Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Ağustos 2013 Cuma

Sadece Aptallar İnanır


Baştan sorumu sorayım ve bu hepimiz için düşünce antremanı olsun: Ülkemizde demokrasinin yerleşememesi, hak ve özgürlüklerin çağdaş özelliklere sahip olamamasının temel nedeni, sakın “sivil siyaset” sahipleri, liderleri, partileri olmasın? Biz “düşmanı” hep askerde orduda gladyoda devlet içindeki çetelerde bürokraside falan ararken?
Tamam, bu saydıklarımızın hepsi “kurulu”, “tutucu” düzenin koruyucuları, pekiştiricileri, iktidar odakları, iktidar odağı olmaktan nemalanan ve mevzisini asla kaybetmek istemeyen, sözde bazı siyasi ve ideolojik saplantıları da olan “devlet” sahipleri. Hiç itirazım yok. Hepsi geçmişte ülkeye, yurttaşa, insanlığa karşı ağır suçlar işlediler..
Ama onların işbirlikçileri hep iktidara gelen siyasetçiler oldu. Kimdi bu siyasetçiler? 1950’den itibaren hemen hepsinin aslında sağcı siyasi parti ve liderleri olduğunu görürüz.
Hepsi, demokrasiye ve özgürlüklere kapalı devlet içindeki ve dışındaki, kirli odaklarla işbirliği yaptı.. Bu bir.. Kimi zaman onları kullandı, bu iki... Bazen de bu odakların ta kendileri oldu, yani özdeşleştiler.. karşımıza siyasi parti mafyaları olarak çıktılar.
***
Sivil siyasetçilerle, devlet içinde ve dışındaki bu saydığımız odaklar arasında uzlaşı, çatışma, sürdü gitti.
Siyasetçi, devletteki iktidar odaklarını ele geçirme çabası içinde oldu.. Dikkat: demokrasinin önünü açmak amacıyla değil, bizzat kendisi bu iktidar alanlarını yönetmek, yönlendirmek için..
Meseleye demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğü, bilim, eğitim, ekonomi, kültür ve bütün bu alanların çağdaş olarak gelişmelerinin zorunluluğu açısından, baktığımızda..
...1950’den itibaren siyasi tarihimizin özü ve özeti budur; bu açıdan tarihimiz gerçek anlamıyla yeniden yazılmalıdır...
***
Gelelim günümüze..
Ergenekon, Balyoz, Odatv, Poyrazköy falan daha neler... Bunların üzerine çekilen diğer cilalar: 12 Eylül 1980 darbecileri, 28 Şubat 1997 askerin hukuki kılıflı hükümeti değiştirme zorlaması...
Neymiş? Darbelerle, askerle, karanlık devletle, Gladyo ile demokrasi ve özgürlükler adına hesaplaşmaymış.
Soru: Bu hesaplaşmayı kim yapacakmış?
Otoriter ve totaliter, üstelik İslami referanslarla ülkeyi yöneten RTE, AKP iktidarı..
Soru: Niçin yapacakmış?  Ülkede demokrasinin önünü açmak için..
Soru: Peki demokrasi ve özgrülüklerin önünü açacak ve ülkenin çağdalaşmasına çalışacakmış gibi olan bu adamlar kimler, arkalarındaki referanslar ne?
İslamcılık, dincilik, siyasi ve dini biad, cemaatçilik, tarikatçılık falan..
Soru: Bunların geçmişte siyasi olarak ne özelliği var?
Birincisi, toplumu cemaatleştirmeleri, tarikatçılaştırmaları yasaklanmış, engellenmiş.
İslami-dini referanslarla iktidara gelmelerine hoş gözle bakılmamış.
Soru: Peki, engellenebilmişler mi?
Hayır, hep siyasi olarak örgütlü varolmuşlar. Şu veya bu partinin içinde veya başlı başına kendi partileri içinde.. Erbakan’la iktidara yürüdüler, iktidar da oldular, ülkeyi yönettiler. Cumhuriyet Halk Partisi 1950’den sonra toplam 3 yıl, o da yarım yamalak iktidarda bulunurken, bunlar yıllarca ya tek başlarına ya bir ayaklarıyla, ama devletin de bütün imkanlarından yararlanarak iktidar oldular. Devlet ve bütün kurumları bunlar arasında parsellenmiş durumda.
Solun yolları en kanlı darbelerle kapatılırken, islamcıların yolları açıldı. 
12 Eylülün tamamen İslami karakterli yönünü görmeyen bir siyasi analiz güvenilir ve doğru olabilir mi?
***
İslam referanslı bir yönetimin ülkeye demokrasi ve özgürlükler getirebileceğini kim iddia edebilir? Tarihte böyle bir örnek yok. Günümüzde de İslam coğrafyasında tam tersini yaşıyoruz. Hepsinin yerlerde sürünmesinin ve batı egemenliğinin, kültürel, ekonomik, piyasa, bilim ve siyasi sultası altında olmasının da temel nedeni budur.
Arkasında demokrasi ve özgürlükler konusunda zerre bir referans olmayan RTE ve partisi ve Gül, demokrasi ve özgürlüklerin yolunu açacak, bunun amaçla da devlet içindeki anti demokratik yapıları temizleyecek..
Öyle mi?
Onların yapabilecekleri en iyi şey, bu yapıları kendi denetimleri altına almak ve sürekli iktidarları için kullanmak olabilirdi.
Karanlık odak, şimdi RTE ve AKP iktidarının bizzat kendileridir.
Ülkede en büyük antidemokratik, demokrasi düşmanı iktidarla karşı karşıyayız..
Susurluk, 12 Eylül ve güncel yaşadıklarımızın hepsinin ardında AKP iktidar bulunuyor. Hrand Dink cinayetinin ardında da.. Dink’in sözde arkadaşları da, bu iktidarla ortaklık halindeler ve onlara diyorlar ki, bulsanıza katilleri..
Evet biraz daha zorlarsanız, katillerin devlet içindeki uzantılarından biri ikisini önünüze atarlar... Ama artık bütün bu zorbalık ve karanlık ve katiller sisteminin kontrolü iktidara geçmiştir.
Ergenekon ve diğerleri, demokratikleşme ve özgürlükler mücadelesi değildi, tam tersine, AKP’nin totaliterliğinin önündeki bütün odakları temizleme süreciydi.
Ergenekon kararlarından demokrasi ve özgürlükler çıkabileceğini sananların hepsi, bu yeni totaliter ve dinci faşist rejimin işbirlikçileri, samimi veya değil, kullandıkları aletlerdir...
Fikri Sağlar, Ergenekon yargıçlığından atılan Köksal Şengün, hiç bir karanlık çete ortaya çıkmadı diyor.
Çıkmasını bekleyen mi vardı? Sadece kontrolü el değiştirdi..
Şimdi herkesin işi çok daha zor.. Ama böyle rejimlerin günümüzde yıkılışları kaçınılmazdır da. 
Uzun zaman almaz, merak etmeyin..
--8 Ağustos 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder