SAYFALAR

5 Kasım 2016 Cumartesi

“Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Buna rabbim şahittir”


Üçüncü bir siyasi güç iktidarda olsaydı hem bugünkü iktidar hem de FETÖ yargılanırdı. İkincisi şüphesiz ki Türkiye Anayasası’nı ve Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmak suçundan… İlki de FETÖ örgütüne bu darbenin siyasi, idari, ekonomik, ve her türlü sosyal yolunu açmaktan..
Durmadan yazmamız ve anımsatmamız gerekir, yok öyle yağma: FETÖ’nün (darbe öncesi Gülen Cemaati’nin) en büyük destekçisi, iktidar ortağı kimdi? İstanbul, Ankara ve neredeyse tüm belediyelerinize FETÖ sülük gibi yapışmamış mıydı, belediye ve hazinenin emanetine verilmiş milletini malını mülkünü emmiyor muydu ve buna aracılık eden hükümetleriniz, bakanlarınız, devletiniz, yetkilileriniz, belediyeleriniz, valileriniz, kaymakamlarınız.. değil miydi?
Sistem, iktidar mensuplarına ve yandaşlarına peşkeş çekme politikasının bir gereği olarak, ortağa da yedirme içirme biçiminde işlemiyor muydu? Peşkeş çekilen malımız mülkümüzün miktarını bir bakan açıklıyordu: 15 milyar TL’lik mal mülk Fetö’den geri alınmış. Düşünün artık!

Hiç bıkmadan anımsatmalıyız:

Yıl 2012 ve 2013. FETÖ ile iktidar kapışması en üst düzeyde sürüyor. 2012’nin 7 Şubatında FETÖ, Erdoğan ve iktidarına karşı elindeki yargıyı kullanmış, MİT müsteşarını tutuklamaya kalkışarak ortalığı darmadağın etmişti.
İktidarın mensupları FETÖ’nün bu saldırısını görmezlikten gelmiş ve mesela RTE’nin en yakınlarından Yalçın Akdoğan,  Cemaat ile çatışma yok olmayacak.. Bu sadece gönül birlikteliği değil, büyük Türkiye idealinde temerküz eden bir amaç ve hedef birlikteliğidir.. demişti. (http://gazeteport.com/2016/akpninfeto-riyasina-cok-carpici-bir-ornek-79528/)
2013 yılı ise bu ikili arasında dershaneler ve okullar savaşına sahne olmuştu. F. Gülen, Aralık ayına giderken, daha büyük çatışmanın işaretlerini veriyordu. 17-25 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu geliyordu.
“Cemaatteki kardeşlerimiz..”
Cumhurbaşkanı, bu operasyona kısa bir süre kala 24 Kasım 2013 tarihinde de şöyle diyordu:Şimdiye kadar cemaattaki kardeşlerimiz bizden ne istediler de yapmadık… Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Buna rabbim şahittir.” Üzerine gelmekte olan büyük felaketi adeta hissederek ve durdurmak ve önlemek istercesine, “kardeşlerine” böyle sesleniyordu.. Bunu “gelin anlaşalım” olarak da yorumlayabilirdiniz.
Bu konuşmadan 24 gün kadar sonra, 17 Aralık 2013’de ünlü yolsuzluk operasyonu patladı. Bakan çocukları, kutular, paralar, belediye başkanları artık ne varsa… İktidar şaşkındı, ve “bu beladan” nasıl kurtulacaklarını bilemiyorlardı.
18 Aralıkta Fehmi Koru, Gül ve Erdoğan ile görüşerek “arabuluculuk” için Pensilvanya’ya uçtu. Koru’ya sana özel uçak verelim, bile demişlerdi. Koru “üzüntü” ve “rahatsızlıklarını” aktarmak işini üstlenmişti.
24 Aralık’ta F. Gülen’in –oyalama– mektubunu Ankara’ya ulaştıracak, ancak ertesi gün yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ikinci ayağı patlatılacaktı! Bu kez Erdoğan ve çocuklarını sahneye çıkartmıştı FETÖ.
İpler tam kopacak, ortaklık bitecek, “Cemaatteki kardeşler” “haşhaşiler” olacaktı.

Hepsini biliyorlardı

2010’dan beri devlete giriş sınavlarının FETÖ’cülerin elinde olduğunu, kendi adamlarına soruları dağıttıklarını ve devletin her kurumuna yerleştiklerini biliyorlardı… Balyoz ve Ergenekon davalarının düzmece olduklarını, FETÖ’cülere orduda Genelkurmaya doğru yükselme yolunu açtıklarını da.
Ama “simbiyotik” (birbirinden yararlanma) ilişkileri içinde al gülüm-ver gülüm devlet ve kurumlarını paylaştılar.
FETÖ iktidarın yarısıydı. AKP içinde kök salıyor, milletvekilliklerini paylaşıyordu. F.G’nin bir oturmadığı doğrudan iktidar koltuğu kalmıştı. Kıyamet de, bu koltuğu isteyince koptu. Ama FETÖ bu işbirliği içinde yerini tutmuş, askeri darbe yapacak güce ulaşmıştı.
Şimdi Cumhuriyet gazetesini, hatta CHP’yi ve neredeyse herkesi FETÖ’cülükle suçlama utanmazlığı devrede. Fetöcülükten yargılanması gereken kimler acaba?
Bir Fetöcülükten yargılanan savcının, Cumhuriyet’e Fetöcülük davası açması, iktidarın muhteviyatına uygundur. Görev görevdir. Ama tutmaz bu dikiş. Bırakın arkadaşlarımızı..
Zaten amaç, fırsatçılıkla, medyanın son nefes sorularını tıkamak ve ülkede fareli köyün kavalcısı masalı yaratmaktır.

 NOT:
Bu cumartesi 5 Kasım’da İKİ BİLGE Bozkurt Güvenç ve Doğan Kuban’ın konferansına herkes davetmi. Konu: Yakın Geçmişe Saygı

Duyurmuşken: yarın da Herkese Bilim Teknoloji haftalık dergisinin 32.sayısı çıkıyor.
3 Kasım 2016 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder