bu harikulade kadını kolay terkedemiyor!
Bir “Minik Mısır”ın Berlin'de işi ne?
Karl Richard Lepsius, 1810,1884), bu ünlü dil dahisi Alman'ın koleksiyonu! Mısır hiyeroglifini ünlü Rosette Taşı'nıı dilini çözen Jean-François Champollion'dan sonra, Lepsius, Eski Mısırcanın yapısal sistematiğini ortaya çıkartan kitaplar yazdı. Mısır ve Etyopya'da arkeolojik ve bilimsel araştırmalar yaptı. İki büyük seferinin sonunda zengin bir eski eser koleksiyonu ile Almanya'ya döndü!
Müzenin üst katına çıkıyorsunuz, Truva (Troya, Troia!) ile karşılaşıyorsunuz! Bildiğiniz gibi Alman hazine avcısı macera adamı ve arkeolog Heinrich Schliemann  (1822-1890) da benzer tarihlerde, Çanakale'de Hisarlık Tepesi'ni kazıyordu! Homeros'in ilyada'sını okumuş ve Troya'nın burada olduğuna inanmıştı!
Yani bizim Troya da kısmen Neues Museum'daydı! İkinci Dünya Savaşı'nda Berlin işgalinde Ruslar Troya hazinesinin önemli bir kısmını Rusya'ya götürmüştü. Güner Yüreklik ile gezdiğimiz müzeye, kaçırılan hazinenin altın yapıtları, Alman uzmanlar tarafından taklit edilmiş kopyaları konmuştu!
Bu müzenin yanında da, Pergamonmuseum, vardı. Müze, adını, bizim Bergama'dan alıyordu. Bergama-Altar'ını Almanlar olduğu gibi Berlin'e taşımıştı! Pergamonmuseum yılda 1 milyonu aşan ziyaretçisiyle, Almanya'nın en çok gezilen müzesiydi!
***
Uygarlık tarihi Almanya'da, İngiltere'de, Fransa'da... sergileniyordu!
Bilim ve kültür, 1600'lerden itibaren bu ülkelerde hızla yükseliyordu. “Batı ekseni” bugüne kadar dünyaya merkezlik yapacaktı.. İlk bilim akademileri Fransa ve İngiltere'de 1600'lü yıllarda kurulmuştu; dünyanın, evrenin,  maddenin, temel yasaların keşifleri 400 yıl boyunca Batı merkezli olarak tamamlanacaktı!
Osmanlı İmparatorluğu, Mısır dahil bütün Doğu ve Kuzey Akdeniz 'in egemeniydi!
Ama Osmanlı ne bilim ve kültür olarak vardı dünyada ne de araştırmacı ve bilim insanı olarak!
Dolayısıyla İstanbul'da ne bir İmparatorluk “Eski Mısır”, ne bir İmparatorluk İslamı geniş kültürü!
Osmanlı, bilim, teknoloji, düşünce ve kültür geliştirmekte yaya kaldığı için çökmüştü!
Berlin'de bu görüşüm bir kez daha perçinlendi!
---
 31 Ekim 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder