Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

16 Kasım 2019 Cumartesi

Osmanlı’da okuma yazma bilenlerin sayısı çok muydu?


14 Kasım Perşembe, 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Cumhurbaşkanı, Osmanlı İmparatorluğuna, Sultanlarına, yönetimlerine yönelik eleştirilere dayanamıyor, ortaya konan olguları kabul etmiyor, dahası tersini savunuyor. 10 Kasım nedeniyle Osmanlıların yarısının okuma yazma bildiğini söylüyordu. Bunları kim Cumhurbaşkanı’nın önüne koyuyor, biliyoruz. Olgulara değil de kasıtlı ideolojik saplantılarla hareket eden bir takım “tarihçi” kılığında Cumhuriyeti reddiyeciler, olmayan bilgileri üretiyorlar. Bir ülkenin başı, kanıtı olmayan “hakikat ötesi” söylemleri itibar etmemeli, kanıt istemelidir. Yoksa ülkede sadece cehaleti artırır.
1 Kasım 1928 de harf devrimi kabul edildi. Bundan önce yapılan nüfuz sayımında ise (28 Ekim 1927) Ülkede okuma yazma oranı saptanmıştı: Yüzde 8,61. Kadınlarda yüzde 3,67; erkeklerde ise yüzde 12,99. Bu veriler TÜİK tarafından da kullanılıyor.
Millet bir gecede okuma yazmadan kesildi lafının da böylece bir anlamı kalmıyor; tersine, Türkçe ve Latin harfleriyle çok daha geniş kesimler okuma yazma öğrendi.
14 yılda 3 kat arttı
31 Ekim 2014 tarihliCumhuriyet Okuma Yazma Öğrenmektir!” başlıklı yazımdan:
Düşünün, okuma yazma seferberliği Avrupa’da 17. yüzyılda başlamıştır! Oysa Osmanlı’da yaprak kımıldamıyordu o tarihte: 19. yüzyılda, yani “1800 yılında Osmanlı Devleti’nin hiç bir yerinde okur yazar oranı % 5’i geçmemekteydi ve ülke genelinde ortalama okur yazar oranı muhtemelen % 1’di… Tanzimat dönemi sonunda Ahmet Midhat Efendi okuma yazma bilmeyenlerin nüfusun % 90-95’i kadar olduğunu, bunların kalemsiz ve dilsiz olduklarını yazmaktaydı. (Prof. Dr. Muhteşem Kaynak, Gazi Üniversitesi).
19. yüzyıl ortalarında Avrupa’da yetişkinler arasında okur-yazarlık oranı büyük ölçüde artmış ve %50’lerin üzerine çıkmıştı. Mesela Almanya, Hollanda, İsviçre ve İskandinavya %70’in; İngiltere, Fransa, Avusturya ve Belçika %50’nin üzerinde bir okuma yazma oranına erişmiştir.
Oktay Yenal’ın Ulusların Zenginliği ve Uygarlığı-Eğitim Boyutu kitabı, Avrupa’nın bu alanda yaptıklarının çok iyi bir dökümünü verir ve Osmanlı ile Avrupa uygarlığı arasındaki 300 yıllık farkı izah eder. Bunu Atatürk de söylemiştir; daha sonra Erdal İnönü de Bilimsel Devrim ve Stratejik Anlamı kitabında “300 yıllık gecikme”yi başka bir açıdan anlatır.
Genç Cumhuriyetin seferberliği sayesinde, 1927’de okuma yazma oranı yüzde 10.2’ye, 1941’de 3 kata yakın artarak 27’ye yükseldi.
Cumhuriyet budur! Bütün bireylerin ülkenin her konuda sorununa katılımıdır. Katkıda bulunmasıdır, çözüm üretmesidir. Her bireyin ülkeyi yönetme potansiyeline sahip olması ve böyle bir potansiyelle donatılmasıdır.
Türkiye devrimi, bunun ilk adımını okuma yazma seferberliğiyle başlattı.

Cumhuriyet millet ve yurttaş demek

Çoban Sülülerin, köyünden okula gitmek için bazen saatlerce yürümesi, okuması.. ve Türkiye’nin başına geçmesi demektir Cumhuriyet.. Cumhuriyet, herkese bu fırsatı veren rejimin adıdır. Cumhuriyet biziz, herkestir, doğmamış çocuğun adıdır.
Bu nedenle de, fırsat eşitliğini, kadınına ve erkeğine aynı olanakları ve eşitliği sunan Cumhuriyet gerçek anlamıyla Cumhuriyet olabilir. Kadını dışlayan rejimin adı Cumhuriyet olamaz. Kadın erkek eşitliğinde Türkiye 140 kadar ülke arasında 125. sıradaysa, Cumhuriyet yarımdır..
Cumhuriyet, kuldan yurttaş yarattı. Dil sadeleştirildi, Latin alfabesiyle herkesin kolay okuma yazma öğrenmesinin koşulları oluşturuldu. Arapçayı savunmak komiktir. Millet konuştuğu Türkçe’sine kavuştu! Bilgi kaynağı Batı’daydı. Düşüncenin, bilimin, teknolojinin tarihi orada ve Latin alfabesiyle yazılmıştı ayrıca. Yeni alfabeye geçişi, hem de okumuş yazmış iddiasındakiler bile, “millet bir gecede dilsiz bırakıldı” laflarıyla kötülemesi  anlamsızdır...

MERAK: BİLİMDE,  HAYATTA, ÖĞRENİMDE

Herkese Bilim Teknoloji (HBT) konferansları yeni bir ana konuyla başlıyor... 8 ay boyunca Merak’ı çok yönlü işleyeceğiz. Merak ne kadar var, uykuda mı, yaşıyor mu, ölü mü..
İlk toplantının başlığı Dijital Hayat Merakı köreltiyor mu?  Hayatın her alanını giderek kapsayan dijital dünya meraksız, sağır ve dilsiz, yaratıcılığı körelten bir toplum mu yaratıyor? Twitter Facebook ile nereye, artık her şey bize hazır mı sunulacak? 
Orhan Bursalı’nın sunumuyla, Prof. Cem Say, Tanol Türkoğlu, Dr. Tevfik Uyar bu konuyu tartışacaklar. Herkesi bekliyoruz. BAU İşbirliğiyle yapılan toplantı, 16 Kasım’da, bu Cumartesi, 17.00, Bahçeşehir Üniversitesi, Beşiktaş yerleşkesinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder