Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

29 Haziran 2020 Pazartesi

Türkiye üstün nitelikli bilimsel araştırmalarda geriledi Üniersitelirimiz kim daha iyi

Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 28 Haziran Pazar, 2020


Bilim dünyasının, araştırmacıların ah orada makalelerim yayınlansa diye kalbinin attığı önde gelen mesleki ve nitelikli dergilerinden Nature, 5 yıldır bir indeks yayımlıyor. Bilim dünyasının en itibarlı 82 bilim dergisinde bir yıl boyunca yayımlanan yüksek nitelikli bilimsel araştırmalar, ülkelere, yazarlara ve konulara göre sınıflandırılıyor ve dünya biliminin nitelikli net bir fotoğrafı çekiliyor.
Hazırlanan tablolarda, çeşitli bilim disiplinlerinde en iyi 50’şer araştırma kurumun isimlerini gördüğümüz gibi, aynı zamanda 2015 yılından bu yana “yükselen yıldızlar” başlığı altında ve bilimsel araştırmalarda çok iyi bir büyüme hızı yakalamış bilim kurumlarını da listeliyor.
Herkese Bilim Teknoloji dergisinde geçen yıl bu listeleri ve raporlar yer almıştı ve Türkiye’nin konumu de değerlendirilmişti.
Yeni yayınlanan 2020 Index’inde Türkiye’nin durumu nedir, önceki yıl göre ilerleme mi gerileme mi var diye Prof. Dr. Ercan Alp’den bir değerlendirme rica ettim. “Aslında sonucu biliyordum, hiç bakmasaydım daha iyi olacaktı” diye üzüntülü bir şikayette bulunarak, kıs bir Türkiye değerlendirmesi yaptı..
Çok daha geniş bir küresel değerlendirmeyi HBT için hazırlamaya başladığını belirterek, ülkemiz için kısa bilgi notunu öncelikle burada paylaşıyorum.  Bakıyorum Türkiye Türkiye adresli kurum ve araştırmacı sayısı 343 çok yazarlı ve uluslu makalede yer almış. Bu makaleler ülke ve kurumlarına oranına göre sınıflandırıldığında, payımıza düşen makale sayısı 67

Yayında düşüş

“Bizim payımız son bir yılda 73’den 64’e düşmüş, ve Dünya’da 39. sırada kalmışız. Suudi Arabistan 135, Iran 112, Yunanistan 85 bilimsel makale payı ile önümüzde yer almışlar. Biz son 12 ayda %14,5 ilk bir gerileme göstermişiz. 
Türkiye’deki ilk 5 üniversiteyi toplasanız bile, Dünya Üniversiteleri sırlamasında ilk 400’e giremiyorlar. En iyi durumda olan Bilkent ve İTÜ bile Dünyada ilk 500’e girebilmek için mevcut yayın sayılarını 6-7 kez arttırmaları gerekli. 

İlk 10 Üniversitemiz

“İlk 10 üniversitenin Toplam Yayın sayısı (ilk sütun) ve üniversitenin makaledeki gerçek payı (ikinci sütun)

1. Bilkent                                                     25       12.08
2. İTÜ                                                          87       11.20
3. Koç Üni.                                                 23       5.31
4. Boğaziçi Üni.                                         130     4.67
5. ODTÜ                                                     83       3.18                                      
6. Gebze Teknik Üni.                                6         2.28
7. İzmir Yüksek Teknoloji Üni.               36       2.08
8. Sabancı Üni.                                           8         1.74
9. Abant İzzet Baysal Üni.            3         1.42
10. Ege Üni.                                                7         1.30

Gördüğünüz gibi Bilkent’in yayınlarının yarısı kendisine aitken, ITÜ’de bu oran  %12, Koç için %23, Boğaziçi için ise %3 civarında. Yani eğer Türkiye'den bir üniversite ilk 500’e girecekse, buna en yakın aday Bilkent, ama yayın sayısını 12’den 34’e çıkarması gerekli.
Diğer dünya üniversitelerine göre 3 misli artışın kısa sürede imkansız olduğu aşikar. Belki 5-10 yıl gerekli, o da yeterli yatırım yapılırsa. Buradan kastettiğim 10 yıl boyunca, her sene 300 milyon dolar civarında bir yatırım. Bu yatırımlar sadece ilk 5 üniversite için değil, tüm araştırma altyapısını yaratmak için gerekli. 

Pek COVID-19’da durum ne?
“CoVid-19’a gelince durum daha da vahimleşiyor:
20 Haziran itibariyle “peer-reviewed” yani hakemli dergilerde çıkan toplam makale sayısı 30,311. Türkiye’den basılmış olan makale sayısı 3-5 civarında. Yani binde bir. Yani ayda 5,000 “peer-reviewed” makalenin basıldığı bir ortamda bile varlık göstermedik. 
“Klinik araştırmalar” sayısı Dünya’da 2800’ü geçmiş. Türkiye’de birkaç tane klinik çalışmaları olmasına rağmen, bunların kaçı Dünya ile bağlantılı bilmiyorum. 
Bütün bunlar ne anlama geliyor: Hepimizin bildiği, ancak kabul etmekten üzüntü ve utanç duyduğu bir durumla karşı karşıyayız. Geride olduğumuzu biliyoruz, ancak ileriye doğru ümitle bakamıyoruz. En fenası da bu olsa gerek.
***
Daha çok fırın ekmek yiyeceğimiz açık.
Neden böylenin yorumu başka bir yazı konusu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder