Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

10 Ağustos 2022 Çarşamba

Ver altınını, dolarını, malını mülkünü...

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Ver altınını, dolarını, malını mülkünü...

08 Ağustos 2022 Pazartesi


Merkez Bankası başkanının ticaret ve sanayi odalarında biraz kovboy ağzıyla yazacağım “Eller yukarı, çıkarın dolarlarınızı!” benzeri konuşmasıyla, şu sıralarda okumakta olduğum Şerif Mardin’in “Türk Modernleşmesi-Makaleler 4” kitabındaki “Doğu Despotizmi” (Montesquieu) konusuyla bu kadar mı örtüşürdü?

Konu tabii ki Osmanlı. Pazar kuvvetleri-piyasa, “özerk, kendi kuvvet temeline ve meşruiyete kavuşamadı”. Çünkü padişah ve tebaası var. Bütün mallar mülkler (tabii ki insanlar da!) padişaha ait. Vezir ü vükela, büyük hizmet erbabı, asker, sivil yaşarken zengin, ölünce de mallar padişaha-devlete. Kapitalizmin statüye kavuşamadığı ve Avrupa’daki gibi bir “medeni toplum” gücünün oluşmadığı sistem.

Esnaf kazandığı parayı da artık kaç kadın alabiliyorsa, eve kadın çocuk yetiştirmeye harcıyor. “Varlıklı olanlar ayrıca cariyeleri, odalıkları, gözdeleri, kapatma metresleri de var.”

Yani kapitalizmin, ticaretin, bunun kültürünün gelişmesi ve varlık birikimi ile ekonomik vb. inşası da olamıyor. Büyük geliri Osmanlı fetihlerle sağlıyor ve harcıyor. Bütün eller padişaha, devlete açılıyor.

Padişahlığın yerle bir edilmesi ve Cumhuriyet’e geçilmesiyle durum şüphesiz farklılaştı.

DOLAR AVI PEŞİNDE

Farklılaşmaya rağmen, Osmanlı’nın “Tüm mallar mülkler benim” anlayışının güçlü fikirsel altyapısı iktidarın Merkez Bankası’nda yaşıyor.

Bir de şu var, yine iktidarın (padişahlık gücüyle!) bir bölümden diğer bölüme ve kendisine müthiş servet aktarımı sürüyor: Seni zengin ettim, seni de yoksullaştırdım! Çok geniş halk kesimleri için büyük bir yoksullaşma yaşıyoruz! Büyük servet ayrımı, büyük bir eşitsizlik... Bir taraf vur patlasın çal oynasın, orta kesim çırpınıyor, büyük kesim ise şu fotoğraftaki gibi:

Merkez Bankası başkanı, “Yurtdışında patronların 500 milyar doları olduğu söyleniyor, bunun yüzde 10’u, 50 milyarı ülkeye getirilse…”.. getirin diyor. Aba altından sopa gösteriyor.

Bunun Doğu Despotizmi ile ilgisi ne?

Günümüzden bakarsak, bizim gibi ülkeler ekonomik veya sosyal felaketler yaşamaktan kurtulamazlar. Bir ekonomik ve sosyal istikrar kazanamamış ülkelerde millet geleceğini garantiye almak için altın alır. Yüksek memurların çocukları bile mücevher takar.

HAYAT SİGORTASI

Prusyalı parlak subay Moltke, ordunun modernleştirilmesi için Osmanlı’da bulunduğu yıllara ilişkin yazdığı çok önemli gözlemler içeren Türkiye Mektupları’nda, mücevher takmanın bir tüketim gösterişi değil “Doğu despotizminde kolayca baş gösteren felaketlere karşı bir sigorta şekli olduğundan bahseder”.

Devlet ve sistem kaynaklı tam bir yağma düzeni de felaketin parçasıdır. Altın sahipliği de bu nedenle milletin canına, kanına işlemiştir. İktidarın “altınlarını getir!” politikası da var. Milyarlarca dolarlık altınlar boşa yatıyorlar, diye bas bas bağırırlar.

Şimdi Merkez Bankası başkanı da 500 milyarın 50 milyar dolarını getir diyor. Evet dışarıda büyük bir servet yatıyor. Ne kadar bilemem. Şirket olsun birey olsun.

Millet parasını dolarda tutuyor. Mevduatın yüzde 72’si dolarda diye bir haber okudum. Ayrıca başka bir büyük servet kaçışı daha var: Kaliteli, nitelikli, zeki, iş bilir, insanlarımız gençlerimiz!

KİM YARATTI BU DURUMU?

İktidar bir dolara kurşun atıyor. Eline geçenleri har vurup harman savurduktan sonra, şimdi de milletin dolarlarını, altınlarını kovalıyor. O birikimleri ele geçirip, yeniden seçimleri kazanabileceği hayalini kurduğu koşullar yaratacak sözde.

Bir yandan da Hazine kasasından, zenginin mevduatını TL’de tutmaya çalışıyor yüksek faizler vererek. Daha da batağa saplanıyor, hem kendisi hem ülke!

Tabii dolar ve altına kaçılıyor dedim ama en büyük kaçış emlaka!

Çöken ülkelerin bu kaderinden ülke bir türlü kurtulamadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder