Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

11 Kasım 2014 Salı

Silahların Gölgesinde Kürt Çözümü mü?

Selahattin Demirtaş, 50’den fazla kişinin öldürülmesiyle ve kentlerin yağmalanmasıyla (*) sonuçlanan 6-7 Ekim kanlı olayları için şöyle dedi: “..meşru ve haklı bir gösteridir. Süreci bitirmemiştir, süreç bitmek üzereyken hem süreci hem de Kobani’yi kurtarmak için yapılmış en önemli ve en doğru  hamledir… Kobani düşseydi sayın Abdullah Öcalan ve PKK süreci bitirecekti.”
Ölüm üzerinden beslenme… “ılımlı” ve “demokrat” Cumhurbaşkanı adayı, artık böyle bir seçim süreci bir daha yaşanmayacağı için, özgürce PPK’nın savaş diliyle konuşabilir.. 
Yani, “Çözüm Süreci” kurtarıldı mı? Gördüğümüz kadar, iki taraf arasında zaten “çözümde yakınlaşma” bulunmuyor. AKP masayı, seçimlere endeksli olarak yıllardır “idare” etmiş (çok kez yazdığımız gibi), PKK tarafı taleplerine karşıdan bir yanıt bulamamıştı.
Şimdi “son seçime” gidilirken, PKK aynı oyunu oynamayacağını ilan etti ve bunun ilk ürünü kitlesel ölümler oldu!
İki taraf arasında birara fikirbirliği varmış gibi algılanan çözüm, Kerkük- Musul gibi yoğun Kürt ve petrol bölgeleriyle Türkiye arasında “federatif bir devlet” kurulması düşü üzerine kuruluydu! Bunu, İmralı Tutanakları’nda okumuştuk! Böylece Türkiye “büyüyecek”, “sınırları genişleyecek”, üstelik ihtiyacı olan “petrol meselesini”de çözmüş olacaktı. Böylece “Atatürk’ün misaki-milli” düşü de yerine gelecekti. Biliyorsunuz, Musul ilk başta “milli sınırlar” içinde görülmüş, ancak yedi düvel karşı çıkmıştı!
Kürt devletinin başında Öcalan, Türk devletinin de Recep Tayyip Erdoğan olacaktı… Artık bundan daha iyi ne olabilirdi ki! PKK’ya yakın solcularımız-demokratlarımız için de başka türlü bir çözüm zaten olamazdı! Federasyon, kutsandı! Ama bu çözüm balonu erken patladı..

Araya Kobani, PKK için yeni fırsat kapısı girdi!

Son bir yıldaki çözüm tartışması “Öcalan’a ev hapsi” ve buna karşılık “PKK’nın silahları tamamen bırakması” noktasında düğümlendi. PKK silahları bırakacak ve mücadelesini resmi zeminde sürdürecekti. Ama aslında bu çözüme yöneliş de, Kandil-PKK açısından tatmin edici bulunmuyordu bence. Bu “Öcalan’ın çözümü”ydü. Kandil ise, özerk bölgelerin ve Kürtçe eğitim veren okulların inşasında kararlıydı ve bütün eylemlerini bu konuya odakladı.
Öcalan’ın “barış stratejisi” ile PKK’nın “savaş stratejisi” burada ayrışıyordu. Ama isteyen bunu “bütünleşik bir stratejinin iki yönü” olarak da görebilir! Nitekim “Öcalan ile Kandil arasında nifak aramayın, çünkü yok”, diyen köşe yazarları da var. Bu durumda, 6-7 Ekim katliamından Öcalan da sorumluluk üstlenmiş oluyor!
Bence “ev hapsi-silahlara veda” uzlaşması da yüzeysel nitelikteydi. Zaten birden araya “Kobali” girdi! Veya PKK’nın önüne bir “Kobali seçeneği” çıktı. Kobali PKK’nın için başka bir “açılım” fırsatı oldu! Suriye Kürt Özerk Bölgesi veya devletleşme seçeneği.. Üstelik ABD’nin silahlı desteği ile Akdeniz’e de Kürtler için bir “çıkış kapısı” gündeme getiriliyordu.. Üstelik Türkiye’nin Kürt meselesinin uluslararasılaşma fırsatı da doğmuştu. ABD ve müttefikleri, IŞİD’e karşı savaştıkları gerekçesiyle, PKK’yı terör örgütü olmaktan çıkarma eğilimine girmişti.
6-7 Ekim kalkışması tamamen bu yeni durumun gereği olarak tezgahlandı! Demirtaş boşuna sahip çıkmıyor.
***
Silah, suikast, kalkışma tehditleriyle Kürt sorunu çözülemez. Silahların gölgesinden çözüm çıkmaz. Çözüm Türkiye ile Kürtlerin birlikteliğini güçlendirmeli, orta vadede kesin ayrılığını değil. Silahları atın, biz de birliktelik yönünde Kürt haklarını savunma özgürlüğümüze kavuşalım..

Bir Kitap: IŞİD Kara Terör

Mehmet Ali Güller, ayrıntılı bir araştırmayla IŞİD’ı irdeliyor ve son yaşadığımız olaylar ekseninde, üstelik Musul’u işgal etmeleri Konsolosluk baskını, Türkiye- Barzani- Irak hükümeti üçgeninde, şüphesiz Suriye’yi de katarak IŞİD olayını anlatıyor bize. Tabii ki hemen yanıbaşımızda yaşadıklarımızın, petrolden bağımsız olarak anlaşılması mümkün değildir. Petrol, enerji, para ve güç demektir. Petrolün denetimi, bölgeyi bir cehennem kazanına dönüştürmektedir. Bu bağlamda Ankara’nın Irak merkezi hükümetine karşı Barzani ile oynaşmasını da izliyor Güller.
Tabii İsrail de var denklemde! Israil ile Kürtler (ve Türkiye) arasında, IŞİD bağlamınde ne ilişki olabilir? Peki Bağdat’ta iktidar savaşları? ABD’nin Barzani ile PKK’yı birleştirme ve Kürt Birliği çabaları nereye yöneliyor? Suriye’yi üçe bölme planlarında neler var? Öcalan- MİT arasında sürdürülen görüşmelerin, Suriye ve Irak’daki gelişmelerle ilişkisi nedir? Peki IŞİD ABD’nin yarattığı Ortadoğu ikliminde nasıl doğdu?
Mehmet Ali Güller, bu ve benzer sorulara yanıtlar getiriyor ve yeni tartışma sorularını gündeme taşıyor.. Kaynak Yayınları.
(*) Hürriyet, 6 Ekim sayısında olayların iyi bir dökümünü yaptı.

 --9 Kasım 2014, Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder